“Bir hayatım tamamlandı, şimdi başka biri başladı.” (Tolstoy, Diriliş) Nabokov’un aktardığına göre Tolstoy’un, yaşlılık yıllarında canı hiçbir şey okumak çekmez, artık yorulmuş, bıkmıştır. Sadece tek bir romanın kendisini heyecanlandırdığını söyler, kitabın adı, Anna Karenina’dır. Klasikler böyledir; insan kendi yazdığına bile yabancılaşıp onu yeni bir eser gibi okuyabilir. Sıradanlığa, rutine ve ...
Devamı »Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu İsimli Romanı Üzerine
Harry Haller; yolunu şaşırıp kendi habitatından ayrı düşmüş, kazârâ bir kente inip sürüye karıştığına inandığı kurt tabiatını “Bozkırkurdu” olarak adlandıran, kırklı yaşların sonunda; kendini sadece insânî ya da sadece yabanıl yönleriyle görüp, insan ve kurt olarak ayırdığı iki kimliğin karşıtlığını ruhunda ölümcül bir çatışma hâlinde sürdürüp bir yandan da görünürdeki ...
Devamı »Dil Varlığında Gerçekleşen Bir Aşk Söylemi
Dilin mevcudiyetinde esas ilişki yalnızca gösterilenin geçerli olduğu bir anlamı taşımaz. Görülen, dilin yansımalarında sınırlı olanla kendi kendinin yaratısı olur. Bu oluş, ötekine iletilen haliyle belirir. Beliren pek tabii bir ulaşılamaz olana dönüşebileceği gibi, anlamında yitirilene dönüşerek olasılığını kaybedebilir de. Peki yitirilen bir anlam nasıl olur da dile gelebilir; bir ...
Devamı »Ütopyada Israr: Peter Pan
“Tek derdim asla büyümemek, hep çocuk kalmak, Peter Pan gibi neverland’e gitmek” diyen, Kobane direnişinde şehit düşen Nejat Suphi Ağırnaslı’ya… Dünyayı şimdi olduğundan başka türlü hayal etmek güç ister. Hayalin peşi sıra eyleme geçmekse cesaret işidir. Düşlerin iğvasına kapılmış özne hareket etmek zorundadır. Kasların gevşediği rüyalar, dallarında türlü yemişlerin olgunlaştığı ...
Devamı »Arthur Schnitzler – Ölmek
“Siyah olan ben, beyaz olan ben’in yapacağı her hamleyi heyecanla bekliyordu.” – Stefan Zweig, Satranç) Bu yüzyılın insanları ne çok şey üzerine düşünüyor. Tüm koşturmaca içerisinde bizleri silah zoruyla yaşatan bir gerçek var. Yaşam çok tatlı geliyor olabilir. Neresi tatlı bunun bilinmez. Alın bakalım güneş, güzel insanlar, hava ama bir ...
Devamı »Joyce Carol Oates
Gotik çığlık, kör karanlık “Ne zaman bir kasaptan içeri girsem, orada asılı duran hayvanın yerinde olmayışım beni hep çok şaşırtır.” Francis Bacon Hayvanın doğasında asılı olmak yoktur. Doğasından edilip bozuşturularak bir et parçasına dönüştürülmesi ve sonra yeniden dolaşıma sokularak, yani sahte bir can bahşedilerek doğal düzenin ritminin simule edilmesi, sistemin ...
Devamı »Eşsiz Bir Okuma Serüveni: Gülün Adı
Epey uzun zaman önce, yeni olmayan ama daha çok uzun süre güncelliğini koruyabilecek bir kitapla ilgili yazmak üzere bir not almıştım. 16 Mayıs 2024’te “Gerçeğin Yalanı” diyen bir yazım da şöyle bitiyordu: “Gerçeğin adı hangi dildedir? Peki gülün adı?” 1 Yanıtı o kitapla ilgili yazacağım yazının girişinde vermeyi planlamıştım. En ...
Devamı »Bir Yeni Zaman Tanrısı: Palahniuk
Kapak Babalar şiddet evrenine dişlerini geçirmişse, çocukların dişlerini buradan çekmek zordur… Romanları kimilerince iğrenç, pornografik, müstehcen, hatta hastalıklı bir ruhun hezeyanları olarak algılanan Chuck Palahniuk’un genetik şiddet döngüsünden payını alan yazarlardan biri olduğunu, kişisel tarihinin vahşet, katl, intihar ve uyuşmazlıklarla örüldüğünü bilmek, onu daha iyi anlamlandırmaya yarar ise bu yararcılık ...
