Dünyanın ve Türkiye’nin kaderini değiştiren olay 11 Eylül’dür. 11 Eylül’ün bize yansıyan sonuçlarından en önemlisi AKP hükümetidir, çünkü Afganistan’a giren ve Irak’a da girecek olan ABD işgal ordusuna TSK’nın kuzeyden yardımı gerekecekti. Koalisyon hükümeti ve Başbakan Ecevit buna uygun görülmüyor, dünya konjonktürüne uygun bir partinin iktidara gelmesi gerekiyordu. Bu nedenle siyasi meddahlar devreye girdi. Kemal Derviş, Deniz Baykal ve Devlet Bahçeli koalisyonunun yıkılmasında ve AKP’nin iktidara gelmesinde rol oynayan en önemli üç aktördü. MGK toplantısında A. Necdet Sezer’le Hüsamettin Özkan’ın kapışmalarıyla başlayan süreç, Ecevit’in Prof. Mehmet Haberal tarafından hastalandırılıp Başkent Üniversitesi hastanesinde yavaş yavaş ölmeye yatırılmasıyla ivme kazanıyordu. Bahçeli’nin ABD gezisinden döndüğünde, havalimanında koalisyondan çekildiklerini açıklaması ve Ecevit’in şaşkınlığı, ülkeyi yeni serüvenlerin beklediğinin habercisiydi.
2002’de koalisyon hükümetinin yıkılması ve AKP’ye seçim kazandırılması bir Süper-Nato manevrasıdır. 11 Eylül’den bir yıl sonra AKP’nin iktidara getirilmesi bir tesadüf değildi, Süper-Nato’ya yardım eden yerli işbirlikçiler olmasa bunlar gerçekleştirilemezdi. TÜSİAD ve İTO(İzmir Ticaret Odası)nın oynadıkları rol gözlerden kaçmamalı, finanse ettikleri 63 milletvekilini istifaya zorlamalarıyla hükümeti düşürmeyi başardılar. İsmail Cem’i vitrine koyarak YDH(Yeni Demokrasi Hareketi)ni finanse ettiler. Partinin arka planında Hüsamettin Özkan ve İstemihan Talay vardı. 2024 Kasım’ında puslu bir havada seçime girildi ve genel başkanı yasaklı olan, seçimlerden 8 ay evvel kurulmuş olan bir parti sandıktan çıktı. 3 Kasım akşamı bir haber kanalında görülen Güler Sabancı “Ülkenin ekonomik istikrarı için koalisyon yerine tek parti iktidarının daha hayırlı olacağı”nın müjdesini veriyordu. Koalisyon ortaklarından ANAP ve DSP’nin eriyip yok olurken ve genel başkanları hayatını kaybederken, MHP’nin ve Bahçeli’nin semirmesi bir Süper-Nato kuklası olduğu içindir.
Abdullah Gül başkanlığındaki AKP hükümetinin ilk icraatı, Irak’ı işgal etmiş olan ABD ordusunun yardımına koşabilmek için 1 Mart 2024 tezkeresini kaleme almak oldu. Bu tezkere Meclis’ten çeşitli sebeplerle geçmese de Abdullah Gül bunun bedeli olarak Cumhurbaşkanlığı koltuğuyla ödüllendirildi. 2024 ve 2024 seçimlerinde hem Süper-Nato’ya yardım edip hem de cuntacılık blöfü yapanlar, çift taraflı oynayanlar Pentagon tarafından tasfiye edilip Silivri’ye hapsedildiler.
