Günümün büyük çoğunluğunu romancı, şair ve oyun yazarı Cervantes’i düşünerek geçiriyorum. Bu, yalnızlığıyla yarışacak kimsenin bulunmadığı adamı düşünüyorum. Kendisiye/acılarıyla alay edecek boyuta varma erdemine ulaşmış insanla günümü geçirmek istiyorum. O inandığı değerlerinin karşısında sadık bir mürit gibidir. Yapıtı Don Kişot’ta salt aşkı değil kusursuz dostluğu da idealize etmiştir. Belleğinde yaşattığı ...
Devamı »Rus Edebiyatının Yeniden Dirilişi
“Bir hayatım tamamlandı, şimdi başka biri başladı.” (Tolstoy, Diriliş) Nabokov’un aktardığına göre Tolstoy’un, yaşlılık yıllarında canı hiçbir şey okumak çekmez, artık yorulmuş, bıkmıştır. Sadece tek bir romanın kendisini heyecanlandırdığını söyler, kitabın adı, Anna Karenina’dır. Klasikler böyledir; insan kendi yazdığına bile yabancılaşıp onu yeni bir eser gibi okuyabilir. Sıradanlığa, rutine ve ...
Devamı »Bedavacılık Kültürü ve Tiyatro İlişkisi
Özellikle bizim gibi emeğe yeterince değer verilmeyen toplumlarda, “bedavacılık” yaygın bir davranıştır. Maalesef kültür-sanat alanında bu durum kendisini daha çok göstermektedir. Siz hiç “bedava dişçi” ya da “gönüllü yol yapım çalışması hizmeti” diye bir şey gördünüz mü? Ama söz konusu olan sanat olduğunda hemen kafa-kol ilişkileri devreye girerek, ucuza kapatma ...
Devamı »Çağını Aşan Bilge: Jean-Jacques Rousseau
Uzun zamandan beridir masamdaki Jean-Jacques Rousseau çalışmalarımı okuyorum. En büyük isteğim ise ona bir nefes kadar yakın olmak. Onunla sohbet etmek. Onun insan yanını incelemek bana oldum olası ilginç gelmiştir. Ben bunlar üzerinde düşünürken kapımın çalındığını duydum. Gelen Jean-Jacques Rousseau’ydu. Birbirimize sarıldık. Evimi merak ediyormuş. Evi dolaştık birlikte. Çalışma odamdaki ...
Devamı »Yersiz Bir Ütopya
Sanat yapmak için her gün çabalayan onlarca insan kent sokaklarını dolduruyor, sonra da hayatın gerçek sorunlarıyla başetmeye çalışırken, hayallerinden vazgeçiyor. Ekonomik yaptırımların en çok hissedildiği anlar, işte bu umutsuzluk dolu günler olarak herkesi olumsuz etkiliyor. Ekonomi ve sanat birbirine karıştırmamalıdır. Bu etik ve güzel olan eserleri kötü etkiler. Hep bu ...
Devamı »Feminist Ütopyalar
Bir sabah uyandığında erkek olmak, iktidarı, tüm ekonomik ve siyasi mekanizmayı ele geçirmek, keşfedilmemiş ne kadar toprak kaldıysa bulup sömürgeleştirmek, doğadan, hayvanlardan, çocuklardan rant elde etmek, kadınları katletmek değildir kadınların ütopyası… Kadınların ütopyalarında iktidara, mülkiyete, kurumsallaşmaya yer yoktur. Totalitarizmin, kolonyalizmin, militarizmin, maşizmin, despotizmin, öğretilerin, törelerin, ikiyüzlü ahlâk kurallarının, “mutfakta aşçı, ...
Devamı »Osmanlı Musevi Musikisi ve Sufi Bağlantıları
İspanya’dan gelen Yahudi göçmenlerinin Osmanlı İmparatorluğu’na yerleşmeleriyle birlikte bu göçmenler ile yerli Romaniote (Rumca konuşan Bizans Musevileri) arasında 16. yy’ın sonlarından günümüze dek uzanan yoğun bir musiki paylaşımı oluşmuştur. Bu Musevi toplumunun müzisyenleri, gelişiminin her basamağından (eski Osmanlı formundan günümüz modern formuna kadar) olmak üzere Türk makam geleneğini benimserlerken; Musevi ...
