Sait Faik Abasıyanık – Sevmek Korkusu
Ocak 27, 2024 by Editör
Filed under Edebiyat, Oykü, Ustalara Saygı
Bir yaylı hatırlıyorum. Hayvan, yol ve yulaf kokan keçelerin üzerinde çocukluğumun sevgilisini, yumuşak ve tombul avuçlarıyla, yolun iki tarafında uçan kuşları, alkışlar görüyorum. Sonra yine çocukluğumun sevgilisini, bir deniz kenarında lacivert ve sıkı robunun içinde dolaşır seyrediyorum. Korku, yol boylarınca etrafımı sarıyor, önümde uzuyor. Sevmekten korkuyorum. Başka arzular, ihtiraslarla atıldığım yolda beni avare ve çırılçıplak, başı her manada boş bırakacak yalnız bir şey olduğunu biliyorum ve ondan karanlıktan, riyadan, zulümden, hürriyetsizlikten korkar gibi ürküyorum.
Her şeyi, herkesi, ilmi, felsefeyi bir ortaoyununa çıkaran, yumuşak ve nefesleri yediklerinin değil güzelliklerinin buharlarını çıkaran insanlar olacağını çocukluktan biliyorum.
Yalnız, yüzleri, gözleri, kaşları, kirpikleri, omuzları ve ayakları değil; midesi, kalbi, hançeresi ve hicabı hacizi güzel insanlar var. Seven insanda ise fiziki güzelliklerin deruni taraflarını gören gözler olurmuş. Varsın olsun, inanmıyorum! İnanmadığım halde bu korku niçin? Allah’a inanmayanlar içinde pek çokları samimi olmadıklarını, bazen son nefeslerinde, bazen de ani tehlikelerin karşısında “Allah” diyerek, ispat ediyorlar. O halde ben de samimi değilim. Çünkü korkuyorum. Bu muhakemeyi evvelce, “Varsın olsun, inanmıyorum!” dediğim zaman yapmadım.
Bir kıştı. Kar, küçük şehri “kayakçı”larla doldurmuştu. Kahveler çivili ayakkabılı, yüzleri pembe, kafaları sarılı, mesut sporcu kadın ve erkeklerle dolmuştu. Müzik, her ışıklı çarşıda bir fırtınayı, çamların üzerinde birikmiş kışı, kiliselerin çanları üzerinde serseri karların çıkardığı işitilmez sesleri hikaye ediyordu. Bütün önsezilerim beni aldatmıştır. Yani her şeyi olmuş gibi hisseder; fakat bunların hiçbiri doğru çıkmadığı zaman bütün önsezilerim beni aldatmıştır, derim. Oluşundan önce duyulan şeyler çok defa felaketlerdir. Felaketlerin de kendilerine has kokuları olmasa, burnumuzdan gayrı, köpeğinkinden daha hassas bir başka şammemiz olduğunu söyleyemezdim. Korku da bir önsezidir. Fakat vukudan kilometrelerce uzak değil, hemen hemen bir adım geridedir.
Korkudan buz gibi ter dökülmekle beraber o, sıcak, ılık ve karanlık gibi tatlı ve münzevi bir şeydir. Korkmak için her an elimizde vasıtalar vardır. Eğer o bir zevk olsaydı, kollarımızın arasındaki yumuşak göğüsten ve ağzımızda kırılan hararetle kurumuş dudaktan farkı olmayacaktı. İşte ben, bu küçük şehirde oturmayı kararlaştırmadan evvel, korkuyu, isterseniz önseziyi, bir behimi zevk gibi kucaklamış; avuçlarımın hararetini ona vakfetmiştim. Yeni bir zevk bulmuş gibi, asfaltları biraz daha mor, ampulleri biraz daha karanlık tenha caddelerde dolaşırdım; kar, paltomun yakasına musallat olur, oraya birikir, gözlerim yakamdan ayrılmazdı. Sokağın kenarındaki sinemanın zili çalmaya başlardı. Beklediğim çok defa gelmezdi. Yanımdan acele acele geçenler, beni gördükleri zaman, bilmem korkarlar mıydı?
Beklediğimin gelmediği günlerden bahsedecek değilim. O günler birbirinden, şehre yağan şeyin kar veya yağmur olmasıyla ayrılabilir. Sinemanın zili aynı tarzda çalar, sinemanın içinde aynı film oynanır, aynı insanlar önümden geçip giderler; biletlerini alıp sinemaya girerlerdi. Beklenilen, gelmek için iyi havaları seçerdi.
Rüzgarsız fakat soğuk havayi nesiminin içinde ve yıldızların altında zil daha berrak sesler çıkarır. Sinemacı filmi barometreye göre değiştirir; bulutsuz havaların insanları sinemayı doldururlardı. Bu sinema, uzak ve sessiz bir amele mahallesinin sinemasıydı. Uzun bir koridordan girilirdi. Antresinde iki cılız palmiyenin içinde yemyeşil ampuller yanmıştı. Kenarcıkta bir havuz vardı. Fıskiyesinden rengarenk ışıklı bir ampul zaman zaman fışkırırdı.
