Anasayfa / Etiket Arşivi: fransız sineması

Etiket Arşivi: fransız sineması

Love (2015, Gaspar Noé)

Ars longa, vita brevis… Yakın zamanda sinemaya baktığımızda, Mulvey’in veya Zizek’in* baktığı açıdan, sanatsal aşkın pornografik hazcılığını en provokatif şekilde yansıtan iki isimle karşılaşırız: Lars von Trier ve Gaspar Noé.** Bu yazı da Gaspar Noé’nin Aşk’ından geriye kalanlar… “Sen ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az belirtirsen, o kadar çoğa ...

Devamı »

La fille sur le pont (1999, Patrice Leconte)

la-fille-sur-le-pont-leconte-sanatlog-sinema

“Sana bir hikâye anlatacağım: Uzun zaman önce sokağın çift tarafında, 22 numarada kalırdım. Sokağın karşısındaki tek numaralı evlere bakar; orada oturan insanların daha mutlu, odalarının daha güneşli, partilerinin daha eğlenceli olduğunu düşünürdüm. Aslında onların odaları daha karanlık ve küçüktü. Sonra onlar da sokağın karşısına gözlerini diktiler. Çünkü biz şansı hep ...

Devamı »

Jean Cocteau ile Jean Marais

jean-cocteau-jean-marais_sanatlog-com-sinema

Fransa’nın son büyük aşk hikâyesi, 1998 güzünde Jean Marais’nin ölümüyle sona erdi. Marais, iyi bir oyuncu ve gerçek bir savaş kahramanıydı. Ama insanlar onu 1963 yılında ölen Jean Cocteau’nun “eşi” olarak adlandırdıklarında, buna hiç aldırmadı, hatta böyle çağrılmayı yeğliyor gibiydi. “Bugün bile,” diyordu Marais son söyleşisinde, “onun hakkında hâlâ aynı ...

Devamı »

À bout de souffle (1960) ve Jean-Luc Godard

Kahramanlara ve eylemlerine alıştırıldığımız Hollywood sineması (ya da Yeşilçam, fark etmez) bir “jestler nostaljisiydi…” Giorgio Agamben’in dediği gibi, jestlerini, geleneklerini, mekânlarını, hatta nostaljilerini bile kaybetmiş bir antropolojik türün (buna modern insan -burjuva veya proleter- diyebilirsiniz), yitirdiği jestlerini, yolda karşıdan karşıya geçişlerin, çarşı-pazar dolaşmaların, acele ayaküstü sevişmelerin, tesadüfi karşılaşmaların, her köşede ...

Devamı »

Tous les matins du monde (1991, Alain Corneau)

tous-les-matins-du-monde-dunyanin-tum-sabahlari

Sadece Siyah Beyaz Lekeler Dünyanın bütün sabahları geri dönüşsüzdür…” der genç adam. Gece bitmiş sabah olmak üzeredir ve geriye sadece ümit kalmıştır. Yaşam geçmiştir ve yalnızca pişmanlık hissedilir. Yalnızlık. Ömrünü şöhret peşinde ve tutkusuzca geçirmiş olan adam, ustasının evini son defa ziyaret etmiştir. Yıllar boyunca ustasından ders alan adam, son ...

Devamı »

Çılgın Kalabalıktan Uzakta: Bay Hulot’nun Tasfiyesi

jacques-tati-filmleri

Bay Hulot kimdir? Temsil ettiği bir şey var mıdır yoksa varlığı kendi başına buyruk mudur? Modern toplum onu kabullenmek, o ise modern topluma uyum sağlamak zorunda mıdır? Bay Hulot neden konuşmaz? Konuşabileceği bir şeyleri var mıdır? Modern Paris’te bir yaşam alanına sahip midir? Yoksa yaşamakta olduğu ev de dönüştürülmeye mahkum ...

Devamı »

Samuray (1967, Jean-Pierre Melville)

jean-pierre-melville_le-samouraï-1967

Samurayın Yazgısı “Parlak, günahkâr bir dünya…” (Orson Welles, The Lady from Shanghai, 1947) “İki kişiyi öldüren beş kişiyi de öldürebilir.” (Martin Ritt, Hombre, 1967) “Profesyonel bir katil çenesini kapalı tutar.” (Henry Hathaway, Shoot Out, 1971) Fransız yönetmen Jean-Pierre Melville’in popüler yapıtlarından Le samouraï (1967, Samuray) cool’un Avrupa’daki karşılığı olarak melek ...