Devamı »Chuck Palahniuk, “Görünmez Canavarlar”dan Alıntılar
“Televizyondaki şu talk showlarda olduğu gibi, yeterince izleyici bulunca dürüst olmak çok kolaydır. Eğer yeteri kadar insan dinliyorsa, her şeyi söyleyebilirsiniz. Kalabalık bir izleyici karşısında insanın tüm duyguları zirveye vurur. Ya gülme krizine tutulursunuz ya da ağlama krizine, arası yoktur.” “Şimdi (…) bütün hikâyeni anlatacaksın. Hepsini yazacaksın. Bana hikâyeni tekrar ...
Devamı »Bir Eril Denetim Mekanizması: Tecavüz
TAVANDAKİ KUKLA Geçen yıl izlediğim bir filmde, dövülen sonra tecavüze uğrayan kadın kahraman, en yakın karakola giderek, kendisine bu kötülüğü yapanın bulunup cezalandırılmasını talep eder. Ancak ifadesi alındıktan sonra yapılan muayenede, meniye rastlanmaz. Yani ortada tecavüz filan yoktur! Küçük bir taciz yüzünden mi, teyakkuza geçecektir emniyet görevlileri? Kadının “başı okşanır” ...
Devamı »Kuşbakışı Aylak Adam ve Anayurt Oteli
Aylak Adam “Mektubumu “senin” diye bitirmeyi düşünüyor muyum? Hayır, bundan daha yanlış bir şey olamaz. Hayır, sonsuza dek kendime zincirlendim, neysem oyum ve bununla yaşamak zorundayım.” (Kafka, Felice’ye Mektuplar) Aylak adam biraz da benim. Böyle hissettiğim anlar oluyor. Ama bu sadece metinle aramdaki olabildiğince kişisel serüvene işaret etmekten başka neye ...
Devamı »Yeniden Üretilen Roman: Kara Kitap ve İçerdiği Metinlerarası İlişkiler
Berna Moran, Orhan Pamuk’un Kara Kitap romanı üzerine yazdığı yazısında, Pamuk’un romanlarında; masal, mesnevi gibi geleneksel anlatı formlarından yararlandığını ifade etmektedir (2003, s. 95). Moran’ın bu tespiti, modern ve postmodern roman tekniğinde kullanılan kurgunun altyapısını anlamada zihin açıcıdır. Zira postmodern anlatıların, “yeniden” temeline dayanarak kendinden önce yazılmış ve anlatılmış bütün ...
Devamı »Pamuk’un Tanpınar’la Edebi Akımlar Arası Dansı
Giriş Nasıl ki bir çift keman konçertosu çalınırken ortaya bir harmoni çıkıyorsa, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Pamuk’u birer bestekâr virtüöz olarak düşünüyorum. Böylece romanlardaki karakterler de ister istemez birbirine karışmayan ama bir diğerini tamamlayan melodilerin farklı özelliklerine uygun biçimlerde adımlarını atarak sahnedeki müzikalin oyuncularına benziyorlar. Sanki birbirleriyle danslarında bir ...
Devamı »Attilâ İlhan’ın Memleket Sorunu Tahlili ve Çözümü: Kurtlar Sofrası (1963)
Günümüz bireysel edebiyat yöneliminin aksine Türkiye’de 1940’lardan itibaren var olan bir akım olarak toplumsal gerçekçilik ışığında Attilâ İlhan 1954 Mayıs’ında kaleme almaya başlayıp, 1961 Eylül’ünde bitirdiği ve 1963’te yayımladığı kurgu romanı Kurtlar Sofrası’dır. Bu eser her ne kadar yazılmaya başlandığı dönemin sorunlarını ve edebî akımını yansıtsa da basılış tarihi dolayısıyla ...
Devamı »Erkeğin Kuku Hasedi
Salvador Dali, Mae West’in yüzünü “oturma odası” şeklinde resmetmişti, dudaklarını ise koltuk… Tüm sürrealistler gibi o da bir organlar ekonomisi yaratmıştı kadını parçalara ayırarak. Libidonun, tek bir organ üzerine odaklanarak, burada sabitlenip birikmesi, kadın cinselliğini suistimal eden pornografinin de özünü oluşturur. Güzel olana takıntılı ve stilci bu estetik, yüceltici görünürken, ...
Devamı »