İbne
Üç kişilik çekirdek ailemin bütün bireyleri hemcinsim. Evet, Mustafa ve Mehmet. M&M. Eğer burada şirin bir eşcinsel çiftin öyküsünü okumayı umuyorsanız okumayı hemen bırakın. Bu, benim öyküm.
Erkek anatomisini gözlerinizin önüne getirecek olursanız evlatlık olduğumu anlamanız iki milisaniye sürer. Türkiye’de evlatlık almalarına izin verilen ilk çift. Evet, ben bir “ilk”im. Asıl anne ve babamın kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok. Keanu Reeves’in rol aldığı bir filmdeki karakteri şöyle der: ”Balık tutabilmek için bir lisansınız olmalı. Araba sürebilmek için bir ehliyetiniz, doktor olabilmek içinse diplomanız olmalı ama kahrolası bir çocuk yapmak için hiçbir belgeye ihtiyacınız yok. Tavşanlar gibi üreyebilirsiniz…” Bunları, anne ve babamın beni bıraktığı için söylediğimi zannetmeyin. Benim için kendimi tanıma yaşıma gelene kadar kimin bana bakıcılık yaptığı fark etmezdi. Bunları söylüyorum çünkü hiç bu konuda kafa yormadınız. Bunları söylüyorum çünkü ben şanslı olanlardandım. Anlamakta güçlük çekiyorsanız; BKZ: Çocuk Esirgeme Kurumu.
Yine de çocukluk evremin zor geçtiğini inkâr etmem. Sonuçta iki tane babası olan bir çocuktum ve bu da komik piç kuruları için müthiş bir espiri kaynağıydı. Ne de olsa bir şeyi herkes yaptığı için o şeyin normal kabul edildiği bir çağda yaşıyoruz. Normalimsi bir anormallikten bahsedilemez. Çoğunluğun söylediği doğrudur. Koyunlar çobanı güder…
Sadece merakınızı gidermek adına, ben de “öyle” değilim. Yoksa bu, sizi ilgilendirmez. Anne-babalar, çocukların aynasıymış gibi onlara benzemek zorunda değilim. Aslında pek çoğu annesi yahut babası gibi olmamak için elinden geleni yapar. Kendi çocuğunuza asla kendi anne-babanız gibi davranmayacaksınızdır.
Evlat yetiştirmek zor zanaat. Aynı tohum bir bilim adamı olarak da çimlenebilir, bir terörist olarak da. Çocuğunuzun kabadayı da olmasını istemezsiniz, bir pısırık da. Bir elinde kırmızı, öbür elinde sarı mükemmel turuncuyu elde etmeye çalışan ilkokul çocukları gibisiniz. Aslında turuncu renk oradadır ama turuncu elde etmek daha zevkli olduğu için mi, bunu ben yaptım diye bilmek için mi bilmem, pek azı istemeyerek turuncuyu eline alır. Babalarım gibi… Anatomileri gereği…
Konu başarı olunca işler değişir. Hiç kimse kendi çocuğu başarısız olsun istemez. İstemezler çünkü kendi başarısızlıklarını çocuklarının üzerinden başarıya çevirmek isterler. ”Benim torunum doktor!” der gururla, bir babaanne bile! Sen, küçük bok parçası, berduş olamazsın. Sen doktor olmalısın çünkü annen olamadı. Mühendis olmalısın çünkü baban beceremedi. Bir yaşındayken tepsiden kalemi seçeceğine plastik dozeri seçince karşı komşunun “mih, mih, mih senin oğlan amele olucak galiba.” demesi bu yüzden. Annenin başarısızlığı, senin değil. Sekiz yaşında şubat tatilinde zorla kitap okuman da bu yüzden. Ailen asla kendi başarısızlıklarını istemez! Annen ve baban tüm hayatını planladılar. Sen de kendi çocuğunkine başla şimdiden bence. Geri zekâlı velet hayatını bok edebilir.
Babalarımın babalarına soracak olursanız muhtemelen size babalarımın öldüğünü söyleyeceklerdir. İnsan yönlendirilmeye o kadar alışmıştır ki özgürlük başa beladır. Sen en son üç buçuk yaşında özgür oldun. En son o zaman sordun: Neden? Nedenler ve sonuçları vardı. Her şey herkesle bağlantılıydı. Hayat okulu üç buçuk yılda mezun verir. Sonra Ali, topu atar. Işık ılık süte başlar. Zavallı çoban aval aval kaval çalar… Çekirdek ailem ibne babalarım sayesinde özgür. Mel Gibson’ın Cesur Yürek’te bağırdığı cinsten bir özgürlükten bahsetmiyorum. Kendi seçimlerini yapabilmenden ve sonuçlarına katlanalabilmenden bahsediyorum. Önemsiz şeyleri göz ardı edebilme yeteneğinden söz ediyorum.
Hayatta herkesin yapmak zorunda olduğu bir seçim var. Herkesin dâhil olması gereken bir sınıfı. İstersen ot olursun, ot girer, bok çıkarsın. Kısır döngün böyle döner. Kurt olur, koyun postuna bürünürsün ya da hiç kasmaz, direkt koyun olursun. İyi koyun-kötü koyun olursun. Bakarsın çoban köpeği olursun, sürüyü korursun. Ya da sürünün takmadığı çobanın kavalında bir nâme olursun. Midas’ın kulaklarına giderse hit olursun. Ya senden istenilen olursun ya da kendin olursun!
Yazan: istiridye
underground lord on Pts, 15th Ara 2024 4:01 am
Yazıyı okurken Rus sinemacı Andrei Zvyagintsev’in The Banishment filmi düştü usuma. Çocuk-aile gerilimine mecazi olarak vurgu yapılmıştı orada. Bu yazının yollarından biri de bu gerilime çıkıyor. Çocuğun ve ailenin olduğu istisnasız her yerde varolan gerilime…