Devamı »

À ma soeur! (2001, Catherine Breillat)

sanatlog-hakan-bilge

Fransız sinemasının auteur anlayışta çalışan kadın yönetmenlerinden Catherine Breillat’nın burjuvaziyi; itilip kakılan, bok çuvalı gibi davranılan öykünün kahramanı Anais’in (Anaïs Reboux) de ailesini düş kanalıyla cezalandırdığı film, diye okudum. Ergenlik çağındaki meraklı ama içedönük Anais, ablası Elena’ya (Roxane Mesquida) “uyu artık” der ve akabinde baltalı ölüm ve boğarak öldürme, en ...

Devamı »

Godard Sinemasına Genel Bir Bakış

pierrot-le-fou-(1965)

Grand maître Jean-Luc Godard birçok filminde kadın doğasının anlaşılmazlığına vurgu yapmıştır. Peş peşe çektiği filmlerde dişi; maskeli, anlaşılmaz, derinliği kavranamayan bir perspektifin içinde gri bir kimliğe sahiptir. Dış-sesin film ekibini tanıttığı anti-Hollywood Nefret (1963) klasik bir Yeni Dalga karakteri armağan eder sinemaya: Camille Javal (Brigitte Bardot). Camille kocası Paul’le yaşadığı ...

Devamı »

Kumarbaz Bob (1956, Jean-Pierre Melville)

hakan-bilge-sinema-yazilari

Giriş French-noir Kumarbaz Bob (1956, Bob le flambeur), Jean-Pierre Melville’in Fransız caddelerine vizör tuttuğu, yarı-belgeselci stiliyle Jules Dassin’in Çıplak Şehir (1948, The Naked City) ve John Huston’ın Asfalt Ormanı (1950, The Asphalt Jungle) adlı heist filmiyle akrabalığı belirgin olan bir kara anlatıdır. Kameranın setlerden sokağa çıktığı, gösterişli dekorların yerini doğal ...

Devamı »

Günlerin Köpüğü: Bir Putkırıcının Estetiği

L'écume-des-jours (2013)

Bu metin büyük ölçüde İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Fransız Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Araş. Gör. Dr. H. Necmi Öztürk’ün 2024 güz döneminde verdiği Edebiyat ve Sinema dersinde tuttuğum notlardan faydalanarak hazırlanmıştır. Düşün dünyama katkılarından dolayı kendisine teşekkürü borç bilirim. Ne on dokuzuncu yüzyılın modern bilimden beslenen realist estetiğini ne ...

Devamı »

Coeurs (2006, Alain Resnais)

Modern Mekânlarda Hüzünlü Bir Masal İnternetten kolayca sinopsis bulunabileceği için öykü üzerine hiçbir şey söylemeden doğrudan metne geçeceğim. Filmi üç kategoride inceleyeceğiz: 1) Sinematografik Dil 2) Mecazi Dil 3) Karakter Analizi Öncelikle modern kelimesinin anlamıyla başlamak istiyorum. Tarihin farklı dönemlerinde farklı anlamlar kazanmış olan bu ifade günümüzde çoğunluk tarafından “çağdaş” ...

Devamı »

Delilik ile Aşk Aynı Şey

Bu yazıda, Godard’ın yapıtlarını kalkış noktası yaparak “yabancılaşan” aşk ve aşk ilişkilerine, “aşkın delilik hali”ne bakacağız. Fransız Yeni Dalga’sı (Nouvelle Vague) ile birlikte kadın imajı da değişip dönüşmüştür. En genel anlamıyla insan-öznenin düşünce ve eylem yapısının karmaşıklığı À bout de souffle’da (1960) Patricia’nın da (Jean Seberg) içinde bulunduğu o geniş ...

Devamı »

Poetik Realizmin Başyapıtı: Les Enfants Du Paradis (Marcel Carne)

harlequin_aytanrıçası_pierrot

Ele alacağımız film birçok övgüye mazhar olmuş, adını sinema tarihine altın harflerle yazdırmış ve tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak nitelenmiş “Les Enfants du Paradis”. Tabii ki aşağıdaki eleştiriyi yazmadan önce defalarca düşündüm. Belirli noktalarda daha derinden bakmaya çalıştım, bazı noktalarda da ayrıntıya fazla kaçtım. Bu ayrıntılı inceleme hastalığımın ...

Devamı »

“Le train” ve Faşizm Üzerine

Le train

— Umarım bir daha savaş olmaz… — Daima savaş olacaktır. Ağlama bence… Savaş trajedisinin sıradan insanın, entelektüelin, kısacası her sınıftan öznenin psikolojisini hemen hemen aynı ölçüde etkileyip etkilemediği hipotezini Michel Foucoult’nun “Halk, gerçeğe bir entelektüelden daha yakındır.” sözünü “yeniden” anımsayarak çoğullaştırabiliriz, sanıyorum ki. Şu diyaloga bakalım: Julien: İnsanlar biraz tuhaf… ...

Devamı »