Leonardo Da Vinci (ikinci bölüm)
20 Aralık 2024 Yazar: admin
Kategori: Büyük Sanatçılar, Manşet, Resim, Rönesans Sanatı, Sanat
Rönesans sanatını doruğa ulaştıran, “I’uomo Universale” (evrensel insan) tipinin üst örneği dâhiyane üstat Leonardo Da Vinci’nin kısa özgeçmişiyle birlikte, imza attığı birçok ilkten, özellikle resim alanındaki çalışmalarından bir önceki yazımızda bahsetmiştik. Ayrıca bir önceki yazımızın sonunda üstadın ünlü tablosu “Mona Lisa” (İtalyanca: La Gioconda; Fransızca: La Jaconde) hakkında kısa bir girizgâh vermiştik. Bu devam yazımızda tekrardan Leonardo Da Vinci’nin “Mona Lisa”sıyla başlayarak, “Son Yemek ya da Son Akşam Yemeği” (The Last Supper; İtalyanca: L’Ultima Cena) adlı ünlü freskinden kısaca bahsedeceğiz. Leonardo Da Vinci’nin eserleri elbette ki bununla sınırlanamasa da bu yazıda yalnızca üstadın yankı uyandıran bu iki şaheserinden bahsetmek istedim.
“Mona Lisa” (La Jaconde)… Gizemli gülümsemesiyle sanat tarihinin bir ikonu haline gelen Leonardo Da Vinci’nin ünlü eseri… Eser Fransa’da Louvre Müzesi’nde, son teknolojik güvenlik sistemiyle cam içinde sergilenmektedir. 1503 yılında çalışmalarına başlanan bu tablonun 1506 yılında bittiği varsayılmaktadır. Tablodaki şahsın kim olduğu hâlâ tartışılmakta olup esrarengiz Mona Lisa hakkında da bilimsel araştırmalar sürmektedir. Size şunu belirtmeliyim ki bu tablo hakkında yazılıp çizilen o kadar çok şey var ki eğer internette araştırırsanız, çok komik rivayetlerle bile karşılaşabilirsiniz. Ben sadece hepimizin bildiği birkaç varsayımdan bahsedeceğim: İlk olarak, Leonardo Da Vinci hakkında ilk biyografi çalışmasını yapan Vasari, Mona Lisa’nın, dönemin önemli isimlerinden Floransalı tüccar Francesco del Giocondo’nun eşi olduğunu ileri sürmüştür. Hatta bu sebepten ötürü Mona Lisa’ya “La Gioconda” deniliyormuş. İkincisi ise, Leonardo Da Vinci’nin kendi portresi olduğunu ileri sürüp kanıtlarını sayısal analizlere dayandıran Bell Laboratuvarı’ndan Dr. Lillian Shawartz, Leonardo ile tablodaki modelin yüz özelliklerinin aynı olduğunu söylemiştir. Son olarak bahsetmek istediğim bir araştırma bulgusu da (internetteki bir haberden aynen aktarıyorum) şu:
“Louvre Müzesi yönetiminin isteğiyle tabloyu üç boyutlu renkli lazer taramasından geçirerek rapor hazırlayan Kanada Ulusal Araştırma Konseyi uzmanları, Mona Lisa’nın, o zamanlar genellikle hamile ya da yeni doğum yapmış kadınların kullandığı, çok ince ve saydam bir tülle boynundan aşağısını örttüğünü, kızılötesi yansıma tekniğini de kullanan araştırmacılar, saçlarının serbest bırakılmamış olduğunu ve başın arkasında topuz yapılarak toplanmış olduğunu fark etti. Da Vinci’nin tablosunda ayrıca hiçbir fırça izi de belirlenemedi. Tabloda çok ince ve yekpare boya tabakası bulunduğu anlaşıldı. Eserde hiçbir parmak izi de tespit edilemedi; oysa bazı uzmanlar, sanatçının tabloyu parmaklarını kullanarak yaptığına inanıyordu.”
