Anasayfa / Sinema / İkonlar & Portreler / Audrey Hepburn: Sinemanın Zarafeti

Audrey Hepburn: Sinemanın Zarafeti

Gözlerinin yansımalarından geçen insanları, olayları izledik bir vakit sinema perdelerinde. Ve belki de o anlarda ne senaryo, ne de diğer oyuncular…

Sadece gözleri, masum ve ürkek tebessümüydü bizi filmlerine bağlayan.

Audrey Hepburn’den bahsediyorum, şüphesiz sinemanın zarafetinden…

Ailesi boşanmaya karar verdiğinde henüz bir yaşında olan Audrey, ardından gelen savaş davulları ve üniformaların gölgesinde faşist işgal günlerinin Hollanda’sında yaşadı ilk çocukluk yıllarını.

Savaş bittikten sonra çocukluk hayali sinema için Londra’ya gelen Audrey ilk rol aldığı film olan Young Wives Tale’de (1951) görevlendirildiğinde henüz 22 yaşındaydı.

Sinema tarihine damgasını vuracağından habersiz The Lavender Hill Mob (1951), The Secret People (1952) gibi filmlerde oynadıktan sonra, ona büyük başarı sağlayan, ilk başrolünü oynadığı The Roman Holiday (1952)  filmiyle En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü’nü kazandı.

Ardından gelen Sabrina (1954), War and Peace (1956), Funny Face (1957), Breakfast at Tiffany’s (1961), My Fair Lady (1964)  gibi önemli yapımlarda karşımıza çıkan Audrey, kendisine güzelliğiyle ilgili gelen bir soru üzerine verdiği aşağıdaki cevap onu daha da iyi tanımamız ve filmlerini tekrar keşfe çıkmamız için iyi bir başlangıç olabilir:

“Çekici dudaklar için, nezaket dolu konuşun.

Güzel gözler için, iyi insanları arayıp bulun.

İnce bir vücut için, yemeğinizi aç olanla paylaşın.

Güzel saçlar için, her gün bir çocuğun ellerinin onlar arasında gezinmesini sağlayın.

Denge için, bilgi adına yürüyün, hiçbir zaman yalnız olmazsınız.

İnsanlar, eşyalardan daha çok, onarıma, yenilenmeye, canlanmaya, gelişmeye ve bağışlanmaya ihtiyaç duyar; asla kimseyi fırlatıp atmayın. Eğer bir yardım eline ihtiyaç duyarsanız, kolunuzun sonunda bir tane bulacağınızı unutmayın. Yaşlandıkça, iki eliniz olduğunu fark edeceksiniz – biri kendiniz için diğeri başkalarına yardım etmek için…

Bir kadının güzelliği giydiği giysilerde, vücudunda ya da saçını tarama şeklinde değildir. Bir kadının güzelliği gözlerinde görülür, çünkü gözler kalbin aynasıdır, sevginin yaşadığı yerin! Bir kadındaki gerçek güzellik ruhuna yansır. Sevgiyle verdiği ilgi, gösterdiği tutkudur. Ve bir kadının güzelliği sadece geçen yıllarla büyür…”

Mehmet Onur Kocabıyık

[email protected]

Audrey Hepburn: Sinemanın Zarafeti hollywood oyuncuları sinema ikonları sinema oyuncular sinemasal portreler

Hakkında Editör

Hakan Bilge - The Godfather Mitosu (Şule Yayınları, 2024) ve Aşktan da Üstün: Hitchcock Sinemasında Kişisel Bir Gezinti (Doruk Yayınları, 2024) adlı sinema kitaplarının yazarıdır.
@hakan_bilge
Sonraki Hayal Kültür Sanat Edebiyat Dergisi Sayı: 40

Bu yazıya da bakabilirsiniz.

Otopsi: Hitchcock’un Psycho’sunun Sahne Sahne İncelemesi (Görsel Materyallerle Birlikte)

  1960 yılında Paramount Pictures şirketinin gözetiminde, Universal’in stüdyolarında çekilen ve Alfred Hitchcock’un son siyah ...

3 Yorum

  1. Kendisini çok geç sevdim. Maalesef onu çok farklı ya da güzel bulmuyordum. Taa ki “Love in the Afternoon” filmini izleyene kadar. Bazen bu tarz efsanelerin klasikleşmiş fotolarına bakmaktansa oturup kanlı canlı onları izlemek neden bu kadar efsane olduklarını anlamınıza sebep oluyor.

  2. Geç gelen sevgiler güzel olmuyor ama. En güzeli zamanında sevmek, bu daha samimi.

  3. audrey hepburn çok güzel bir kadınmış, ölmesine üzüldüm.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir