godfather üçlemesini ve özellikle üçlemedeki karakterleri derinlemesine inceleyen, filmin altyapısını ve altmetinlerini olduğu gibi gün yüzüne çıkaran, üçlemeyi daha da sevdiren ve büyük emek verilerek yazıldığı her halinden belli olan inceleme-eleştiri kitabı.
kitabın yazarı hakan bilge öncelikle filmin (the godfather 1, 2, 3) politik altmetni üzerinde durmuş ve filmle iktidarlar arasındaki benzeşimi ele almış. filmdeki “godfather” mitosunun aynen “devlet baba” gibi olduğu, iktidarlar ya da diktatörler nasıl egemenlik kuruyorsa, godfather’ın da öyle egemenlik kurduğunu, iktidarlar gibi baba’nın da güç zehirlenmesi yaşadığını, kimi insanların devletin adaletine güvenmeyip godfather’ın adaletine sığındığını, mafya ve iktidarlar arasında derin bağların olabileceğini detaylıca ele almış.
kitap hristiyanlık ve kilisenin mafyanın suçlarını örttüğünü, dinin kapitalizmin vasıtası olduğunu, din ve sömürgecilik arasındaki işbirliğinin derinliğini güzel işlemiş. filmdeki din adamlarına bakıldığında kilisenin halktan yana değil kanundışı kişilerle ve iktidarla gönül birlikteliği içınde olduğunu görüyoruz.
godfather’ın politikacıları ve yargıçları avucunun içine aldığını, yasadışı işlerini bu sayede rahat yürüttüğünü, diğer mafya babalarıyla politikacıları ve yargıçları paylaşamama ve daha doğrusu iktidarı paylaşamama yüzünden çatıştıklarını, kimsenin kimseye acımadığını, şiddetin mafya için sıradan bir şey olduğunu, mafyanın öldürmekten hiç çekinmediğini uzun uzun anlatmış kitapta ve mafya çatışmalarının arkaplanı ve sebeplerine değinmiş.
baba’nın (brando) filmdeki yükseliş öyküsünü enine boyuna ele alan kitap, amerika’da yaşayan italyan-amerikalıların çok ezildiğini ve ezilen göçmen italyanların ezikliklerini bastırmak için suç örgütleri kurarak amerikan rüyasını gerçekleştirmeye çalıştıklarını belirterek başrol karakterlerinin psikolojik altyapısını da gözler önüne sermiştir.
yazar, vito corleone (brando) ve onun yerine geçen oğlu michael corleone’yi (pacino) sık sık karşılaştırarak iki baba arasındaki karakter farklılıklarını, yükseliş öykülerini, hangi karakterin daha saygın olduğunu ve psikolojilerini ele alarak kitaba ayrı bir güzellik katmıştır. iki babanın mukayesesi kuşkusuz filmi daha iyi anlamamızı sağladı. michael’in militer geçmişine de özellikle vurgu yaparak, michael’in aslında askeri geçmişinden gelen derin psikolojik sorunları olduğunu ve film boyunca neden donuk olduğunu daha iyi görmemizi sağladı.
yazar, filmin temalarını böylesine mükemmel işlerken bir yandan da kitapta filmden alınma fotoğraflar aracılığıyla sahne analizi yaparak filmin önemli sahnelerini çok iyi anlamamızı sağlıyor. filmdeki önemli sahnelerin detaylı analizi kitaba ayrı bir değer katıyor ve filmin yönetmeni coppola’nın ustalık işi filmler çektiğini ortaya koyuyur. sahne analizlerini çok beğendiğimi söylemeliyim. çoğu izleyicinin görmediği ve anlamadığı detayları ustalıkla anlatmış bize yazar.
filmde yer alan göndermeler de kitapta yer bulmuş. ayrıca üçlemeyi anlatırken daha bir sürü usta işi filmi de kitapta anmış ve yer yer bu filmlerle mukayese edilmiş. yazar özellikle hiçbir gangster filminin godfather filmleri kadar derinlikli olmadığını; liderlik, devlet, iktidar, din, şiddet ve kapitalizm eleştirini yapamadığını da önemle vurgulamış. bu hususta oldukça haklı olduğunu söylemeliyim.
