Viridiana (1961), Luis Bunuel’in dini, din kodamanlarını, burjuvazinin ahlak mastürbasyonunu ifşa edip irdeleyen bir filmidir.
Viridiana (Silvia Pinal) rahibe olmak üzere olan bir genç kadındır. Rahibe olmadan önce hayatta kalan tek akrabasını -eniştesini- başrahibenin ısrarlarıyla ziyarete gider.
Viridiana’nın eniştesi Don Jaime (Fernando Rey) bir şatoda yaşamaktadır. Şatonun içinin ilk gösterildiği sahnede Don Jaime piyano çalmaktadır. Piyano 20. yüzyılda üst sınıfın evinde simgeleşmiş bir meta aracı haline gelmiştir. Burjuvazi ve onun ikiyüzlü ahlakına savaş açan Bunuel ise bu simgeyi filmlerinde kullanmıştır. Bunuel’in filmografisini takip eden bir izleyici bu sahneyle birlikte burjuvazinin ahlakının irdeleneceğini öngörebilir. Don Jaime ile Viridiana ilk karşılaştıklarında aralarında şu diyalog geçer:
– Halana çok benziyorsun. Aynı yürüyüş şekli…
– Bunu daha önce de demiştin.
– İnanılmaz! Sesin bile çok benziyor.
Bu diyalog Don Jaime’nin düğün gecesi ölen karısının yerine Viridiana’yı koyduğunu işaret eder. Don Jaime’nin karısı ölmüştür; diğer bir deyişle, Don Jaime karısına ulaşamamıştır. Bu durumda Viridiana arzu nesnesi haline gelmiştir. Don Jaime tam da bu yüzden ölen karısının gelinliğini Viridiana’nın giymesini istemiştir. O, Don Jaime’nin ulaşamadığı bir bedenin telafisidir. Bu yüzden onu bayıltıp ona sahip olmayı tasarlamıştır ancak bunu yapamamıştır. Viridiana’nın kendisini terk etmesinden sonra ise intihar etmiştir.
Viridiana, eniştesinin ölümü üzerine kuzeni Jorge (Francisco Rabal) ile mâlikane üzerinde hak sahibi olur. Artık kirlendiğini düşünen Viridiana, kuzeni Jorge ve hizmetçi Ramona (Margarita Lozano) ile malikânede yaşamaya başlar. Kirlenen Viridiana bundan sonra rahibe olmasa da Tanrı’ya mütevazı bir yaşamla hizmet etmeye karar verir. Hâlâ sert yerde yatar, teller ve çiviler ile ilkel ibadetlerini gerçekleştirir.
Viridiana, sokaktan topladığı düşkünleri, dilencileri malikâneye getirir. Bu insanlar da Viridiana’ya minnetlerini sunarlar ve onun bir Azize olduğunu söylerler. Ancak çok geçmeden düşkünler kendi aralarında atışmaya başlar. Sonradan gelen cüzzamlı bir dilenciyi dışlarlar ve onu kovarlar. Düşkünlükten kurtulan bu insanlar yeni gelen düşkünlere acımasız davranırlar. Viridiana gibi merhametli değildirler. Viridiana kutsal kitabın emrettiği gibi yaşarken onlar dine bağlılıklarını dile getirseler de buna uymaz ve Viridiana’yı kandırırlar. Viridiana gözlerini adeta din ile kapatmıştır.
Jorge tarla ve bahçe işleriyle ilgilenir. Viridana diğer dünya için çabalarken Jorge bu dünyanın nimetlerinden faydalanmaya çalışır. Viridiana dini, Jorge rasyonaliteyi simgeler. Jorge, Viridiana’nın yaptığının yersiz olduğunu, birkaç kişiyi kurtararak sorunu çözemeyeceğini söyler. Oysa at arabası altında koşturulan bir köpeği kendisi kurtarmıştır, ancak bir sonraki at arabasında başka bir köpek koşturulur. Bu durum hem Jorge’nin haklılığını hem de burjuvazinin vicdan mastürbasyonunu gösterir.
Viridiana, Jorge ve Ramona evden bir süreliğine ayrılmak zorunda kalır. Düşkünlere sonsuz bir güveni olan Viridiana evi onlara emanet eder. Ancak ev sahipleri gider gitmez bu düşkünler kaytarmaya başlar ve çalışmaz. Bu, Hristiyanlığın yedi ölümcül günahından tembelliğe vurgu yapar. Düşkünlerin birbirlerine karşı olan samimiyetsiz ve aşağılayıcı tavırları kibire, zengin bir ziyafet sofrası kurmaları açgözlülüğe, bu sofranın düşkünler tarafından adeta silip süpürülmesi oburluğa, düşkünlerden birinin bir diğerine zorla sahip olmaya çalışması şehvete, kör dilencinin sevgilisinin başka birisiyle seviştiğini duyup masayı dağıtması kıskançlığa ve düşkünlerin eve gelen evin sahiplerine bıçakla saldırıp Viridiana’ya tecavüze kalkışmaları öfkeye işaret eder. Böylece ölümcül yedi günah tamamlanmış olur. Bu sahnenin bir başka özelliği ise yemek masasında verilen pozun Leonardo Da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” adlı tablosuna yaptığı göndermedir. Bu durum Hristiyanlığın yedi ölümcül günahının bizzat dinin yaratıcıları tarafından işlendiğini, yani dinin önderlerinin bizzat günahkâr olduğunu anlatır.
Birçok Hristiyan, İsa’nın Tanrı’nın yeryüzündeki silüeti olduğunu düşünür. Bir başka deyişle, İsa aynı zamanda Tanrı’dır. Masada İsa’nın oturduğu yerde kör dilenci oturmaktadır. Kör dilencinin sevgilisi başka bir adamla birlikte olur. Acaba Bunuel burada İsa’nın biyolojik olarak doğmadığını işaret ediyor olabilir mi? Konu Bunuel olunca çok da imkânsız gelmiyor haliyle…
Son sahnede Viridiana, artık dini kıyafetler yerine modern bir kadın gibi giyinir. O artık saçını tarar ve aynada kendine bakar. Artık fonda Handel’in Hallelujah’ı yerine modern şarkı çalmaktadır. Dikenli taç yakılmıştır (Tanrı öldü). En sonunda Jorge’nin ilgisine karşılık vermeyen Viridiana bu sefer onun ayağına kendisi gider. Ramona ile ilişkisi olan Jorge’nin yanına Viridiana da oturur ve kart oynamaya başlar. Jorge, Viridiana’ya şöyle der: “Seni ilk gördüğüm zaman, kendi kendime şöyle dedim: Kuzenim Viridiana eninde sonunda benimle kâğıt oynayacak.”
Bu diyalog, Viridana’nın Jorge’nin dediğine gelmesi; bir başka deyişle, dinin rasyonalizme karşı yenilgisini ifade eder. Viridiana artık oyun masasındadır ve belki de bir aşk üçgeninin içine dâhil olmuştur.
Ali Bozkurt
Yazarın diğer yazıları.