Citizen Kane Üzerine Bir Kitap
26 Nisan 2024 Yazan: Editör
Kategori: İnceleme Kitapları, Kitabiyat, Klasik Filmler, Manşet, Sanat, Sinema
“1940’lardan beri sinemada sözü edilmeye değer ne varsa Citizen Kane’den etkilenmiştir.” François Truffaut
İngiliz akademisyen Laura Mulvey; gösterime girdiği yıl eleştirmenleri şaşırtan, gişede umduğunu bulamayan fakat zaman içinde kıymeti anlaşılan, bugün ise sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olduğu kuşku götürmeyen, Orson Welles’i dahi statüsüne yükselten başyapıtlar başyapıtı Yurttaş Kane’i (Citizen Kane, 1941) çeşitli açılardan masaya yatırıyor. Yurttaş Kane’in sinemaya kazandırdığı olanakları, getirdiği yenilikleri başkarakter Kane’in yaşamından hareketle görece esoterik bir dille tasvir ediyor. Sinematografi, ses, öykü anlatımı gibi sinemanın temel ögelerini Yurttaş Kane’in nasıl dönüştürüp biçimlendirdiğini, Welles’in teknik ekiple birlikte giriştiği çığır açıcı deneyleri bir bir sıralıyor.
Kitabın en kayda değer yanı şu kanımca: Charles Foster Kane’in ödipal çatışmasını kişiliğini biçimlendiren temel argüman olarak öne süren Mulvey, yeterli psikolojik saptamalarda bulunduktan sonra Kane’i liberal sistemin merkezine konumlandırarak sorguluyor. Kane’in gri kişiliğinin inişli çıkışlı prosesinin nabzını tutuyor. Bu aşamada yazarın, Orson Welles’in sarkastik yaklaşımını ödünç alarak filmin nihai ereğine, asal dertlerine doğrudan yaklaştığı pekala söylenebilir.
Kitabın künyesi şöyle: Laura Mulvey, Yurttaş Kane, Çev: Arzu Taşçıoğlu, Deniz Varol, Om Yayınları
İyi okumalar…
Notlar:
Orson Welles, her ne kadar, ele aldığı kişiliğin birçok karakterin toplamı olduğunu dile getirse de dönemin medya imparatoru William Randolph Hearts; Yurttaş Kane’de kendi yaşamı ile ilgili paralellikler bulmuş ve film henüz gösterime girmeden kampanyalar başlatmış, filmin gösterime girmesini engellemeye çalışmıştı. Yanı sıra, kendi medya organlarında filmle ilgili -ufak değinmeler dışında- malumat yayımlanmasına izin vermeyerek filmi protesto etmişti.
1941 yılı Oscar ödüllerinde, (En İyi Film Oscarı’nı Vadim O Kadar Yeşildi Ki adlı film kazanırken, En İyi Yönetmen ödülünü de adı geçen filmin yönetmeni John Ford almıştı.) 9 dalda aday olmasına karşın sadece En İyi Senaryo dalında ödül kazanan Yurttaş Kane, İngiltere’de yayımlanan Sight and Sound dergisinin 1952’den beri her 10 yılda bir yaptığı soruşturmalarda “gelmiş geçmiş en iyi film” seçilmeye devam ediyor.
Yurttaş Kane’i en sevdikleri ilk 10 film arasına alan yönetmenlerden bazıları:
Yasujiro Ozu, Stanley Kubrick, Theo Angelopoulos, Alex Proyas, Milos Forman, Sydney Pollack, Michael Mann, Andrew Bergman, Richard Linklater, Iain Softley, Gillian Armstrong, Lewis Gilbert, Jonathan Lynn, Geoffrey Wright, Ronald Neame, Paul Schrader, Alan Rudolph, Sam Mendes, Mary Harron, Jim McBride, Richard Lester, Paul Mazursky, Guy Hamilton, Norman Jewison, Alex Cox, Bryan Forbes, Jonathan Glazer, Taylor Hackford, Joe Dante, Roger Corman, John Boorman, Harold Becker, Denys Arcand… Ve Eleştirmen Roger Ebert…)
Yurttaş Kane, sinemada çığır açan Bir Ulusun Doğuşu, (David W. Griffith) Potemkin Zırhlısı (Sergei Eisenstein) ve Metropolis (Fritz Lang) gibi filmlerden de önemli bir film ve muhtemelen bu filmlerden de daha yenilikçi. Yaratıcısı Orson Welles ise bu ilk filmiyle -başka bir film çekmese de olurdu- sinema tarihindeki sarsılmaz ve en tepedeki yerini çoktan aldı.
