Sylvia Plath – Sırça Fanus

Bilindiği üzere birçok edebiyatçı hayatının büyük dönemini psikolojik sorunlarla boğuşarak geçirmiştir. Edebi yazınların başarısına büyük katkı sağlayan bu sorunlar, bize keyifli okumalıklar sunsa da sahiplerinin büyük çoğunluğunun hayatını ruh hastalıkları hastanelerinde zindan eder. Amerikalı yazar Sylvia Plath’de bu zindanlarda boğulup, genç yaşta hayatına intihar ederek son veren edebiyatçılardan yalnızca biri.

Sırça Fanus (The Bell Jar) ABD’li şair ve yazar Sylvia Plath’in Ocak 1963′te “Victoria Lucas” takma adıyla yayımlanan tek romanı. Romanın büyük ilgi görmesi ise Plath’ın intiharından sonra yazarın gerçek ismiyle tekrar yayımlanması sayesinde gerçekleşiyor.

Amerika’da şair kimliğiyle ve başka bir şair olan Ted Hughes ile olan evliliğiyle dikkat çeken Sylvia Plath’in, “Sırça Fanus” un basımından bir ay sonra intihar ettiği bilinmektedir. Eşi ve iki çocuğuyla birlikte yaşadığı, eskiden, intihar ederek ölen başka bir şair, William Butler Yeats’a ait evde başını fırına sokarak can vermiştir. Daha önce de birçok kez intihara teşebbüs eden şairin eserleri karamsarlıklarıyla ünlüdür. Kendi öz yaşam öyküsünden ilham alarak yazdığı “Sırça Fanus” daha sonra Ted Hughes’ın muhtemel şekilde sansürleyerek yayınladığı Plath günlükleriyle benzer özellikler taşır.

Üniversiteli, başarılı bir genç kızın yaşamdan kopuş öyküsünü izlediğimiz romanda, Sylvia Plath’in başlı başına roman sayılacak yaşamını bilmesek detaylara gömülü bir portreler analizi yapmak mümkün değil. Zira dağınık bir olaylar dizisi üstüne yapılmış başarılı ama duygudan yoksun tasvirler okuyoruz. Aslında Plath yazarlık dehasını her dakika sunduğu nitelikli ifadelerine rağmen aynı nitelikte bir “bütün roman” örneği sunamıyor. Başkahraman Esther’in içinde bulunduğu dünyadan soyutlanışını, yaşadığı yabancılaşmayı ne kadar kayıtsız ve rahatsız edici bir üslupla dile getirdiğine şahit oluyoruz. Roman Amerikan rüyası, Katolik ahlakçılığı ve feminizm üstüne ciddi söylemler yaparak Esther’in bunaltıcı ruh halinden zaman zaman uzaklaşıyor ve siyasi söylemlerde de bulunuyor. En nihayetinde eser, Sylvia Plath’ın intihara meyilli, hayattan keyif almayan bir kişilik olduğunun sinyallerini her satırında veriyor. Bu okuru güçlü bir farkındalığa götürse de, özünde fazlaca duygu mücadelesine maruz kaldığından kayıtsızlaşmış Esther karakteri üstünden ekşi, buruk bir manzara çiziliyor.

Bütün bu rahatsız edici haletine rağmen yazarın şair kimliğinden kaynaklanan şiirsel üslubu romanı okutuyor ve ardında tıpkı Camus’nün “Yabancı” sı gibi var olma sorunsalına dair sorgulamalar bırakıyor. Sırça Köşk, yazarınn kayıtsız, duygusuz ancak bütün nesnelliklerine rağmen şairane ifadelere dönüştürebildiği betimlemeleri için bile okunulması gereken bir eser.

Eserden sonra Gwyneth Paltrow ve Daniel Craig’in başrollerini paylaştığı, 2024 İngiliz yapımı sinema uyarlaması “Sylvia” ya da göz atılabilir.

