“Ama daha beni tanımıyorsun ki”
Erkek: Senden çok hoşlandım.
Kadın: Ama daha beni tanımıyorsun ki.
Erkek: …
Bu diyalog sayısız erkek ve kadın arasında yaşanmış ve yaşanmaktadır. Kadın “Ama daha beni tanımıyorsun” dediğinde erkek ne diyeceğini bilemez ve bir şeyler geveler. Kadınlar hep erkeklerin kadın ruhunu algılayıp keşfetmek için yeterli çaba sarf etmediklerinden yakınırlar, ama en az bu şikâyette bulundukları erkek kitlesi kadar kendileri de erkek ruhunu algılamak ve keşfetmek için yeterli çabayı göstermezler. Hatta bu konuda erkeklere göre işleri çok daha kolaydır ve bu yüzden tembelliğe meylederler. Doğada diğer tüm canlılarda olduğu gibi insanlarda da erkek kur yapan ve kadın seçen taraf olduğu için kadın anlamaktan çok anlaşılmayı beklemeye eğilimlidir.
Kısaca temel fark şudur karşı cinsten hoşlanma düzleminde erkek ve kadın arasında:
1- Erkek hoşlandıktan sonra tanır.
2- Kadın tanıdıkça hoşlanır.
Yani, bilimsel olarak da pek çok deneyle ortaya konulduğu gibi, erkeğin doğası gereği görsel etkilenimi kadına göre çok daha yüksektir. (Neden porno filmlerin hep erkekler için çekildiğini, kadınlar içinse ancak çok istisnai örneklerin bulunduğunu bir düşünün).
Kadının fiziksel olarak çekiciliği görsel açıdan çok daha fazla etkiler erkeği, erkeğin fiziksel açıdan çekiciliğinin kadını etkilemesine göre. Erkek önce bu fiziksel güzelliğin görsel çekimine girer ve böyle başlar hoşlanmaya ve giderek kadını tanıdıkça kadının kişiliği de kendine uyarsa bu hoşlanmanın dozu artar ve hatta aşka dönüşür. Hatta bazen bu görselliğin çok çarpıcı etkisi varsa erkek direkt âşık olur. Zinhar bunu kadına söylemeye görsün alacağı tepki erkeği yıkan tarzadır gene: “Ama daha beni tanımıyorsun”…Bu noktada da erkek önce âşık olup sonra tanımaya başlar. Kadın ise önce erkeğin kişiliğine dair özellikleri ve bunları yansıtan ayrıntılardan hoşlanır ve ardından fiziksel olarak da erkeği çekici bulursa hoşlanmanın dozu artar ve hatta aşka dönüşür.
Hoşlanmanın da aşkın en temelinde üreme yatar çünkü ve erkeğin genetik kodları olabildiğince çok üremeye endekslidir evrim tarihinin izdüşümü olarak. Bu yüzden erkeğin milyonlarca spermi, kadının ise daha doğuştan genetik olarak sayısı belli, sınırlı miktarda yumurtası vardır. İşte bu yüzden erkek genetik kodlarındaki üreme güdüsüne uygun cinsel cazibesi olan kadına görsel etkilenimle kolayca kapılırken. Sınırlı sayıdaki yumurtasını dölleyecek en doğru adaya endeksli kadın genetik kodları ise kadının içgüdüsel olarak görsellik kriterini geri plana atmasını ve baba adayı için kişiliğe dair özellikleri ön plana almasını sağlar. Temelde kadın ve erkek cinselliğinin tetiklenmesi de çok farklı mekanizmalara sahiptir. Sayısız spermi ile olabildiğince çok üremeye şartlanmış genetik kodları gereği erkek çok kolay tahrik olmaya eğilimlidir. Görsel açıdan karşı cinsten erkeğin çok kolay kadının ise zor etkilenmesi bu mekanizmaya dayanır. Erkeğin genetik kodlarındaki üreme dürtüsünün izdüşümü olan cinsel istek kadına göre çok daha şiddetlidir. “Karadul” örümceğinin erkeğini düşünün. Biraz sonra dişi tarafından yenilmek suretiyle öleceğini bile bile içindeki yoğun cinsel dürtünün etkisinden çıkamayıp dişiyle cinsel ilişki kurar. Bundandır erkeklerin hoşlandıkları/sevdikleri/âşık oldukları kadının peşinden koşmalarının altında yatan temel dürtü. Bundandır erkeklerin sevdikleri kadınlar için terk edildiklerinde intihar edişleri, barışmak için çırpınışları, kimi kadınların seçimi gibi yıllarca karşı cinsten uzak duramayışları. Birileri söylesin bana, terk edildiğinde barışmak için erkeğe yalvar yalan olan kaç kadın tanıdınız. Kaç kadın gördünüz sevgilisi/eşi terk etti diye intihara kalkışan. Elbette bunların örnekleri vardır, ama erkeklere dair örneklerle kıyaslandığında sayısal olarak ancak istisnai konumda olur. Dişinin doğada ve doğanın bir parçası olan insan denilen memeli türünde de seçen taraf olması da bu mekanizmaya dayanır. Erkek gibi kolay alevlenen bir cinsellik mekanizmaları yoktur kadınların. Genetik kodları gereği sınırlı sayıdaki yumurtalarını en doğru adaya sunmak yönündeki mekanizmalarına karşın erkeğin genetik kodlarındaki sayısız üremeye eğilimli mekanizma arasındaki dengesizlik kadın ve erkek arasında seçen-seçilen ayrımını oluşturur. Hatta kimi kadınlar için ilişkide oldukları sevgililerine/eşlerine karşı bir silah olabilmektedir erkek ve kadın cinselliği arasındaki bu fark.
Kadınlardan ricam, aramızdaki bu basit denklemi artık öğrenin ve hep kendinizin anlaşılmasını beklemek yerine erkekleri anlamak için de biraz çaba sarf edin.
Yazan: Serkan Engin
sekoengo@gmail.com