Uzun zamandır önceki yazım “Sinemada Çıplaklık: Nudies, Roughies, Mondo ve Porno”yu genişletmek ve tamamlamak istiyordum. Başlığa bakıp çok iddialı bir şey beklemeyin. Film tanıtımları yaparken kullanacağım terimlerden oluşmuş bir sözlük sadece. Mutlaka eksiklikler ve yanlışlıklar olacaktır. Affınıza sığınıyorum. Wherearethevelvets
Badass: Kurallara karşı gelen tehlikeli ve asabi kimseler için kullanılır. Aşağılayıcı bir sıfat değildir.
Bavarian porn: Adını Almanya’nın Bavarya bölgesinden alan, genelde Alp eteklerindeki köylerde geçen, komik bir lehçeyle konuşan askılı şortlu karikatürize erkeklerin, seksi kızların peşinde koştuğu, campy, komik seks ve soft porno filmleridir.
Blaxploitation: Zenci istismarı. 70’lerin başında özellikle Amerika’da başlayan bu ekolün hedef kitlesi fakir zenci izleyiciydi. Bu filmlerde başrol ve yan rolleri her zaman siyahi oyuncular üstlenir, beyazlar sadece kötü karakterleri canlandırırdı. Sinemada her zaman kahraman olan, asıl kızı kapan, zengin olan, vur patlasın çal oynasın gününü gün eden beyazlara cevap olarak tüm bu rol, zencilerin üzerine giydirilmiştir. Kaçınılmaz olarak erotizm içerir ve baştan çıkarıcı kadınlar, afro estetiğini taşırlar. Shaft, Sweet Sweetback’s Baadasssss Song, Blacula, Black Mama White Mama, Foxy Brown bu türe verilebilecek örneklerdir. Cosby ailesi, Jefferson ailesi gibi diziler de bu geleneğin yumuşatılmış şeklidir. İstismar sineması örnekleri veren Quentin Tarantino’nun Jackie Brown’u ve hatta siyahi rapçilerin videoklipleri (özellikle Snoop Dogg ve 50 Cent) siyah istismarına güzel örneklerdir.
Burlesque: Garip öğeler, striptease ve komedi içeren eski bir tiyatro geleneği. En ünlü mekanı Moulin Rouge’dur. Kökenleri çok eskiye dayanır, hatta Commedia dell’arte bile bu anlamda sayılabilir. Çoğu istismar filminde, sahnede önce dans eden bir kadının sonra bir canavar tarafından tacize uğraması gösterilir. Dansçı kızlar bir yandan elbiselerini çıkarır (strip) bir yandan da erkeklerle dalga geçerek onları tahrik ederdi (tease). Günümüzde burlesque’e verilecek en iyi örnek “Pussycat Dolls” ve “Dita Von Teese”dir. Film olarak “The Wizard of Gore” verilebilir.
Camp / Campy: 50’li yıllar Amerikan yaşam prototipinin rüküş bir biçimde sanat ürünlerine yansıtılmasıyla oluşan janr. Genelde eşcinsel referanslar içerir. Kabarık etekli, ev hanımı görünümünde, “canım, balkabağım, minik kuşum” gibi laflarla ve modası geçmiş jestlerle ortalıkta dolaşan bir transvesti mutlaka vardır. John Waters filmleri camp sinemasına iyi örneklerdir. Fakat istismar sineması olmayıp campy öğeler içeren filmler de çoktur.
Chambara filmleri: Japon samuray filmleri. 70’li yıllarda altın zamanını yaşayan bu türde kollar bacaklar koparılır, kafalar kabak gibi ikiye yarılırdı. En bildiğim örneği “Lone Wolf and Cub”. Tarantino’nun “Kill Bill”i de bu türe bir saygı duruşudur.
Drive-in Movie: Arabalı sinemalarda gösterilen filmler için kullanılır. Genelde ucuz filmler olduğundan Grindhouse ile eşanlamlı kullanılabilir.