İrem Nas

iremnas@gmail.com

Beat Akımının Unutulan Kalemi “Richard Gary Brautigan”

31 Temmuz 2024 Yazan:  
Kategori: Biyografi, Edebiyat, Eleştiri, Kitaplar, Roman, Sanat, Siir, Ustalara Saygı

Farklı paralellerde süzülen kitapları okumak ve yeni yazarlar keşfetmek belki de hepimizin gizli kalmış bir uğraşı. Hayatımıza yeni pencereler açacak olan bir yazar! Kulağa nasıl heyecan verici geliyor. Kendimizden bir şeylerin, okuduğumuz yazıların içinde gizlenmiş olması ve bunu fark etmemiz.

Richard Gary Brautigan ismi belki bir şey anımsatıyordur birilerinize; belkide şu an ilk defa okuduğunuz bir isimdir, belkide çok sevdiğiniz bir yazardır.

Birazcık Richard Brautigan’ı kazıyalım bakalım. Bu gizli kalmış çekingen kişiliğe uzanıp onu tanımaya, hatta yakınlaşmaya çalışalım; çünkü o bizlere artık geriye bıraktıkları haricinde ulaşamaz.

30 Ocak 1935’te Washington, Tacoma’da doğmuş. Amacı hep bir yazar olmakmış. Şiir, kısa öykü ve roman yazmak istermiş. Zaman gelmiş bu azminin sonucu olarak kendi yazdıklarını, kendisi yayınlatmış ve sokaklarda satmış. Hatta bazen bedava dağıtmış. Bazen o kadar aç ve parasız kalmış ki karnını doyurmak için kendisini hapishaneye attırtmış.

Söylentilere göre oldukça sorunlu bir çocukluk yaşamış; ancak bu konuda kendisi asla konuşmamış. Hatta gerçek babası onun, oğlu olduğunu, öldüğünden sonra öğrendiği bile söylenmiş; fakat bunu Richard Brautigan ile yapılan röportajlar zaman zaman yalanlıyor.

1954 yılında San Francisco, California’ya taşınmış ve o dönemlerde bölgede yeşermeye başlayan Beat edebiyat akımına bulaşmış. 1959 yılına kadar oldukça zorluklar çekmiş. Ailesi Richard Brautigan’ın ne yaşam tarzına ne de yapmak istediğine saygı göstermiş. Hatta onun bir dönem psikolojik rahatsızlığı olduğuna inanıp tedavi görmesi için Salem’deki Oregon Eyalet Hastanesi’ne (meşhur Guguk Kuşu filminin çekildiği hastane) yatırmışlar. Burada Richard Brautigan’a paranoyak şizofren teşhisi konulmuş ve on iki seans elektrik tedavisi görmüş.

rb-1953

1959 yılında 24 şiirden oluşan ilk kitabı basılmış: “Lay The Marble Tea”. 1960’tan itibaren, şu an onu ölümsüzleştiren eserlerini hayata geçirmiş; bunlar sırasıyla: “Trout Fishing In America” (Amerika’da Alabalık Avı), “All Watched Over By The Machines of Loving Grace” (Türkçeye çevrilmemiştir.), “In Watermelon Sugar” (Karpuz Şekerinde), “Sombrero Fallout” (Sombrero-Bir Japon Romanı) vs. 1960’lı yıllar Brautigan için ünlenme ve idolleşme yılları olmuş. Sevilmiş, sahiplenilmiş ve bir kült olmuş.

1972 veya 1973 yıllarında Pine Creek, Montana’ya taşınmış ve yaklaşık 9 yıl süren bir içe kapanma süreci geçirmiş. Bu dönemde tek bir röportaj veya ders vermemiş.

1982 yılında “So The Wind Won’t Blow It All Away”i (Yani Rüzgâr Her şeyi Alıp Götürmeyecek) basmış. Bu eser yaşamı boyunca onun son üretimi olma unvanını kazanmış; çünkü 1984 yılında intihar etmiş ve eşsiz bir beyni ebediyen kendi elleri ile söndürmüş.