Robert Wise şöyle diyor:
“Yurttaş Kane’in büyüklüğünün tam olarak farkında değildik. Ama iyi ve farklı bir film olduğunun bilincindeydik. Ve Welles’le tam bir işbirliği halinde çalıştık.”
(Yönetmen Robert Wise, Orson Welles’in önerileri doğrultusunda Yurttaş Kane’in kurgusunu yapmış, Şahane Ambersonlar’ı ise stüdyo yöneticilerinin direktifleri doğrultusunda kuşa çevirmişti.)
hakanbilge@sanatlog.com
The Birds Üzerine Bir Kitap
21 Nisan 2024 Yazan: Editör
Kategori: İnceleme Kitapları, Kitabiyat, Klasik Filmler, Manşet, Sanat, Sinema
Alfred Hitchcock’un gerilim filmi The Birds (1963, Kuşlar) akademisyen-yazar Camille Paglia tarafından enikonu masaya yatırılarak handiyse plan plan, sekans sekans tahlil edilmiş.
Kitaptaki asıl ilgi çekici nokta şu: Hitchcock’un kişisel vizyonunun, sözümona bir özne olarak takıntılarının, sözgelimi kadınlara yönelik ilgisinin, insan tabiatına bakışının, sürükleyici ve tatlı bir dille, entelektüel bir biçemle değerlendirilmeye tabi tutulması. Sıklıkla dillendirilen, hani Hitchcock’un soğuk sarışınlara olan zaafı, onları filmlerinde zor ve tuhaf durumlarla baş başa bırakması, birçoğuna platonik olarak aşık olması gibi artık Hitchcock ile özdeşleşen tripler kitapta bazen direkt bir vurguyla, bazen de imalarla betimleniyor.
Şöyle bir hatırlarsak, bu sarışınlardan kimileri şöyle:
Ingrid Bergman, Joan Fontaine, Grace Kelly, Kim Novak, Janet Leigh… Tabii Kuşlar’da bu tutumun cisimleşmiş örneği ise Tippi Hedren. Yani Hitchcock’un, yeni Grace Kelly (Kelly, 1957’de Monako Prensesi olduktan sonra sinemayı bırakınca Hitchcock onu defaatle tekrardan sinemaya kazandırmaya çalıştıysa da bunda başarılı olamamıştı.) olabilir diye düşündüğü fakat bunun mümkün olamayacağını bir süre sonra anladığı aktris. İkili birlikte suç filmi Marnie’de de (1964, Hırsız Kız) çalışmıştı; fakat zoraki. Hedren, Hitchcock ile asla çalışmak istememişti The Birds kazasından sonra. The Birds’in ertesi yılı ikiliyi biraraya getiren şey ise bir Hollywood sözleşmesinden başkası değildi. Hitchcock, itinayla seçtiği oyuncularla birkaç filmlik sözleşme imzalıyor, kimi sahneleri bu soğuk sarışınlara -kimi kez de frijit olabilen bu hatunlara- göre tasarlıyordu.
Hitchcock ile Tippi Hedren’in çekimler boyunca türlü sorunlarla karşı karşıya kaldıklarını hem ikilinin anlattıklarından, hem Hitch’in kızı Patricia’dan, hem Hedren’den -ki Hedren’in o vakitler 7 yaşında olan kızı Melanie Griffith’in de karıştığı kimi soğuk şakalar- ve hem de literatürün önde gelenlerinden öğreniyoruz. Sözümona bu kitabın, The Birds’ün çekim süresince dönen kumpaslar, set arkasında yaşananlar dahilinde okunduğunda tadından yenmediğini bilmem söylemeye gerek var mı?
Her şey bir yana, asaletin ve zarafetin simgesi Tippi Hedren, çekiciliği ve güçlü kompozisyonuyla The Birds’i The Birds yapan güçlü elementlerden biridir.
Öte yandan, kitabın yazarına hayran kaldığımı belirtmeliyim. Derin bir sinema kültürünün izlerini kitabın hemen her sayfasında müşahede edebilirsiniz. Yazarımız, Hitchcock’un enfes filminin izini sürerken bir taraftan da sinema tarihinin ünlü yönetmenlerine, klasik filmlere değinmelerde de bulunuyor. Böylelikle, zaten okunası olan kitap, daha da renkleniyor, mükemmelleşiyor.
Kitabın kısa künyesi şöyle: Camille Paglia, Kuşlar, Çev: Suna Suner, Om Yayınları
İyi okumalar…
hakanbilge@sanatlog.com