Ero Guro Nansensu: Erotik garip amaçsız anlamına gelen bir Japon istismar terimi. Pink film de bu klasifikasyona dahil edilir. Erotik ama hiçbir ahlak kanunu içermeyen, belli bir çıkarım yapılmayacak kadar anlamsız, estetik kaygıdan uzak eylemler içerir. Sanatın her dalına uygulanabilir. Dışkılama, idrar yapma, organların vücuttan kesilerek ayrılması, fiziksel işkence detaylarıyla beslenir. Blind Beast, Strange Circus, Horrors of Malformed Men, Za ginipiggu (Guiena Pig) serisi…
Euro chic: Avrupa yapımı, anlatım sanatlarından da yararlanan porno filmler. Komedi içerebilirler. Konulu ve kaliteli porno da denebilir.
Eurotica: Avrupa erotik sineması için kullanılır ve genelde 70’li ve 80’li yılları içerir. Diğer erotik sinemalardan farkı, anlatım tekniği ve sanat kaygısıdır. Jess Franco, Jean Rollin bu türde güzel örnekler vermiştir.
Eurotrash: Avrupa kaynaklı ucuz sanat ürünleri için kullanılır. 80’li yılların disko şarkıları da bu sınıftadır.
Exploitation: Basitçe istismar demek. Bir filmin bu türe girebilmesi için, istismar edilecek bir olgu içermesi gerekir. Eh, bu olgu her şey olabileceğinden, istismar sinemasının sınırları düşünüldüğünden daha geniştir. En çok istismar unsuru olanlar “korku” ve “tutkular”dır.
Foxy: Tehlikeli (siyahi) kadın. Aynı zamanda baştan çıkarıcıdır. Seksidir, kolaylıkla soyunur.
Fumetti neri: Bir kötünün, suçlunun ya da yasadışı adamın başkarakter olduğu İtalyan kaynaklı ucuz romanlar. Diabolik, Killink, Kriminal veya Satanik adındaki adam yarı çıplak kadınları acımadan öldürür.
Gore veya Splatter: Kan ve diğer vücut salgılarının etrafa saçıldığı, şiddet istismarı ve korku filmleri. Herschell Gordon Lewis, Gore’un babası sayılır. Dario Argento’nun bazı filmleri, Evil Dead, Buio Omega…
Grindhouse: Eskiden burlesk gösterilerin yapıldığı, dans eden ve striptease yapan kızların bilet alınarak izlenebildiği tiyatrolar. Daha sonra istismar filmlerinin gösterildiği yerler olmuştur. Bizdeki karşılığı “İki film birden” sinema salonlarıdır. Tek biletle iki film izlenebilen bu yerler, açık veya otomobilli sinemaları da kapsayabilir. Tarantino’nun yapımına da adını vermiştir.
Hentai: Pornografik Japon çizgi filmi (Anime). La Blue Girl, Bible Black…
İl sexy: İtalya kaynaklı, gece klüplerini dolaşan ve buradaki erotik gösterileri sunan Mondo’lara verilen ad.
Mama: Seksi ve olgun hatun. Bir tür MILF.
Man: Beyaz adam.
Mondo: Yalancı belgeseller. Amaç şok edici görüntüler sunmak ve çıplak göğüs göstermektir. Mondo Cane, Nudo e Crudelle, Savage Africa, Shocking Asia, Faces of Death, Mondo Bizarro…
Mondo Macabre: Amerika ve genel olarak Avrupa sineması dışındaki ülkelerde yapılan, çoğu ucuz, fantastik veya korku filmleri, istismar sinema örnekleri için kullanılır. “Dünyayı Kurtaran Adam” bir mondo macabre’dir.
Nazi exploitation: SS istismar filmi de denir. Nazi kamplarında zavallı insanlara yapılan deneyler ve işkenceler ana temadır. Kurbanlar genelde çırılçıplaktır. İlsa She Wolf of the SS, Salon Kitty, Elsa Fräulein SS, La Bestia in Calore…
Nunsploitation: Rahibe istismarı filmleri. Genelde manastırda geçer. Lezbiyen ve sado mazo detaylar içerir. The Sinful Nuns of Saint Valentine, İnterno di un Convento… Pasolini’nin İl Decameron’unun bazı epizodları da bu türe girer. Ken Russell’ın “The Devils” adlı din eleştirisi yapıtı, bu formdan izler taşır. Keza Abel Ferrara’nın “Bad Lieutenant”ı…
Penny Dreadful: 19. yy’da İngiltere’de sokakta, oğlanlar tarafından satılan, her bir bölümü 1 penny olan, şok edici ve melodramik seri öyküler içeren cep kitapları. Bir tür Pulp Fiction diyebiliriz. Fransa’daki karşılığı “Romans de gare”, Almanya’daki karşılığı “Groschenroman” veya “Heftroman”dır. Dime novel da denir. İçeriği ve ucuzluğu nedeniyle istismar kültürü ürünü olarak kabul edilirler.
Peplums (Sword and Sandal): İtalya kaynaklı, Eski Yunan-Roma dönem filmleri. Tunik giyen sandaletli kahraman, kılıcıyla fantastik maceralara atılır. Spagetti westernlerle aynı soluğu taşır. Spagetti westernler de İtalyan istismar sineması ürünleridir. Örnek Mario Bava’dan “Hercules vs. the Vampires.”
Pimp: Pezevenk. Genelde siyahi muhabbet tellalları için kullanılır. Siyah istismar sinemasında başkarakter genellikle fahişeler arasındadır. Onlarla yattığı gibi pazarlayabilir de.
Pink film: Her türlü sapıklığı içinde barındırabilen, ama genelde direkt cinsel birleşme içermeyen erotik Japon filmleri. Şok görüntüler de içerebilir. The Woman With Red Hair, Spring of Ecstasy, İchijo’s Wet Lust, Love Hotel, Angel Guts: Red Rope-Until I Expire…
Propaganda filmi: Siyasal istismar filmleridir. Bir siyasi düşünceyi topluma kabul ettirmek ve güzel göstermek için yapılan sinema eserleridir. Genelde sosyalist yönetimlerin sorumlu olduğu, ari ırkın tüm güzelliğini yansıtan, yarı çıplak atletik gençlerin gösterildiği filmler, en tanınanlarıdır. “Kurtlar Vadisi” dizisi de modern zaman propaganda filmlerine güzel bir örnektir.
Sexploitation: Cinsel istismar filmleri, pornografik amaçlı yapılan filmlerdir. Genelde softturlar ve diğer erotik sinema ürünlerine göre, seks sahneleri daha ön planda tutulmuştur çünkü asıl mesele budur. Cinsel içerikli sahneler konuyla alakalı olmak zorunda değildir. Emanuelle serisi, The Story of O, Gwendoline… “Caligula” filmi, normalde bu türde rastlanmayan usta oyuncuları ve pahalı organizasyonuyla eşsiz bir sexploitationdur. Catherine Breillat da burada sözü edilmesi gereken bir yönetmendir.
Shocksploitation (Şok filmleri): Normalde görmek istemeyeceğimiz, asap bozucu objeleri burnumuza sokarak gösteren filmlerdir. Tabu konular ve ağır şiddet gösterileri söz konusudur. Son dönem korku filmleri aslında şok filmleridir. Bazı mondolar, Japon ero guro nansensuları, “Nekromantik”, “Salo: Sodom’un 120 günü” “Baise-moi”, “I Spit on your Grave”, “Haute Tension”, “Inside”, “Hostel”, “Pink Flamingos”, “İrréversible”…
Slasher: Gençlerin teker teker doğrandığı filmler. The Texas Chain Saw Massacre, Halloween, Friday the 13th, A Nigthmare on Elm Street, Scream…
Snuff: İçerisinde gerçek cinayet içeren filmlerdir. Kaynak olarak Güney Amerika’da hayatın ucuz olduğu bölgeler işaret edilse de gerçek bir snuff film bulmak imkansızdır. Bir tür şehir efsanesi olarak da değerlendirilebilir. Bir filme snuff diyebilmek için kurbanın mutlaka bu film için öldürülmesi gerekir. Gerçek ölülerin gösterildiği ama bizzat öldürülmediği filmler ya Mondo’dur ya da Shocksploitation sınıflandırmasına girer. Bu filmlerin yapılabilmesi için yapımcıların kokain çektikleri düşünüldüğünden adı Snuff’tır. İlk snuff film parçasının “Emanuelle in America”da kullanıldığı söylenir. Snuff filmi baz alan diğer yapımlar içinde “Videodrome” ve “Tesis” sayılabilir. Cannibal Holocaust, uzun süre snuff sayılmış fakat filmde gerçekten öldürülenlerin zavallı hayvanlar olduğu anlaşılmıştır.