Sessiz filmler oynanırdı. Su sesi gibi bir piyano dar salonun uzak bir köşesinden aksederdi. Bir sürü çocuğun arasına otururduk. Adeta ıslıkla yaşanırdı. Ellerimiz birbirinin içinde yumuşardı. Ve perdede de bir haydut.. elinde kama.. Haydutlar düşer, hafiyeler vurulur, nihayet genç kız sevgilisine kavuşurdu.
Salonun içinde hemen hemen hiç konuşmazdık. Ben kafamın içinde biraz sonra çevireceğimiz filmi çevirir; o, masum, habersiz şekillerle güler, hayallerle ağlardı. Sonra herkesle beraber sinemadan çıkardık. Konuşmazdık. Ben kapının kilidine anahtarı sokar; karanlık ve boş odama dolardık.
Bir gün bir masa karşısındaydım. Üstüne yeşil çuha örtmüşlerdi. Üzerinde oyun oynamıştık. Parti bittikten sonra masanın örtüsünü kaldırdılar. O zaman ben masanın birdenbire küçüldüğünü hayretle görmüştüm. O da bu masa gibi olurdu. Fakat aksine; birdenbire küçükken büyüyüverir, kısa iken uzar; kalkar giderdi.
O yanımda iken korkmazdım. Evin dış kapısı kapanır kapanmaz, pencereme vurmuş sokağın ışıkları ve karşı meydanlığın ağaçları yatağımın ayakucundan ışıklı gölgelerle uçuşurlar, yapraklara ve ışıklara karışmış ayak sesleri, yatağımın ayakucunda uçuşan gölgelerle birleşir, kalkar odamın içine bambaşka bir gözle bakardım. Ufuksuz, seri ve maddesiz kuşlar her tarafta uçuşurlardı.
Bütün bunlar bana bir cennet dekoru içinde irtikap edilmeye müsait bir katil vakası tahayyül ettirirdi.
Haftada bir gün gelirdi. Saat ikide kalkar giderdi. O gittikten sonra ben onu öldürmüş kadar harap, katil yatağımın üzerinde sabahı, polisi, kanunları beklerdim.
Alacakaranlıkta, hele sabahın alacakaranlığında hiçbir cinayet işlenmemiş; hatta sabahın alacakaranlığında, muharebe bile olmamıştır. Sabahlara kadar asabiyetsiz bir anı, bir daha yakalayamayacağımı tahmin ettiğim için, bir sabah, bu dağ şehrinden arkama dönüp bakmadan ayrıldım.
Güney Dergisi: 59. Sayı
Güney Dergisi: 59. Sayı (Ocak-Şubat-Mart 2024) İçindekiler:
merhaba GÜNEY
güncel 5 Jobs’un ardından… Derya GÜMÜŞ
şiir 9 İlkbahar Haberleri Rahime HENDEN
güncel 10 Sanat(çı) Olarak Resmin (ve Ressamın) Soru(n)ları Temel DEMİRER
haber 16 2024 Ekim’i… Yaşayacak Ömürleri Varken Hasan ERKUL
Karikatür 18 Karikatür Mehmet Boğatekin
mektup 19 Sizlerden Güney’e GÜNEY
mektup 21 Bir Keman Viryüözüne Mektup Fatma AKYÜREK
şiir 23 Rosa Mustafa Akyürek
haber 24 “Bir Lira”lık Fotoğraflar GÜNEY
deneme 26 Ölümsüzlüğe İnanıyorum Hakan BİLGE
şiir 29 Kirlettiniz Akman GEDİK
güncel 30 Bu yıl insanlık için ne yaptınız? Adil OKAY
araştırma 32 Bilimin Tartışılmaz Doruğu Karl Marks ve Bakuninciliğin Çöküşü İbrahim GEZİCİ
öykü 35 Naftalinli Anılar Murat SÜMBÜL
halkların dili 38 Toros Azadyan Pakrat Estukyan
halkların dili 39 Kürt Dili ve Edebiyatı Boran BERDAN
şiir 43 ZAROKÊN ŞER Songül ATSIZ
eleştiri 44 “Dinini… kitabını… iyi tanı!…” yazı dizisine gelen eleştiri
Süleyman KAYĞAZ
dosya 52 Dinini… ve kitabını… iyi tanı! GÜNEY
roportaj 70 Yönetmen İ. Serhat Karaaslan ile söyleşi GÜNEY
şiir 72 Haset Madeni Ayhan ÖZTÜRKOĞLU
sinema 73 Sinema Notları Anuş Pazarcıyan
kitap 82 Felsefe Hesap Soruyor M. Şehmus Güzel
kitap 84 Levent Uğur’dan “Dünya Alfabesi” Güney Yılmaz
şiir 85 3.14 Nevin KOÇOĞLU
şiir 85 KIR ZİNCİRLERİNİ Nesrin ERDOĞMUŞ
şiir 85 KALBİM Metin FIRAT
karikatür 86 Kariktür MERAY ÜLGEN