“Sanatta her şeyin kusursuz olmasını istersiniz; çünkü hayatta böyle değildir.”
“Bütün ölüm ve ölmekle ilgili kitaplar senin, şiir kitapları da benim.”
“Bence hayat ikiye ayrılıyor, korkunç olan ve berbat olan şeyler. Sadece iki kategori. Korkunç olanlar şöyle, bilemiyorum, mesela son evre kanser hastaları, bilirsin, kör insanlar ve sakatlar. Bu insanların nasıl başardığını bilmiyorum. Bu benim için inanılmaz bir şey. Berbat olanlar ise diğer herkes. Yani berbat durumdaysan müteşekkir olmalısın, çünkü bu büyük bir şans, berbat durumda olmak.”
(Annie Hall, 1977)
“Her şeyin bir nedeni var. Yoksa hayat anlamsız ve mutlu sonu olmayan bir filme benzerdi.”
(The Purple Rose of Cairo – Kâhire’nin Mor Gülü, 1985)
“Televizyonun karşısına kurulup rastgele kanal değiştirmeyeli yıllar olmuş. Tüm bir kültürü buradan takip edebiliyorsun: Naziler, deodorant satıcıları, güreşler, güzellik yarışmaları, talk şovlar… Güreşleri izleyen bir zekânın düzeyini düşünebiliyor musun? Aama en beterleri kökten dinci vaizler. Üçüncü sınıf bir üçkâğıtçı kendisini izleyen zavallı ahmakları İsa adına konuştuğuna inandırıp para göndermelerini istiyor. İsa geri dönüp isminin nelere alet edildiğini görse, kusardı.”
(Hannah and Her Sisters – Hannah ve Kız Kardeşleri, 1986)
“Schubert hüznüyle bana seni hatırlatıyor.”
“Biraz düşününce, âşık olduğumuz zamanlar ne garip paradokslar içine sürüklendiğimizi görebilirsiniz. Bu paradoksu oluşturan şey, âşık olduğumuz zamanlarda, çocukluğumuzda bağlandığımız bazı insanları yeniden elde etme çabası içine girmemizdir. Ama aynı zamanda, âşık olduğumuz bu kişiden, kendisini özdeşleştirdiğimiz insanların, geçmişte yapmış oldukları hataları da tamir etmelerini bekleriz. Aşkın içindeki garip tutarsızlık da buradadır işte: Geçmişe dönme girişimi ve geçmişi bozma girişimi aynı anda…”
“Dersin şu: Okulda öğretmenlerinin söylediği şeyleri dinleme. Sadece nasıl göründüklerine bak. Hayata ancak bu şekilde hazırlanabilirsin.”
“Hepimiz, hayatımız boyunca bazı seçimler yapmak durumunda kalırız. Ahlâki seçimler. Bazıları sıradan, bazılarıysa hayati seçimler. Ama her hâlükârda bizi biz yapan seçimler. Ne de olsa son tahlilde, her insan yaptığı seçimlerin toplamıdır. Olaylar hiç ummadığımız bir biçimde hatta adaletsizce gelişebilir. öyle ki, varoluşun tasarımında insanoğlunun mutluluğunun hiç hesaba katılmamış olduğunu bile düşünebilirsiniz. Çünkü sadece biz, sahip olduğumuz sevme kapasitesiyle, bu kayıtsız dünyaya anlam kazandırabiliriz. Lakin pek çok insan, mutluluğun peşinde inatla koşmaya devam ediyor. Ve bazen ona ulaşıyor da. Basit şeyler sayesinde: Aile gibi, iş gibi. Ya da gelecek nesillerin daha anlayışlı olma umudu gibi.”
“Eğer mutlu son görmek istiyorsan, Hollywood filmleri izlemelisin.”
(Crimes and Misdemeanors – Suçlar ve Kabahatler, 1989)
“Aile bir sanatçının ölümüdür. Ben huzur ve dinginlik istiyorum. Demek istediğim… Çok garip ama… Beynimi sadece yeni alışkanlıklar, fikirler, şakalar, parlak ve yaratıcı şeylerle meşgul etmeliyim.”
(Shadows and Fog – Gölgeler ve Sis, 1991)
“Günler erimiş film şeritleri gibi birbirine karışıyor. Görüntüleri bozulmuş ve anlamsızlaşmış bir film gibi.”
“Bunların hepsine son veriyorum: Tavanaralarında yaşamaya, peynir yiyip şarap içerek kafelerde sanat hakkında konuşmaya. Hepsi bitti. Seni seviyorum.”
(Bullets Over Broadway – Broadway Üzerinde Kurşunlar, 1994)
Hazırlayan:
Hakan Bilge