Girl in Front of Mirror (Aynadaki Kadın), 20. yy. İspanyol resim sanatındaki en önemli isim olan, Georges Braque ile Kübizm akımının temelini atmış ve Kübizm ve Sürrealizm akımlarına çok değerli eserler vermiş, gerçek adı Pablo Diego Jose Francisco de Paula Juan Nepomuceno Maria de los Remedios Cipriano de la Santisima Trinidad Ruiz y Picasso’nun 1932 yılında tamamladığı tablosudur.
Eserlerinde sıklıkla kadın figürü kullanan ve resmi tamamladığında 51 yaşında olan Picasso, eserinde kendisinden bir kız çocuğu sahibi olduğu 23 yaşındaki genç sevgilisi Marie-Therese Walter’ı resmetmiştir. Sevgilisini birkaç eseri için model olarak kullanmış ve çok değerli sürrealist eserler ortaya çıkarmıştır. Bu tablo New York Modern Sanatlar Müzesi’nde sergilenmektedir.
Pablo Picasso, Aynadaki Kadın adlı eserinde, önümüze ayna karşısında kendisine bakan bir kadın figürü koyar. Hemen fark edildiği üzere kadın figürünün aynanın önündeki görüntüsü ile aynaya yansıyan görüntüsü arasında belirgin farklar vardır. Aynanın önündeki kadın, aynadaki yansımasını seyretmekte ve bir şeylerle yüzleşmekte gibidir. Figür, hem önden hem de yandan görebileceğimiz şekilde çizilmiş, kadının aynanın karşısında duran halinde yüzü yan profilden görülmekle birlikte karşıdan da görülüyormuşçasına resmedilmiştir. Yüzünün yan profilden görünen hali doğal, karşıdan görünen hali ise makyajlıdır. Doğal haline zıt bir şekilde makyajlı hali kırmızı rujuyla, allığıyla ve yeşil farıyla fazlasıyla dikkat çekicidir. Makyajlı yüzün hayattaki canlılığı ve renkliliği ifade ettiğini, makyajsız yüzün ise hayattaki donukluğu ve durağanlığı ifade ettiğini düşünürsek, bunları hayatta bir dualitenin var olduğunu gösteren bir işaret kabul edebiliriz. Bu noktada hayatın iyi yanları olduğu kadar kötü yanlarının da var olduğu yorumunu çıkarabiliriz. Ayrıca bu iki yüz betimlemesiyle, Picasso’nun sevgilisinin, kadınlığını ve cinselliğini keşfetmeye başladıkça genç kızlıktan kadınlığa olan geçişini resmetmiş olduğunu da düşünebiliriz ya da makyajlı yüz, genç kadının hareketli hallerini, doğal yüz ise genç kadının sakin hallerini yansıtıyor olabilir de diyebiliriz. Tüm bunlara ek olarak, makyajı bir maskeymiş gibi kabul edersek, asıl olanla görünenin farklı olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Tam da bu noktada kişinin kendisine olan yabancılaşmasından söz etmek mümkün. Hayat da çoğu zaman böyle değil mi aslında? Bazen bizler de bazı maskelerin altına gizlenip asıl gerçekliğimizden uzaklaşmıyor muyuz?
Kadının aynaya yansıyan görüntüsüne baktığımızda, ayna önündeki görüntüsüne nazaran koyu bir ten rengi, göz olarak siyah renkli büyük delikler görüyoruz. Aynanın önündeki görüntüyü Walter’ın gençliği olarak düşünürsek aynadaki yansımasını yaşlılığı olarak düşünebiliriz. Burada da bir dualiteden bahsetmek mümkün. Hayatta, gençliğin olduğu gibi yaşlılığın, güzelliğin olduğu kadar çirkinliğin de olduğu yorumunu yapabiliriz.
Figürün bedenine baktığımızdaysa, Kübizm etkisi gördüğümüz, şişkin bir göbek ve belirgin memelerin resmedildiği, vücut hatları belirlenmiş bir beden görüyoruz. Dişi bir bedene ait bu abartılı göbek ve meme ifadesi, kadının doğasında olan doğurganlığı ve cinselliği vurgular gibidir. Aynanın önündeki vücut ile aynaya yansımış olan vücudu karşılaştırdığımızda, aynaya yansıyan vücut formunun yüz ifadesinde olduğu gibi bozulmuş olduğunu görürüz. Aynadaki yansımada memelerin daha küçük olduğunu ve giysiyle örtülmüş olduğunu farkediyoruz. Burada da toplumun bastırmaya çalıştığı kadın cinselliği yorumunu yapmamız mümkün.
Tablonun arka planına geldiğimizde ise, Commedia dell’Arte’nin (İtalyan Komedi Tiyatrosu) etkisinde kalarak kendisini özdeşleştirdiği Harlequin karakterinin kostümünü hatırlatan baklava desenleriyle bezenmiş bir zemin görüyoruz. Picasso burada arka planda kalmayı tercih etmiş, kadın figürünün zamanla fiziksel değişimini ve ruhsal farkındalığını gözlemleyen bir seyirci rolündedir.
Eda Demir
Yazarın diğer yazıları.