“Blues söylerken, ilk aşkı yaşadığımı hissederim. Seksten de öte. Tek aşkına ilk kez dokunmak gibi.” (Janis Joplin)
Yaşamlarımızın, yansımasından süzülen hayatlardan açılan pencerelerdir bizi biz yapan aslında. Ardımızda açabildiğimiz her pencere, maddesel olarak ölen varlıklar olan bizim ölüme olan inançsızlığımızı ebedi kılarak bizi yaşatır. Bu yazıda Janis Joplin ve hayata açtığı pencerenin izlerini okuyacağız.
1943 kışının ocak ayında Teksas-Port Arthur’da doğan Janis, ergenlik dönemine geldiğinde, çevresine uyum konusunda yaşadığı sıkıntıların ardından biraz da kendi kabuğuna çekilerek ailesinin de yönlendirmesiyle müzikle tanıştı. 18’li yaşlarında yerel kulüplerde blues söylemeye başlayan, takip eden süreçte Lamar State College of Technolog ve sıkılarak okulu bırakmasının ardından otostopla 1963 yılında geldiği California’da arkadaşı Chet Holmes’un yönlendirmesiyle “Big Brother and the Holding Company” grubunda müzik yapmaya başlayarak 1967 yılında Monterey Uluslararası Pop Festivali’nde grubun albüm teklifi almasına kadar olan süreçte -ironik olarak grup onu ilk başlarda tam anlamıyla benimsememiş, problemli bir süreç geçirmiş, alkol ve uyuşturucu kullanımını arttırmış olduğu halde- sahnenin tanrısı rolüne soyunarak tüm saflığının çıplaklığıyla kitleleri sürüklemeyi bize öğretmiştir. Vokalde Janis Joplin’in yanında Sam Andrew gitar ve geri vokal, James Gurley gitar, Peter Albin bas gitar ve davulda Dave Getz’den oluşan grup ilk albümleri Cheap Thrills’in (1968) listelerdeki başarısının ardından artık Janis Joplin with Big Brother and the Holding Company olarak anılmaya başlamıştır. Albümü inceleyecek olursak, “Piece of My Heart”, “Ball and Chain” ve “Turtle Blues” gibi klasikleşmiş blues şarkılarının yanında, “Summertime” ve “I Need A Man To Love” gibi patlayıcı şarkılar albümün haftalarca listelerin üst sıralarında kalmasını sağlamıştır. Fakat gelen başarı ve dolayısıyla maddi kazancın ardından grubun uyuşturucuya doğru artan yoğun ilgisi ve ardından aksayan ilişkiler ve müzik işleri Janis’in gruptan ayrılmasına ve kendini The Cozmic Blues Band’de bulmasına neden olmuştur.
1969’un yaşayan efsanesi ‘Woodstock, Paris, Kopenhag, Stockholm, Amsterdam, Frankfurt ve Londra’yı kapsayan ünlü Avrupa Turnesi, I Got Dem Ol’ Kozmic Blues Again Mama! albümü ve listelere tekrar girme, kısacası yeni grubu Janis Joplin’in vokal olarak başını çektiği gitarda Sam Andrew, bas gitarda Brad Champbell, bariton saksofonda Carnelius Flowers, orgda Richard Kermode, davulda Moury Baker, tenor saksafonda Terry Clements ve trompette Luis Gusco ekibinden oluşan bir yıldızlar karmasıydı.
The Cozmic Blues Band Günleri
İlk başlarda sahnede uyum sorunları yaşayan grup haftalarca San Francisco’da tecrübe çalışmalarından sonra aralarındaki müzikal uyumun oturmasının ardından gelen bir dizi konserin sonrasında yukarıda bahsettiğim Avrupa Turnesi başlar; son durağı Londra Royal Albert Hall’da verilecek olan konserlerinin biletleri son koltuğa kadar satılır, hatta izleyiceler arasında The Beatles ve The Rolling Stones üyeleri de vardır. Bu başarılı Avrupa Turnesinin ardından yurda dönen grup albüm çalışmalarına başlar ve ardından gelen süreçte, I Got Dem Ol’ Kozmic Blues Again Mama! albümü piyasadadır.“Try (Just a Little Bit Harder)” şarkısıyla başlayan albümün müzikal açısı ve kullanılan enstürmanların çeşitliliğinin verdiği armoni Brother and the Holding Company’le yaptığı müziği bir üst aşamaya taşımasıyla oldukça iyidir. 1970 yılında Janis kullandığı uyuşturucuların hayatına olan etkisinden sıkılarak bırakmaya karar verir ve yeni bir sayfa açar. “The Full Tilt Boogie Band” grubuyla müzikal hayatına devam etme kararı verir. Yeni grupta Kozmic Blues’dan Brad Campbell Janis’le yoluna devam etmiştir. Gitarda John Till, piyanist Richard Bell ve Ronnie Hawkins The Hawks grubundan ayrılarak Janis için gelirler. Davula Clark Piers, orgun başına Ken Pearson’ın katılımıyla oluşumunu tamamlayan grup Pearl albümü için çalışmaya başlar ancak bu süreçte oluşturduğu şarkılara katkı sağlaması için tekrar uyuşturucu kullanmaya devam eden Janis ne yazık ki farkında olmadan adım adım artık yaklaşıyordur sona.
Başarılı eserleri ve sesiyle, toplumun hızla her şeyi tüketmesiyle meşhur günümüz dünyasında, harcanamayan nitelikte değerlere sahip olmuş eserleriyle hâlâ kitlelerce sahip çıkılan, örnek alınan ve dinlenen Janis Joplin uyuşturucuyla olan sorunlarının üstesinden gelemeyerek gün geçtikçe artan alkol ve eroin bağımlığının ardından bırakma çabalarının sonuç vermemesinin ardından, 1970 yılında, Pearl albüm çalışmalarının devam ettiği günlerde henüz 27 yaşında, Los Angeles’taki bir otel odasında aşırı doz eroinden kalbinin durmasına yani onun hiç yaşlanmadan müziğini bize en çekici haliyle evrene açtığı pencereden gülümseyerek ebediyen duyurmasına yol açmıştır.
Mehmet Onur Kocabıyık
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
span style=”font-size: 10.0pt; font-family: ‘Verdana’,’sans-serif’; mso-bidi-font-family: ‘Times New Roman’;”
Eline sağlık, güzel bir yazı olmuş.
teşekkür ederim.