Anasayfa / Sanat / Event Horizon (1997, Paul W.S. Anderson)

Event Horizon (1997, Paul W.S. Anderson)

Fikrin arkasında Solyaris’in (1972, Andrei Tarkovsky) varlığı kuvvetli bir biçimde hissediliyor ya da bana öyle geldi. Bununla birlikte esin kaynağını çarpıtan film bütünüyle metafizik tasavvurun bataklığına kolayca saplanıyor. Özel efektleri ve büyük bütçeleri olmasaydı Amerikan sinemasının şu an dünyanın en kötü film sanayisi olması kaçınılmazdı.

Kadın cinsellik organına bir atıf formunda tasarlanmış filmin afişi. Erkek figür (astronot) vajinanın önünde bir bebek gibi ufalmış konumda görülüyor.

sinemasında görmeye alıştığımız muhafazakâr tematiklerin, dolayısıyla teknoloji fobisinin burada da karşımıza çıkması tesadüf değil. Event Horizon’da (1997, Paul W.S. Anderson) uzayın sürekli genişleyen sonsuzluğuna ve bilinemezliğine karşı geliştirilen temel kaygı müzmin korkusuyla gelen vicdan azabı olarak beliriyor. Bu da elbette cehennem korkusuyla özdeşleştirilerek sözünü ettiğim muhafazakar geleneğe hapsolunuyor. Varoluş sorgulaması yerine (ki Solyaris’in içinde bulunduğu gelenek bunu gerektirirdi) korkusu baskın çıkıyor. Duygusal dünyanın yerini maddi evren alıyor. Dinsellik ise alttan alta varlığını hissettiriyor.

Tipik bir cehennem imajı

Bu tarz filmlerle karşılaşmaktan yoruldum artık. En son Ridley Scott dinozorunun Prometheus (2012) filminde benzer biçimde dinsel referanslar midemi bulandırmıştı. İsa’nın bâkire Meryem’den dünyaya gelişi yeniden canlandırılmıştı. Dinselliğin kaynaklarına dönülürken sorun da basit bir biçimde çözülmüş oluyordu: Tanrı vardı ve aradığımız şey de aslında yanı başımızdaydı. Event Horizon üstü kapalı olarak, bakın işte tanrı orada, demenin bir başka yoludur. Oysa günah işlemek de mümkün, suç işlemek de. İnsan özgür değil mi? Bunun sonuçlarına insanın kendisinin özgürce katlanması gerekmez mi? Tanrısal bir gücün bununla ne ilgisi var? Aslına bakılırsa senaryo yazarlarına göre var. Tanrı ve arasına girmekten zevk alan bir hayli geniş aptal bir kitle var. Her şeyi bildiklerini sanıyorlar.

Kubrick’in 2024: A Space Odyssey’inde (1968) HAL’in beyninin vidalarının gevşetilmesine yapılmış bir gönderme

Event Horizon’da ise kötücüllüğün kaynağı yuvarlak bir yapay kara delik cisminde tasarlanarak anaçlığa yakın durulmuş. Tümüyle kadınsı bir makine ama eril düzeneğin inşası ile biçimlendirilmiş. Kadın korkusu gibi freudyen bir konuya değinmeyeceğim, ama söz konusu icadın cehheneme kapı açması ve dolayısıyla açılan kapının tıpkı bir vajina gibi ıslak ıslak, yapış yapış tasvir edilmesi bende bu kuşkuyu uyandırmadı değil.

Kadın memesini andıran uzay gemisi iç dizaynı

Bunları yazmak ve düşünmek biraz gelenekselleşti ama sinema da sonuçta kendini sürekli yenileyen bir alan değil. Bir teoriye göre uzay sürekli genleşiyor ve genişliyor; bunun tersine sinema yerinde sayıyor ve kendini tekrar etmeye devam ediyor! Her ne olursa olsun kötücül/ölümcül olan ile kadınsı üreme organı arasında kurulan bağlantı elbette yeni değil, hatta çoktan bayatladı. Biz de sonuçta bunları yeniden ve yeniden hatırlatmaya devam ediyoruz, olan biten bundan ibaret.

Uzay gemisi koridoru mu, ana rahmi mi?

Bilim kurgu filmlerinde monster‘ların, yapış yapış tuhaf yaratıkların, çirkin mutantların ağızları genelde vajinayı andıracak şekilde tasarlanagelmiştir, buna çoktan alıştık. Yalnız mide bulandırıcı konu şu ki metafizik bağlantı, alttan alta bir yaratıcının varlığına duyulan inanç, şeytanı çağrıştıran çirkin ve saldırgan karakterler ortalıkta fazla gezinmeye başladı. Biri bunları dolaba kilitlemeli! Hepsinin canı cenehheme!

sinefil78@gmail.com

Yazarın diğer yazıları, twitter ve facebook sayfası.

Event Horizon (1997) Paul W.S. Anderson sinemada kadın düşmanlığı

Hakkında Editör

Hakan Bilge - The Godfather Mitosu (Şule Yayınları, 2024) ve Aşktan da Üstün: Hitchcock Sinemasında Kişisel Bir Gezinti (Doruk Yayınları, 2024) adlı sinema kitaplarının yazarıdır.

Bu yazıya da bakabilirsiniz.

Room 237 (2012, Rodney Ascher)

Bir filmi okumakla o filmin gösterenleri hakkında kategorilendirmelerde bulunmak kuşkusuz aynı şey değildir. Freudcu, göstergebilimci, ...

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir