“Milliyetçiler neden dönüp dolaşıp önce LGBT’lere saldırıyor?”
“Irkçılığa ve Milliyetçiliğe karşı mücadele etmeden, Homofobi ve Transfobiye karşı mücadelede başarılı olamayız” cümlesini bu sayımızda tartışmaya açtık.
Heteroseksizme karşı mücadelemizde “Homofobi/Transfobi kimin meselesi?” sorusunu sormaya başladığımızda yanıtı milliyetçiliği, ırkçılığı, cinsiyetçiliği ve militarizmi dert eden mücadeleler içinde bulmaya çalıştık.
Kaos GL Danışma Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Selçuk Candansayar’ın da belirttiği gibi milliyetçilik bireylerin “ben” deme imkânını elinden alıyor ve bireyleri “biz” denen bir kalıba sokuyor. Kendimize ait hiçbir özelliğimizi “bana” bırakmıyor; “biz” denen üst bir kalıp ile sarmalayıp bizi esir alıyor. Peki, gerçekten bir “biz” var mı? “Ben”i bana rağmen saran, sarmakla kalmayıp ablukasına alan o “biz”in neresinde “ben” oluyorum, olabiliyor muyum? Yoksa “öteki” olarak hep “sevmediği için terk etmesi gereken” mi oluyorum? “Milliyetçilik düşmansız yürütülecek bir iş değildir” diyor Candansayar ve ekliyor: Peki, milliyetçiler neden dönüp dolaşıp önce LGBT’lere saldırıyor? O bizim mükemmel toplumumuzu çürüten, çokça iç düşman yaratmaktan geri durmayan iktidar, ardından toplumu o mikroplardan arındırmaya girişiyor. “Suçluları”, “fahişeleri”, “sapıkları” sağlıklı, güçlü ve iyi bireyler karşısında ayıklamak istiyor. Bu iyilerin “erkek”, “güçlü”, “sağlıklı” ve soyu devam ettirecek bireyler olduğunu biliyoruz! Ötekiyi kurma ve öteki üzerinden kendini tanımlama pratiklerinin ezilenler arasında da iktidar kurabildiğini ekleyelim…
“Esas oğlan her zaman Türk, Sünni, Müslüman ve heteroseksüel”
Kaos GL Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Melek Göregenli ise esas oğlanların her zaman Türk, Sünni, Müslüman ve Heteroseksüel olduğuna dikkat çekiyor. Homofobik olmayan bir milliyetçiliğin söz konusu bile olamayacağını belirten Göregenli, nefret siyasetlerinin yeşerdiği iklimi işaret ediyor: Milliyetçilik, ırkçılık, anti-semitizm, otoriterlik vb. bütün nefret siyasetleri genel bir muhafazakârlık ikliminde yeşerir ve bu iklim esasen homofobiden beslenir, genel olarak bütün beden kontrolüne dayalı siyasetlerden güç alır.
“Milliyetçiliğin Kapadığı Kapılar Nelerin Üstünü Örter?”
Milliyetçiler neden dönüp dolaşıp önce LGBT’lere saldırıyor… Ezilenler arasındaki iktidar ilişkileri neden ve nasıl tezahür ediyor… Homofobi ve transfobi karşıtı pratiklerde tezahür eden milliyetçililiğin çerçevelediği LGBT varoluşların kaygısı ne ola ki… Milliyetçiliğe karşı mücadele etmeden homofobi ve transfobi karşıtı mücadele neden başarılı olamaz…
Peki sizce milliyetçiliğin kapadığı kapılar nelerin üstünü örtüyor diye sorduk ve Milliyetçilik dosyamıza Armağan Öztürk, Güven Gürkan Öztan, Elif Kutlu, Ali Baydaş, Elif Ekin Akşit, Ferhat Özgür, İlkay Kara, Ahmet Yavuz, Tuba Emiroğlu, Tunca Özlen, Eren Barış, Osman Bulugil, Yigilante Kocagöz ve Ramazan Kaya çağrımıza kulak verdi ve yazılarıyla desteklerini esirgemedi.
Söyleşilerimiz bu sayıda da rengarenk, Pantomim sanatçısı Janset Karavin ile Buket Korkmaz, AGOS gazetesinden Rober Koptaş ile Emre Terekli, American Idol’ın süperstarı Adam Lambert ile de Cenk Erdem görüştü.
Ömer Akpınar kendi tabiriyle “şu meşhur Amerikan gençlik dizisi” Glee’yi yazdı. Kitaplık köşemizi bu sayıda Kıvılcım İlbaşı hazırladı. Hakan Bilge Hitchcock’un Rope filmini eşcinsellik açısından okudu.
123. sayının kapak konuğu Erinç Seymen; UMUM konuğu ise Ferhat Özgür oldu.
Gelelim bir sonraki sayımıza… 124. sayımızda “Sınır”ları tartışmaya açıyoruz. Yazılı ve görsel katkılarınızı dergi@kaosgl.org adresi ile 5 Nisan’a kadar paylaşın lütfen!
Mayıs’ta Buluşmak üzere…