Richard-Brautigan

25 Ekim 1984 tarihinde, tam 49 yıl 295 gün sonra ölmüş. Onu son yolculuğuna bir şişe içki ve 44 kalibre Smith & Wesson markalı silah uğurlamış. Cesedi ölümünden birkaç hafta sonra Peter Fonda’nın eşi Becky Fonda’nın kiraladığı özel bir detektif tarafından Bolinas, California’daki evinde bulunmuş. Ceset neredeyse tanınmaz haldeymiş. Ölüm raporuna göre; Richard Brautigan birkaç hafta önce ayakta, okyanus manzarasına bakarak tetiği çekmiş…

Sessizlik…

Richard Brautigan’ın genel yazgısı bu belkide; geç keşfedilmek veya hiç keşfedilmemek. Sakin, basit ve çok mutlu olmayan bir hayattan kalan dalgacıklar gibi ancak kıyıya vurduğunda fark edilen veya iz bırakıp hışırtı sesi ile kumun içine sinen bir yazar. Ama asla yok olmayan…

Espri anlayışı ve Amerikan Hayatı’nın Aykırı Kültürel görüşü onu 60’lı ve 70’li yıllarda bir edebiyat idolü yapmış.

Richard Brautigan kolay kolay sınıflandırılabilecek bir yazar değil. Kendi kutusunun içerisinde yer alan tek seçenek. Evet, Beat Kuşağında biraz süzülüyor veya hatta bir ara sınıflandırılmaya çalışılıyor; ancak kendi kuşağını da aslında bilinçli veya bilinçsiz olarak belirliyor. Bir farklı duruş yaratıyor. İşin özünde aslında sadelik yatıyor.

Richard Brautigan

Basit oluşturulmuş cümlelerin temelinde oluşturulan bir yapı, her katı farklı gülücüklerle, düşünceler ve hayal gücü ile dolu olan bir bina. Dışarıdan sağlam izlenimi vermemesine rağmen içinde ne kadar sarsılmaz ve eşsiz bir yapı olduğunu gösteren bir oluşum. Öte yandan da kargaşaya sürüklenip yıkılabilecek kadar narin. Belkide şu anki karmaşık dünyamız için çok sıradan. Özelleştirilmiş sabit bir konu üzerine kurulmuş konular. Basitlik can sıkmadan nasıl ve ne kadar detaylandırılabilir? Ufacık bir konudan nasıl kaosa ulaşılır? Kendi halindeki karakterler nasıl uzanıp sizi yakalayabilir?

Kâğıda dökmüş oldukları kafa karıştırıcı, sorgulayıcı nitelikte olmayıp, basit, sakin, hafif esprili, birazda hüzün eklenmiş yazılar. Bir bütün olarak algılanamaz ancak bireysel olarak tek başına ayakta duran. Kısa bölümler, uzamayan paragraflar kendi içerisinde kaybolmayan cümlelerin yer aldığı bir yazı kütlesi. İşte bu Richard Brautigan…

Örnek bir başlangıç “gökyüzünden bir sombrero düştü,” peki sonra ne oldu, ne olabilir, bir hayal gücü bilim kurguya uzanmadan ne kadar yazılabilir ve sonucunda mantıklı bir oluşum yaratabilir? Bunun cevabı Richard Brautigan!

Ülkemizde birkaç yayınevi ve çevirmenin aşkla sahiplendikleri bu zamane idolü sadece 300 adet gibi komik baskı sayısıyla evlerimize girmeye çalıştı. Fakat basılanlar bile nadiren tüketildi ve ikinci baskı bir hayal oldu. Tüketilenler ise elden ele dolaşan bir kült oldu. Yine sessiz, yine sakin ve bazen ulaşılmaz.

