Baadasssss! (How to Get the Man’s Foot Outta Your Ass)
5 Nisan 2024 Yazar: Editör
Kategori: Kült Filmler, Manşet, Occult ve İstismar Sineması, Sanat, Sinema, Yakın Dönem & Günümüz Sineması
Yön: Mario Van Peebles
Oyn: Mario Van Peebles, Khleo Thomas, Rainn Wilson, Joy Bryant, Terry Crews, Ossie Davis…
ABD 2024
Melvin Van Peebles, çocukluğu boyunca, izlediği filmlerdeki zenci profillerinden rahatsız olmuş. Çizgi filmlerde kara derili, sosis dudaklı prototiplerden tutun; devamlı aşağılanan ve emir verilen zenci uşaklardan daha ileriye gidemeyen bu roller, ileride yönetmen olacak bu kara derili adamı derinden sarsmış. Hollywood zor bir yer, bir kara derili olarak burada tutunmak daha da zor. Daha önce çektiği komedi filmlerinden başka bir şey yapmak istiyor ve oğluyla çıktığı bir motosiklet yolculuğu esnasında kararını veriyor; kendi deyimiyle “kanser kadar ciddi” bir film yapacak…
İşte bahsedeceğim film, zenci istismar sinemasında başlangıç noktası kabul edilen ve çoktan kült statüsüne erişmiş “Sweet Sweetback’s Baadasssss Song” (Melvin Van Peebles) adlı yapımın çekilme aşamasını anlatıyor. Üstelik kült yönetmenin oğlu (Mario Van Peebles) tarafından ve birinci ağızdan… Film kimi yerlerde temsili bir belgesel, kimi zamansa oldukça sert bir yönetmen baba için güzelleme özelliği kazanıyor. Görüntü yönetimi çok iyi; anlatım tarzı ve kurgu 70′lerin siyahi sinemasının özel ve primitif estetiğini yansıtıyor. Funky müzikler eşliğinde, psikodelik atmosferin içinde esas olay ilerlerken, ucuz zoomlar ve bile isteye yapılan karmaşık kurgu; bir oyuncu olarak tanıdığımız Mario Van Peebles’dan beklenmeyecek kadar iyi. Zaten çeşitli festivallerden de ödülle dönen aktör/yönetmen, kendi filminde çok benzediği babasını canlandırıyor.
Genel olarak bir azim ve tutku öyküsü… Yazdığı sert senaryoyu gerçekleştirmek isteyen Melvin, önce stüdyosunun itirazlarıyla karşılaşıyor. Kurallara göre belli miktarda oyuncusu sendikadan olmalı; ama Melvin’in o kadar parası yok. Zaten zencilerin ırkçı polislerden intikam aldığı, erotik bir zenci westernini destekleyecek bir yapımcı dahi bulamıyor. Üstelik porno film yapımcılarını bile dolaşıyor; çünkü halk (gerçek halk) pornografiyi sorgulamadan izliyor. Sanatını bir bıçak değil, bir bomba olarak gören ve isyanını sansürsüzce haykırmayı kafaya koyan Melvin’e arkadaşı müptela Bill Harris, sekreteri seksi “foxy” Priscilla, çeşitli amatör zenci aktörler ve ailesi yardımcı oluyor.
Parasız pulsuz yola çıkan Melvin, çekim aşamasında gittikçe sertleşiyor. Tüm parasını bu filme yatırıyor ve birkaç adamını bu parasızlık sonucu kaybediyor. İsmi gibi “badass” olan Melvin, ailesine karşı da sert çıkmaktan kaçınmıyor. Özellikle her hareketini yakından izleyen, baba hayranı küçük Mario, bu şiddetten nasibini alıyor. Babası tarafından, Sweet Sweetback’in çocukluğunu canlandırmak üzere filme dahil ediliyor. Üstelik küçük çocuğu bir fahişeyle ilk cinsel deneyimini yaşatma pahasına. Zavallı çocuk, annesinin gözyaşları eşliğinde çok sevdiği afro saçlarından oluyor ve çırılçıplak halde kendinden yaşlı bir kadının koynuna sokuluyor.
Melvin, süreç ilerledikçe çevresinin itirazlarına kulağını tıkıyor ve sadece filmine odaklanıyor. Birçok kişinin kalbini, bazılarınınsa çenesini kırıyor. Bir beyaz adamla (ses teknisyeni, film ekibindeki yaşlı bir adam) aynı filmde çalışmayı gururuna yediremeyen zenci dev Big T karakteri, filmin bazı önemli sahnelerinde kilit isim oluyor; bir gün ses cihazlarıyla giderlerken polisler tarafından tutuklanıyorlar, çünkü malzemeleri yanlışlıkla bazuka sanılıyor! Zenci arkadaşlarıyla beraber hapse tıkılan beyaz ses teknisyeni, polislerin onu dinlemediğini farkediyor ve yanındaki Big T’nin cevabı olayın vahametini basitçe bildiriyor: “Seni dinlemiyorlar; çünkü artık sen de zencisin. Aramıza hoş geldin.”