Tecavüz-İntikam filmleri: Bu türde önce sexploitation öğeleri sonra da şiddet istismarı kullanılır. Genelde savunmasız bir kadın tecavüze uğrar veya şiddete maruz kalır. Sonuçta intikamını kişisel olarak almaya karar verir ve bir savaşçıya dönüşür. En ünlü örneği “I Spit on Your Grave”dir. Craven’dan “Last House on the Left” de sayılabilir. Daha yeni olarak, John Boorman yönetimindeki “Deliverance” (ki burada kurban erkektir), Abel Ferrara’dan “Ms.45”, Carlos Saura filmi “Dispara!” ve Jodie Foster’lı, Neil Jordan yönetimindeki “The Brave One” verilebilir. Bu janrın ana akım sinema ürünlerine dahi sindiğine dikkat çekmek istiyorum.
Trash (Z movie): Çöp filmler. Genelde belli bir yapımcısı, oyuncusu, hatta konusu olmayabilir. Efektler çok çok ucuzdur. Muhtemelen kısa bir sürede, amatör kişilerce kotarılmıştır. Bu filmler genellikle sinema aşıkları tarafından sonradan keşfedilen filmlerdir. Son dönemlerde bu kriterlere tam olarak uymasa da amatör ruhu taşıdığı için trash damgası yiyen filmler vardır. Verilebilecek en iyi örnek “Plan 9 from Outer Space”dir. Yenilerden “Acne” ve “The Lost Skeleton of Cadavra” örnek verilebilir.
Vixen: Dişi tilki. Foxy ile aynı anlamda kullanılır.
White Coater: Beyaz önlüklü demek. Yani cinsel istismar filmini, tıbbi kaygılarla sunuyormuş gibi çekilen erotik filmlerdir. Genelde beyaz önlüklü bir doktor çırılçıplak soyduğu bir kadına cinsel eğitim verir. 70’li yıllarda Amerika’da ünlü olan bu tür, Kuzey Avrupa erotik sinemasından esinlenerek ortaya çıkmıştır.
Women in Prison: Hapsedilen kadınların gösterildiği, lezbiyenlik, sado-mazo, Mondo, blaxploitation veya intikam temalarını içerebilen oldukça ekonomik filmlerdir. İsimleri içinde genelde “Cage” veya “Chained” kelimeleri geçer. Örnekler: Chained Heat, Caged Heat, The Big Doll House, Sadomania, The Big Bird Cage, Caged Hearts, Escape From Hell…
Yaoi: Erkekler arasındaki aşkı konu edinen Japon çizgi filmi (anime) veya romanı (manga). Pornografik öğeler de taşıyabilir. Japon kültüründe erkek eşcinselliği göndermeleri çoktur. Kız görünümlü erkek savaşçıların bu özellikleri olumsuz olarak görülmez ve yansıtılmaz. Örnekler: Loveless, Alone in My King’s Harem, Boy’s Next Door…
Yazan: Wherearethevelvets
gerçek anlamda bir rehber niteliği taşıyor. en azından bu tarz filmleri izlerken tür kategorisinin alt türlerini de görüyoruz. örnekler de oldukça aydınlatıcı. yeni başlayacak olanlar için bence iyi bir kaynak sunmuşsun hocam. çok teşekkür ederim.
arigato gozarimaşta
Aslında bu bile yeterli değil. Underground bir sinemanın jargonu da geniş oluyor tabiatıyla. Sonra sonra ekler yapmayı planlıyorum.
Bu arada bir yanlışlık sonucu Z Mivie yazmışım. Özür dileyerek “Z Movie” olarak değiştiriyorum.
Şimdi düzelttim Muratcığım. Yayımlarken benim de gözümden kaçıvermiş…
Evet, neredeyse cemaat kültüründen bahsediyoruz; görsel materyallerin bile kısıtlı olduğunu fark etmişsindir. Konu geniş bir alana yayılıyor belki; fakat kimi filmlerin görselllerine ulaşmak biraz zor… Yalnız bu kültürü keşfetmek, bilmek ve öğrenmek için kapsamlı bir mini-sözlük oldu bu. Meraklıları ise bu mini-sözlüğün sanal alemdeki en geniş kapsamlı sözlük olduğunu anlamışlardır mamafih. Eline, diline sağlık.
