İzmarit Avcısı
Siz hiç izmarit toplayan birini gördünüz mü? Eğer görmediyseniz, sırf bakmadığınız için yaşamınızda neler kaçırdığınızı sorun kendinize; ya da bakmış da görememiş miydiniz…?
Akla ilk gelen soru: Bir insan neden izmarit toplasın ki? Sigara alacak parası olmayabilir. Ama parası olmayan birçok kişi, bir yolunu bulup sigaraya ulaşabiliyor. Ya arkadaşlarından otlanıyor, ya çalışıyor ya da dileniyor. İzmarit toplayıp içen biri, demek oluyor ki ne isteyebiliyor, ne çalabiliyor ne de dilenebiliyor. Utangaç, içine kapanık, gururlu kişilerden çıkıyor demek ki izmaritçiler.
İzmaritçileri, izmarit bakımından zengin yerlerde, sabırla bekler ve dikkatli bakarsanız görebilirsiniz. Onun için en makbul izmarit az içilmiş ve atılmış, hâlâ yanmakta olan izmarittir. Üzerine basılmış ve sönük bir izmarit, hem tat bakımından hem de üzerine basıldığından, oluşan yırtıklardan dolayı hava kaçırması açısından kötüdür. Yırtıklar fazla büyük değilse, parmakla üzerine basılıp kapatılmak suretiyle içilebilir; ama bu da içme zevkini bozan şeydir.
İzmaritçi, avını gözleyen bir avcı gibi her zaman tetiktedir. İzmaritçe zengin mekanların birinde, sigara içenleri çaktırmadan izler. Sigara yere atıldığı anda gözleri sigaraya kilitlenir ve av başlamıştır. Etrafı süzerek yavaş yavaş yaklaşmaya başlar avına. Bu noktada en önemli husus kimseye görünmemektir. İzmariti yerden alırken fark edildiğini anlarsa bu yıkılışı olur çünkü.
Tam izmaritin yanına geldiğinde, direkt yere eğilip almaz onu. İzmaritçilerin en sık kullandığı numarayı yapar genellikle. Yavaşça yere diz çöküp; sanki ayakkabının çözülen bağını bağlıyormuş gibi yaparak izmariti bir sihirbaz hüneriyle avcunun içine veya çorabının lastiğine kıstırır.
Ayağa kalkıp avladığı izmariti derin derin ciğerlerine çekeceği gizli inine doğru seyirtir. İlerlerken son bir kez daha etrafı süzmekten de geri kalmaz. Beyaz kağıdına basıldığı, ayakkabının taban deseni çıkmış izmariti içerken ağlayıverir bazı izmaritçiler. Öyle yoğundur ki çaresizliği o anda kimse adlandıramaz bunu..
Bazı izmaritçiler de filtresi kıpkırmızı ruj lekesi olmuş izmariti dudaklarına götürdüklerinde, o izmariti atan kadının dudaklarını öpüyorken hayal eder kendini. Hiç doyurulmayacağı bilinen ama hep hissedilen mahvedici bir açlık…
Yağmurlu günlerde görünmezler ortalıklarda. Yağmur bir felakettir onlar için. Tüm izmaritler ıslanmıştır çünkü. Damarlarında dayanılmaz bir nikotin açlığı, acıyla kıvranıp yağmurun bir an önce dinmesini umarlar. Bazıları dayanamaz nikotinsizliğe. Islak izmaritleri çeşitli yollar kullanarak kurutup içmeye çalışırlar. Bazıları da görünme riski çok yüksek olsa da kapalı alışveriş merkezleri ve benzeri yerlerdeki kültablalarından beslenir.
Biliyorum, bazılarınız sıkıldınız bu yazıdan; ama bazılarınız da anladınız. Bazen, bir sigaranızı feda edip atar mısınız yere? Belki de sizi gözetleyen bir izmaritçi çok sevinecek buna…
Sırf bakmadığımız için neleri kaçırıyoruz ya da bakmış ama görememiş miydik…? DÜŞÜNELİM…
Yazan: Özkan Boz
operadaki sessizlik on Pts, 23rd Şub 2024 5:33 am
sinefil78, özkan boz’dan bana bahsettiğinde çok şaşırmış ve çalışmalarını hemen okumak istemiştim. şimdi de görmek istemediğimiz, görüp de hissetmediğimiz şeyler hakkındaki bir denemesiyle sanatlog’un sayfalarında.
kendisine edebiyat mesaisinde uzun saatler diliyorum.
melikekaragul on Pts, 23rd Şub 2024 4:13 pm
Hayatımızda farkında olmadığımız ayrıntılar değil midir bizleri gerçeklerle yüzleştiren…? İzmarit ya da başka bir şeyin avcıları… farketmemiz gerekir onları, belki böylece yaşadığımız hayat koşulları biraz daha anlam kazanır bizim için…
Kalemine sağlık Özkan, teşekkürler
bülent on Pts, 23rd Şub 2024 8:13 pm
hayat ayrıntıda gizlidir, bakıp da görmediklerimizin anısına… teşekkürler
dyildizel on Cum, 27th Şub 2024 4:22 am
Yalın bir duruşla nokta atışı…
Önder on Cts, 28th Şub 2024 10:50 am
Dostluğu, arkadaşlığı, kardeşliği, sevgiliyi… SEVGİYİ görüyorsan,
İzmaritçiyi de görürsün… ve de diğerlerini de.