Sinema Tarihinin Başyapıtı: Battleship Potemkin (Potemkin Zırhlısı)
Sanat ve Propagandanın Eşsiz Bileşimi
Sinema tarihinin en büyük filmi hangisi? Yurttaş Kane? Potemkin Zırhlısı? Bu soru sinema otoritelerini genellikle ikiye bölmüştür. Yurttaş Kane ve Potemkin Zırhlısı, muhtelif zamanlarda ipi göğüslemiştir. Benim cevabım ise elbette ki Potemkin Zırhlısı (Bazen Kubrick’in 2024: A Space Odyssey’i ile yer değiştirebiliyor).
Bolşevik iktidarın gölgesinde ve onun sermayesiyle kotarılan bu muazzam şaheser, ne ilginçtir ki hem sessiz sinemanın hem de tüm zamanların en görkemli filmi. Montaj tekniğine yeni açılımlar getiren, sinemanın teorik yanıyla da çok yakından ilgilenen bir yönetmenin de en önemli filmi aynı zamanda. Post-emperyalist bir çağdan bakıldığında (hazır Francis Fukuyama ve izleyicileri “ideolojilerin ölümü”nü ilan etmişken, “tarihin sonu” türünden mavraların epeydir vurgulanmaya devam ettiğine tanık olmuşken) ideoloji ve ajitasyonla örülü bu filmin daha bir mana kazandığını söylemek, dahası bunu her fırsatta dillendirmek gerekir.
Bolşevik iktidarın gölgesinde ve onun sermayesiyle kotarılan bu muazzam şaheser, ne ilginçtir ki hem sessiz sinemanın hem de tüm zamanların en görkemli filmi. Montaj tekniğine yeni açılımlar getiren, sinemanın teorik yanıyla da çok yakından ilgilenen bir yönetmenin de en önemli filmi aynı zamanda. Post-emperyalist bir çağdan bakıldığında (hazır Francis Fukuyama ve izleyicileri “ideolojilerin ölümü”nü ilan etmişken, “tarihin sonu” türünden mavraların epeydir vurgulanmaya devam ettiğine tanık olmuşken) ideoloji ve ajitasyonla örülü bu filmin daha bir mana kazandığını söylemek, dahası bunu her fırsatta dillendirmek gerekir.
1925 yılında dünya sinema sahnesine çıkan bu güçlü film, Ayzenştayn’ın 1905 Devrimi’nin 20. yıldönümünü kutlamak için bizzat Bolşeviklerce görevlendirilmesiyle çekildi. Bay Deha’nın belirlediği konu ise Potemkin Zırhlısı’ndaki denizcilerin ayaklanması ve denizcilere destek veren Odessa halkının katliama maruz kalmasıydı. Odessa merdivenlerinde sivil halkın Çarlık askerleri tarafından katledildiği o unutulmaz sahne de sinema tarihinin en ünlü sahnelerinden biri. Bu sahne en çok taklit edilen -taklitten öte bir saygı duruşu olarak da düşünülebilir elbette- sahnelerden biri. The Godfather ve Dokunulmazlar bu filmlerden sadece birkaçı.
Yıllardır söylenegelen şu içi kof sanat mı propaganda mı gibi yüzeysel tartışmaların film teorilerinde çoktan gözden düştüğünü imleyebiliriz. Halkın direnme gücünü, zorbaya, ezene, iktidara karşı tükenmez birliktelik ruhunu sembolize eden, aslan heykellerinin dirildiği sahne ise unutulmazlardan biri. Tartışmaya, ima bile etmeye gerek yok ki Potemkin Zırhlısı propagandist bir film. Çarlık rejiminin yıkıntılarının üzerine bir ideali ve yeni bir dünyayı kuran kendisi de yeni bir rejimin propaganda aracı. Mesela filmin kalkış noktası yaptığı olaylar belirli bir gerçeklikten yola çıksa da yer yer kurgusal bir boyuta eklemlendiğini de bu vesileyle ifşa edebiliriz. Tüm bunlarla birlikte düşünüldüğünde dahi etkisinden bir şey kaybetmeyen bir klasik Potemkin Zırhlısı…
Ayzenştayn ve Kurgu
Hazır Potemkin Zırhlısı’nı anmışken üstat Ayzenştayn’ın “kurgu” hakkındaki birkaç sözünü de buraya eklemekte fayda görüyorum:
“Sinemada bir zamanlar kurgunun her şey olduğu ileri sürüldü. Bugün ise kurgu bir hiç olarak görülüyor. Ben kurgunun ne ‘her şey’ ne de ‘hiç’ olduğu görüşlerine katılmıyorum. Sinema sanatının biçimsel olarak önemsenmesi gereken bir bölümüdür kurgu.
“Sinemada bir zamanlar kurgunun her şey olduğu ileri sürüldü. Bugün ise kurgu bir hiç olarak görülüyor. Ben kurgunun ne ‘her şey’ ne de ‘hiç’ olduğu görüşlerine katılmıyorum. Sinema sanatının biçimsel olarak önemsenmesi gereken bir bölümüdür kurgu.
Yeni birçok yönetmen kurgunun belli başlı özelliklerini unutarak ve filme yaptığı katkıyı hiçe sayarak, kurguyu operatörlerin eline bırakmıştır. Oysa konuya, hareketlere, kişilerin durum ve davranışlarına uygun bir biçimde filmi kurmak hiç de kolay bir şey değildir. Usta sinemacılar bile perdede gördüğümüz çeşitli filmlerin sahnelerinin bağlantılarında, hareketlerin birbirini takip etmesinde, kısacası anlatımda uyum kuramamışlardır. (Etkili bir anlatımdan söz ediyorum.) bu sinemacılar kurguyu unuttuklarından, ben kurguyu uygularken bağlantıların ahengiyle yetinmeyip, anlatımın heyecanını ve yoğun duygusal etkisini de göz önüne aldım.Kurgu seyircinin etkilenmesini sağlayan belli başlı unsurlardan biridir.
Neden kurguya başvurulur? Elimizdeki binlerce metre filmi olur olmaz bir biçimde keserek uçlarından yapıştırıp iki saatlik bir filmi, öngördüğü uzunluğa göre ayarlama şeklindeki bir kurgu tanımına, kurguya karşı olanlar bile katılmazlar.
Neden kurguya başvurulur? Elimizdeki binlerce metre filmi olur olmaz bir biçimde keserek uçlarından yapıştırıp iki saatlik bir filmi, öngördüğü uzunluğa göre ayarlama şeklindeki bir kurgu tanımına, kurguya karşı olanlar bile katılmazlar.
Kurguyu ön planda tutup denemeler yapanların görüşleri farklı farklıdır… Yan yana getirilmiş iki film parçasının teker teker anlattıklarından çok, birinin diğerine olan katkısı, yani ikisinin birlikte algılanmasıdır önemli olan.”
Yazan: sinefil78
Yorumlar
Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz...
Yorumunuzda avatar çıkması için gravatara üye olmalısınız!