Yararlı ve ilgi çekici bir derleme bence de. Yeni şeyler keşfettim, yeni şeyler öğrendim…
Arşivime aldım demin, kimi maddeleri kaynak göstererek kullanabilir miyiz? Umarım bi sakıncası yoktur…
Yok tabii ki Sertaç. Yeter ki siteyi refere et. Zaten yazıyı bu nedenle yazdım. Kaliteli olduğu söylenen sinema sitelerinde dahi geniş bir istismar sözlüğü bulamadığımdan yani…
Bu arada dikkat edip okuyan herkese teşekkürler.
Harika…
Son yıllarda internette istismar sineması çokça popüler. Sınıflandırmalar alt türleri yansıtması açısından ilgiye değer olmuş. Maddeleme yapılırken örnek bir inceleme (film incelemesi) yapılsa daha iyi olurdu bence. Eline sağlık.
Sanırım ilk defa “Beyazperde” sitesinde 2024 yılının başında, İstismar Sineması’yla ilgili yazımı yazmışım. O zamandan bu zamana çok şey değişti tabi ki.
Bu arada yazdığım bazı filmler verdiğim maddelere örnek teşkil ediyor zaten. Her madde için örnek film biraz uzun olmaz mıydı?
Grand Guignol:
1800’lü yıllarda Fransa’da popüler olan; izleyicilerine kanlı, korkunç, esrarengiz ve erotik öyküler sunan bir tiyatro geleneği. Gore sinemasının öncüsü sayılıyor (teşekkürler Can Evrenol). Örnekler: Interview with the Vampire, The Wizard of Gore, Blood Sucking Freaks.
Kaynak: http://www.korkusitesi.com/korkusinema/grand-guignol
Ozploitation:
70-80 yılları arası kendine özgü bir tür yaratan Avustralya sinemasının bu dönemine “Ozploitation” adı verilir. Kökünden de anlayabileceğiniz gibi istismar öğeleriyle beslenen bu Yeni Dalga akımı içinde “Mad Max” serisi, “Alvin Purple”, “The Devil’s Playground”, “Malcolm”, “Crocodile Dundee”, “Turkey Shoot” ve hatta “Picnic at Hanging Rock” ile “Gallipoli (Gelibolu)” sayılabilir.
İstismar sineması terminolojisi açısından sözlüğe herhangi bir katkı sağlar mı bilmem Doktor; ama değinmeden edemedim… Amerikan İngilizcesinde -aslında Amerikan argosunda- sıkça tesadüf edegeldiğimiz “negro” sözcüğü eskiden beri hem Amerikan edebiyatında ve hem de bu ülkenin sinemasında kullanılıyor. Düpedüz bir zenci aşağılaması yerine de kullanılıyor. Mesela In the Heat of the Night’da bu maksatla, yani ırkçı bir söylem olarak karşımıza çıkıyor. Bu filmde başroldeki detektif zenci oyuncu Sidney Poitier; taşranın hışmına uğruyor esasen. Irkçı rüzgarların estiği bir film…
Bir de geçenlerde Robert Mulligan’ın To Kill a Mockingbird filmini -bir dergide hakkında inceleme yazmak için- bir kere daha izledim. Avukat rolündeki Gregory Peck, mahkemede “negro” sözcüğüne vurgu yaparak jürinin ilgisini çekmeye çalışıyordu. Şunu hissettim: In the Heat of the Night’da “negro”, siyahi ırka bir hakaret sözcüğü iken; To Kill a Mockingbird’de daha yumuşak bir biçimde referans gösteriliyordu. Aynı zamanda “negro” sözcüğünün yaygın olarak kullanıldığına da işaret ediliyordu.
“Negro” Amerikan argosuna ait aşağılayıcı bir ifade biçimi olduğuna göre Hollywood’un A sınıfı filmlerinde bile kullanılıyor olması, sorunu istismar sinemasının dışına da taşırıp çok boyutlu hale getiriyor diye düşünmeden edemiyorum…