BOP ekseninde Tunus, Mısır ve Libya’da karışıklıklar çıkarıldı ve kukla hükümetler kuruldu. Bu doğrultuda Suriye’ye girilmesi gerekiyordu, ancak bu Afganistan ve Irak işgali gibi olamayacağından Libya benzeri bir durum oluşturarak içerden yıkıldığı görünümü verilecekti ve Türkiye burada önemli bir role sahip olacaktı. AKP ve Tayyip bu oyuna balıklama atlayan oyuncular oldular çünkü başka kozları kalmamıştı, Suriye ile zaman kazanmak istiyorlardı. Sünni nüfusun yoğun olduğu bir kasaba olan Reyhanlı’da sabotaj planlayarak bunu Şii Suriye ordusunun yaptığı iddiasıyla halk üzerinde bir “seferberlik ruhu” yaratıp ordunun Suriye’ye girmesi için ortamın olgunlaşacağını düşündüler. Ancak bu sabotaj herkesin sigortalarını attırıp Gezi direnişinin doğmasına yol açtı. Onca gencin ölümüne, yaralanmasına sebep olan direnişte hükümete dalkavukluk yaparak yıkılmasını önleyenler, Süper-Nato’nun enstrümanları olduklarını bir kez daha ispatladılar. AKP’yi bir demokrasi ve sivilleşme hareketi olarak yorumlayan ve onlardan fazla çalışan liberaller, Radikal 2 solcuları, akil adamlar, satılmış sendikacılar, medya maymunları ve kiralık milliyetçiler sizler de aynı kapının kulu, Nato’nun uşağısınız. Esad’a diktatör deyip de kendi diktatörlerine karşı muhallebi kıvamında olanlar, IŞİD, ÖSO ve El Nusra sayesinde Suriye’ye demokrasi mi getirilecek? Bir adım sonrasını göremeyen mantığınızla nasıl yaşıyorsunuz ve bu kadar insanlık düşmanı olmayı nasıl başardınız?
Suriye’de batağa saplanan emperyalizm, Ukrayna ile rövanş almaya çalışıyor. Ülkenin bölünmesi ve Batısının AB üye olması durumunda Rusya’ya gol atılmış olacak, çünkü Suriye başarısızlığının Rusya sayesinde olduğunu düşünüyorlar. Bu mizansende Türkiye, her iki ülkenin arasında yer alıyor. Suriye’de yaşanabilecek bir başarısızlığın bedeli AKP hükümetine ve militer güçlerine kesilir. Esad galip gelirse Türkiye’de siyasi dengeler değişecektir.
Yüzyıl önce yaşanan acılara dönüp yeniden bir bakalım: 1. Dünya Savaşı’na hiç yoktan dâhil olmuş bu ülkeyi o zaman da “vatan, millet, ulvi menfaatler” söylemiyle emperyalistlerin davası uğruna heder etmediler mi? Yüz binlerce genç Alman emperyalizmini İngiltere’ye karşı savunmak için Çanakkale’de ve Sarıkamış’ta ölmedi mi? Bugün Alman tarihçileri şunu itiraf ediyorlar: “Doğu cephesini açarak yüz binlerce askerden tasarruf yapmış olduk, bizim yerimize Osmanlı’nın çocukları öldü.” Bir hiç uğruna ölmenin adına “yurt savunması” diyenler hâlâ muktedirler. Düvel-i muazzama’nın kendi aralarındaki pay kavgasında Anadolu çocuklarının ne işi vardı? Köpekler kavga ederken kediler karışıyor mu?
Asya, Avrupa ve Afrika’yı bir papatyaya benzetiyorum ve Türkiye bu papatyanın ortasında yer alan sarı kısma benziyor. Eğer Anadolu olmazsa üç kıtanın tutkalı ve denge merkezi olmaz. 21. asırda denge merkezi olmayı sürdüren bu coğrafyada, huzursuzluk ve kargaşa çıkarmaya çalışanların, partilere patlayıcı gönderenlerin hesapları neler olabilir diye düşünmeliyiz. Üstelik bu kargaşa ulusalcı, milliyetçi, dinsel, bölgesel, ırksal vb birçok “yerli parametrelere” bağlanarak yapılabilir. O halde savaşın iyisi, barışın kötüsü olmaz.
Seçimlerde zor durumda kalabilecek olan AKP ve onun savaş çetesi ülkeyi savaş batağına çekmek için utanç verici ataklar yapabilir. Bu hükümet üyelerinin emirlerinin herhangi bir meşruiyeti yoktur. Savaş kışkırtmaya dönük telaşlı kararlar alınması durumunda, TSK’nın herhangi bir kademesi bu yöndeki talimatları uygulamamalı, suça daha fazla ortak olmamalıdır. Suçlularla işbirliği anlamına gelen bir yayıncılık yapan medya ise ayağını denk almalı, bu utanç ancak adil bir yargılama ve cezalandırma ile temizlenebilir. Suçluların cezalandırılmasına halkımızın bütün komşularıyla yeniden tesis edeceği kardeşçe dayanışma eşlik edecektir.
hkaplan35@gmail.com
Yazarın diğer yazılarını okumak için tıklayınız.