Richard Brautigan

Kısa hayatı boyunca Richard Brautigan, okumanın önemli olmadığını asıl algılamanın önemli olduğunu göstermeye çalıştı.

Yazan: Zekeriya S. Şen

EK;

Romanları:

• A Confederate General From Big Sur

• Trout Fishing In America
(Amerika’da Alabalık Avı / 6.45 Yayınları 1994 – Can Yayınları 1994)

• In Watermelon Sugar
(Karpuz Şekerinde / YKY 1994)

• The Abortion
(Kürtaj: Tarihi Bir Aşk Macerası / 6.45 Yayınları 1998)

• The Hawkline Monster
(Hawkline Canavarı: Bir Gotik Western / 6.45 Yayınları 1996)

• Willard And His Bowling Trophies
(Willard Ve Onun Bowling Kupaları / 6.45 Yayınları 1999)

• Sombrero Fallout
(Sombrero-Bir Japon Romanı / 6.45 Yayınları 2024)

• Dreaming Of Babylon
(Babil’i Düşlemek / 6.45 Yayınları – 2024)

• So The Wind Won’t Blow It All Away
(Yani Rüzgar Herşeyi Alıp Götürmeyecek / 6.45 Yayınları – 1998)

• An Unfortunate Women

• Would You like To Saddle Up A Couple Of Goldfish And Swim To Alaska?

Listening to Richard Brautigan

Şiir Kitapları:

• The Return Of The Rivers

• The Galilee Hitch-Hiker

• Lay The Marble Tea

• The Octopus Frontier

• All Watched Over by Machines Of Loving Grace

• Please Plant This Book

• The Pill Versus The Springhill Mine Disaster

• Rommel Drives On Deep Into Egypt

• Loading Mercury With A Pitchfork

• June 30th, June 30th

Kısa Kısa…

Annesi
Lulu Mary Keho

Babası
Bernard F. Brautigan

30 Ocak, 1935
Tacoma, Washington’da doğdu.

1 Mayıs 1939
Üvey kız kardeş doğdu: Barbara

1952
Gerçek soyadını kullanmaya başladı

19 Aralık 1952
Richard Brautigan olarak ilk yayınlanan eseri “The Light”.

1954
San Francisco Yolcusu

14 Aralık 1955
“Ben bir suçluyum ve suç işleyeceğim” diyip Eugene Polis Karakolunun penceresini kıran Brautigan 10 gün hapis ve 25 USD para cezasına çarptırıldı.

24 Aralık 1955
Akıl hastanesinde 12 seans elektrik tedavisi görüldü. Tanı: şizofren paranoyak

1957
San Francisco’da Beat kuşağına bulaştı.

1958
Magazinlerde şiirleri çıktı

1959
Lay The Marble Tea basıldı

25 Mart 1960
Kızı Ianthe Elizabeth doğdu

1961
“Amerika’da Alabalık Avı”nı yazmaya başladı

1964
“A Confederate General From Big Sur” yayınlandı

1967
“Amerika’da Alabalık Avı” basıldı

Richard Brautigan

1968
“Karpuz Şekerinde” basıldı

1970
California, Bolinas’ta ev satın alıyor

1971
“Kürtaj” yayınlanıyor

1972
Kariyerinin doruğunda

1975
“Willard ve Onun Bowling Kupaları” yayınlanıyor

1976
Her yıl belirli bir dönem yaşamaya karar aldığı Japonya’ya ilk yolculuk

1977
Akiko Nishizawa ile ikinci evliliğini yaptı

1978
Amerika’da kaybettiği ününü Japonya’da yakalıyor

1980
İkinci eşinden ayrılıyor

1982
“Yani Rüzgâr Her Şeyi Alıp Götürmeyecek” yayınlanıyor

14 Eylül 1984
San Francisco’dan ayrılıp Bolinas’taki evine gitti. Son kez hayattayken görüldüğü yer

25 Ekim 1984
Cesedi bulundu…