the godfather mitosu adlı kitap, godfather hayranı biri olarak beni epey etkiledi ve üçlemenin film tarihindeki yeri ve önemini çok çok daha iyi anlamamı sağladı. ülkemizde bu tarz kitapların ve bu tarz sinema yazarlarının ne kadar az olduğunu düşünürsek, böylesine kıymetli bir kitabı baştacı yapmamız gerektiğini söylemeliyim. yazar filmin hemen hemen tüm detaylarını ele almış, derinlikli analizini yapmış ve biz okuyucuların ufkunu açmıştır.
kitabın akıcı olduğunu da rahatlıkla söylemeliyim. kitabı başından sonuna kadar heyecanla ve sabırsızlanarak okudum. açıkçası, kitap bitmese de okumaya daha da devam etsem dedim. kitap o kadar sardı ve sarmaladı beni. kitabı bitirdiğimde godfather üçlemesiyle ilgili bu kadar geniş ayrıntıyı öğrendiğime mutlu oldum.
sonuç olarak; sinemayı seviyorsanız, özellikle de godfather filmlerinin hayranıysanız mutlaka okumanız gereken bir kitap. kütüphanenizde ayrı bir yeri olacağına eminim bu kitabın.
Dedektif Marlowe
Bu yazı 19.01.2016 tarihinde Ekşi Sözlük’te yayımlanmıştır.
Wajda ve Mikhalkov, özellikle bu ikili, hassaten aşk’ı anlatmaya koyulduklarında Çehov tadı verirler. Sinemaları, tarihin travmatik değişim anlarına o denli meraklıdır ki, aşk’ları da hep Çehov tadına yazgılıdır sanki. Nostaljik taşrada, bir bağbozumuna çıkmak gibi. Kekremsi ama hoş… Fellini’nin Intervista’sında, Tatlı Hayat’ın çeşme bölümünü izleyen Mastroianni ve Ekberg misali ya da. O daha da bir hoş. Aşk katmerleniyor çünkü.
Sevgili Hakan (teklifsiz dil, unutmadığın varsayımından cesaretledir)
Yazmadan evvel yoklayan çekingenlik hissimi sinemayla ifade edebildim ancak. 10 yıl olmuş neredeyse, dile kolay. Geçmiş, anılar, hatta bu sitenin ilk günlerini hatırlayışım ve elbette gözden ıraklık duygusu…
Sanatlog demişken. Övgünün gereği yok. Övgüye ihtiyacı da yok. Popülerlikten uzak çizgisini koruması kafi. “Pencereyi açıp da dünyayla sevişmeye kalktığında, hikayen zatürreye yakalanır.” der, Kurt Vonnegut.
Sadede gelirsek… İnsanın bir filmi 400 küsur sayfaya yayabilecek kadar tutkuyla sevmesi çok güzel gerçekten. Kitabı edindim ama henüz okumadım. Yoğunlaşabileceğim bir zamanda yavaşça okuyacağım. Joyce, Ulysses’i bilmem kaç senede yazdım, okunması için de neden bir o kadar süre gerekmesin gibisinden şeyler söylemişti. Hakkını veririz elbette de. Sen de bir nevi ölümsüzler kervanına ismini yazdırmış oldun 🙂 Ötesi var mı.
Yolun açık olsun. Sevgi, saygı ve esenlikle…
(Gönder’e bastığımda ulaşacak mı, ulaşacaksa kime ulaşacak emin değilim)
merhabalar sevgili okaliptus,
çok zaman geçti haklısın, ama kısa dostluğumuz, bilgi alışverişimiz ve paylaşımlarımız güzeldi. unutmadım hiçbirini bilesin.
mesajın beni çok mutlu etti, sağolasın. ne de olsa insanın tanıdığı, yazılarını bildiği, dünya görüşünü paylaştığı bir yazardan bunları işitmesi ayrı bir önem taşıyor. bu nedenle sevindim senden haber aldığıma, teşekkür ederim.
kitabı edinmene sevindim ayrıca. umarım beğenirsin ve asıl o vakit yorumunu ve değerlendirmeni merak ediyorum. dediğim gibi, insanın kalemini bildiği birinden bir şeyler duyması daha farklıdır.
dilek ve temennilerin için ayriyeten teşekkür ederim. bilmukabele diyelim 🙂
sevgi ve saygılar bizden…
sağlıcakla