Devamı »Sanatın Ölümsüz Dehası: Goethe
Bugüne değin hep gitmek istememe rağmen koşullar el vermediği için Almanya’ya gidemedim. Almanya’ya Alman edebiyatının iki önde gelen şair/yazar ve düşünür Goethe ile Schiller’in ülkeleri olduğu için gitmek istiyordum. Bu her iki sanatçının birbirlerinin karşı kutbu olmaları da beni heyecanlandırıyor. Dünya edebiyatına mal olmuş bu iki dehanın yapıtlarına yansıyan kişiliklerini ...
Devamı »George Sand
Erkeklere âşık bir kadın travesti: George Sand İlk romanı Indiana’da yaşlı zalim kocasından kaçan bir genç kadının hikâyesini anlatarak çağdaşlarını dehşete düşüren George Sand, özgürleşebilmek için erkek kılığında gezen ama âşık olduğu erkekleri kendine esir kılan bir dişi örümcekti. Tanınmak ya da tanınmamak ve her ikisi için de kılık değiştirmek ...
Devamı »Edebiyatın Yalnız Şövalyesi: Hermann Hesse
Bir kez bile bir masada karşılıklı konuşup bir bardak çayı yudumlamadığım bu insanla aramızdaki bağın derinliğinin farkındayım. Ben ondaki o da bendeki güzelliklerin farkında. Bu bizi birbirimize bağlayan ve hiç kimsenin anlayamayacağı / göremeyeceği bir yakınlık. Ne ben ona ne de o bana zarar verebilir. Ruhani olarak birbirine bağlı bu ...
Devamı »Hayatını Yaşamaya, Sevmeye ve Şarkı Söylemeye Adayan: Edith Piaf
Kadim dostum Münire Muratoğlu/Aydın Mengüllüoğlu’na Kimsenin karşısında korkmadım. Kendime söylediğim yalanların en büyüğü korktuğumu sandığım anlardı. Ne ondan korkuyorum ne de onun ayaklarımın altına sereceği servete değer veriyorum. Bir kez bile bir masada karşılıklı konuşup bir bardak çayı yudumlamadığım bu insanla aramızdaki bağın derinliğinin farkındayım. Ben ondaki o da bendeki ...
Devamı »2016’da Türk Edebiyatına “Nitelikli-Niteliksiz” Penceresinden Bir Bakış
Türk edebiyatının lokomotif dergisi Varlık’ın Ocak 2024 sayısı geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Dergi, editörü Enver Ercan’ın da sunu yazısında belirttiği gibi yıllardır hasret kaldığımız “Geçtiğimiz Yıl Değerlendirmesi” dosyasıyla karşımıza çıktı. Pek çok yazar ve eleştirmen 2024’daki yazın etkinliklerini kendi pencerelerinden değerlendirmişler. Feridun Andaç, bu dosyanın ilk yazısını kaleme almış. Özellikle roman, ...
Devamı »Dil Varlığında Gerçekleşen Bir Aşk Söylemi
Dilin mevcudiyetinde esas ilişki yalnızca gösterilenin geçerli olduğu bir anlamı taşımaz. Görülen, dilin yansımalarında sınırlı olanla kendi kendinin yaratısı olur. Bu oluş, ötekine iletilen haliyle belirir. Beliren pek tabii bir ulaşılamaz olana dönüşebileceği gibi, anlamında yitirilene dönüşerek olasılığını kaybedebilir de. Peki yitirilen bir anlam nasıl olur da dile gelebilir; bir ...
Devamı »Melih Cevdet’in “Garip’i (II)
Ahmet Hamdi Tanpınar’a varana değin pek çok kişinin Servet-i Fünun edebiyatını, özellikle de “milli edebiyat” lafzı uyarınca “köksüzlük”le itham ettiği bilinen bir vaka.[1] Melih Cevdet Anday 1942’de yazdığı bir denemede, Servet-i Fünun şahsında, köksüzlük ithamı hakkında süregelen yorumlama tarzına istisnai ve parlak bir ilavede bulunur: “Bir edebiyat isterse, suni, köksüz, ...
Devamı »Sinemanın Ölümsüz Dehası: Andrey Tarkovski
Yaşam ile yaşamak iki ayrı kavram. İnsanlarla, yaşam hakkındaki verilere dayanarak bir tanıma ulaşmak insanın yaşadıklarından beslenmesinin ilk basamağıdır. İkinci basamağıysa bu tanımın değerini anlamaktır. İnsanın duygu ve düşüncelerini yaşam değil yaşadıkları biçimlendiriyor. Yaşam, yaşama uzanan bir yolculuk. İnsanın gökyüzü hayalleridir. Yıldızlarıysa karşısına çıkan insanlarla yaşama kattığı anlamdır. Kutup Yıldızı ...
Devamı »