Bu kanıksanmış ırkçılık, bilip de görmezden gelme durumu; bu filmin çekilmesindeki asıl fişek gazı olarak iyice akla yatıyor. Filmine yüklediği değer nedeniyle Melvin, düşündürücü bir statükoculukla tavır alabiliyor. Arkadaşlarını cezaevinden kurtarmak için bir çaba göstermiyor. “Çünkü artık herkes beni üst düzey vatandaş olarak görüyor. Bu halimle gidip karakolda kara suratımı gösterirsem bu imajım zedelenir, tutuklanırım ve filmimi gerçekleştiremem.” cevabı, o zamanın ırkçılığı göz önüne alındığında ne kadar üzücü ve maalesef ne kadar yerinde bir tespit! Ünlü bir Hollywood yönetmeniyseniz, artık zenci değilsiniz; bu imajınızı korumanız lazım, yoksa…
Peki bu ürün, Sweet Sweetback’s Baadasssss Song, gerçekten vaad ettiklerini gerçekleştirmiş midir? Evet. Bir kere, zenci gücünü destekleyen ve sanal da olsa ırkçı davranışlardan şiddeti kullanarak intikam alan bir film olarak zenci istismar sinemasının doğuşunu müjdelemiş, sinemadaki prototipleri yerle bir etmiştir. Ana akım Amerikan sinemasının yaş sınırı zorunluluğuna direnmiş; adında küfür manasında kelimeler içerdiğinden “X” derecesini almış bu filmin, küçük salonlardan başlayarak gösterime sokulması; bağımsız sinemanın ve “öteki sinema”nın bir zaferidir. Suya sabuna dokunmayan, ikiyüzlü sinema endüstrisine ve büyük firmalara gösterilen orta parmaktır! Bu film, “Shaft” gibi filmlere yol açılmıştır. Filme mali destek sağlayan Bill Cosby, belki de bu sayede “Cosby Ailesi”ndeki, sosyo-ekonomik düzeyi yüksek dişçi aile babası rolünü oynayabilmiştir. Ve bu film, sekreter Priscilla’nın sevgilisinin yer aldığı, film müziklerini yapan müzik grubunu da ünlü yapmıştır; “Earth Wind & Fire” adlı, günümüzde efsane kabul edilen bir gruptan bahsediyoruz.
Bu çabalama öyküsünü, ancak bunu yakından yaşayan biri bu kadar dokunaklı anlatabilirdi. İşin içinde babası olduğu halde asla ucuz duygusallığa yenilmeyen bir anlatım tarzını tutturan Mario Van Peebles, takdiri hak ediyor. Sarkmayan, şiddetli ve tutkulu bir film çıkarmış. İyi yönetim, iyi oyunculuk da cepteyken benim gibi istismar sineması hayranıysanız; olayın görünmeyen yüzünü tatmak için birebir… Tavsiye ederim.
Yazan: Wherearethevelvets
Editör (sinefil78) on Pts, 6th Nis 2024 9:14 pm
Sweet Sweetback’s Baadasssss Song fazlasıyla irrite edici ve ancak türün meraklılarınca referans gösterilebilecek kült bir istismar filmi; kesinlikle her zevke ve bünyeye göre değil. Açıkçası öteki filmi görmedim; zaten bu anlayıştaki filmleri -istismar sineması örneklerini- tek başına izleyemiyorum
Yine de sinemanın bir de bu yüzü var tabii ki. Murat’a da sinemanın bu yüzünü keşfe çıktığı için teşekkür ediyorum.
kusagami on Sal, 7th Nis 2024 1:15 pm
uzun süredir istismar ettiğim bir sinemaydı. hali hazırda samuray filmleri bittikten sonra geçiş yaparsam, ilk izleyeceğim film bu film olacak. yorumlarımı da o zamana saklayıp teşekkür ediyorum böyle bir filmi keşfettirdiğin için hocam.
operadaki sessizlik on Çar, 8th Nis 2024 1:16 am
“Black Cinema” denilince birçoğumuzun aklına Spike Lee geliyor hala ve ikinci bir isim telaffuz etmekte de zorlanıyoruz. Bu alt kültür nesnesi bağımsız filmlerin baskın ve asimile edici Amerikan kültürüne karşı geliştirdikleri anarşizan tavır hoşuma gitmiyor değil…
kusagami on Çar, 8th Nis 2024 11:59 am
Bu arada yazmadan geçemeyecem, Charles Burnett’in 1977 yapımı Killer of Sheep filmini siyahi sinema, özellikle de bağımsız sinemaseverler için tavsiye ederim. Spike Lee’nin sinemasının temelini bu filmden aldığını düşünüyorum
iyikotufilm on Çar, 8th Nis 2024 4:56 pm
Blaxploitation-korku filmleri benim de favorilerimden. Özellikle 74 yapımı Sugar Hill’i tavsiye ederim.
wherearethevelvets on Çar, 8th Nis 2024 5:59 pm
Teşekkürler arkadaşlar. İyi bir gözle izlendiğinde küçük filmler aslında şaheserlerdir.