Buna ek olarak belirtmeliyim ki Leonardo’nun bu eserinde figürün arkasında uzanan manzaranın gittikçe soluklaşması, buğulu bir ton alması, üstadın bir buluşudur. Böylece o zamana kadar yalnızca çizgi perspektifiyle sağlanan derinlik, Leonardo’nun “sfumato” diye tanımladığı bu yeni buluşla, diğer eserlerine de daha inandırıcı bir boyut kazandırmış olup sanat camiasında bir ilke imza atmıştır.
1911’de müzede kaybolan Mona Lisa tablosu, 1913’te bulunmuştur. Bundan sonra daha dikkatli korunan tablo, Louvre Müzesi’nin ikonu haline gelmiştir. Hatta Mona Lisa günümüzdeki popülerliğini Dan Brown’un “Da Vinci Şifresi” adlı romanı ile daha da arttırmıştır. Kitap, Vatikan tarafından her ne kadar yasaklansa da (birtakım dinsel, bilimsel ve sembolik şifreler içerdiği ve beraberinde birçok kehaneti getirdiği için) dünya çapında en az 45 milyon satmayı başarmıştır. Sonuç olarak, Mona Lisa, Louvre Müzesi’nden gizemliliğini ve efsanesini korumaya devam etmektedir.
Son akşam yemeği, Hz. İsa’nın yakalanmadan önce havarileriyle yediği son yemek olarak Yuhanna’da geçmektedir ve dönemin birçok sanatçısı bu konuyu eserlerinde incelemiştir; ama en önemlisi Leonardo Da Vinci’nin son akşam yemeğidir. Leonardo Da Vinci’nin “Mona Lisa”dan sonraki en ünlü eseri olan “Son Yemek ya da Son Akşam Yemeği” (İngilizce: The Last Supper; İtalyanca: L’Ultima Cena), 15. yüzyılda (tahmini 1495–1498 yılları arası), Duke Lodovico Sforza’nın isteği üzerine Milano yakınlarındaki Santa Maria Dele Grazie’nin duvarına yapılan fresktir. “Altın Oran”ın başarıyla kullanıldığı bu freskte Hz. İsa, son akşam yemeğinde havarilerine, içlerinden birinin ona ihanet edeciğini açıklamıştır ve bu açıklama sonrası havariler arasındaki korku ve şaşkınlık yansıtılmıştır. Leonardo’nun kullandığı malzemeden dolayı hassas bir çalışma olan bu fresk, o hayattayken tahrip olmaya başlamıştır ve günümüze kadar da onarılmıştır; ama yanlış müdahaleler de eserin bozulmasını hızlandırmıştır. Bu kadarla anlatılmaması geren bu şaheser de, “Mona Lisa”dan farksız değildir rivayetler konusunda. Sonuç olarak bu iki şaheser hakkında daha çok açıklama yapmak isterdim; ama bu işin uzmanı olanlara haksızlık etmek istemem doğrusu. Bu tarz konular gerçekten hassastır, her ne kadar üzerinde durulmak istenmese de… İşte bu sebeple, konumum dolayısıyla, bu “basit” yorumu bu kadarla sınırlamak istedim. Umarım tatmin edici olmuştur…
(Devam edecek)
Yazının birinci bölümüne buradan, üçüncü ve son bölümüne ise şuradan ulaşabilirsiniz.
Yazan: Melike Karagül
alfa on Per, 25th Ara 2024 12:57 am
İki bölüm de zengin işlenmiş. Devamını da bekliyorum…
melikekaragul on Per, 25th Ara 2024 8:46 pm
Teşekkürler… En kısa zamanda yazının üçüncü ve son bölümü yayımlanacaktır…
wherearethevelvets on Per, 25th Ara 2024 11:54 pm
Hiç sevmem bu lafı ama Leonardo da Vinci’nin sanatı, politik duruşundan ayrı bir şekilde incelenemiyor. Sadece politik görüşünü değil, kişiliğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü ancak kendisini tanırsak, resimlerinde işlediği “kadın- erkek ayrımı yapılamayan” portrelerini anlayabiliriz. Mona Lisa’nın bile erkek (Leonardo’nun kendisi) olduğu düşünülüyorsa, ressamın özel hayatının eserlerine ne kadar yansıdığını anlayabiliriz.
Neyse ki tüccarlarla ruhban sınıfı para konusunda bir birine girdi de Rönesans çıktı. Yoksa Leonardo değil desteklenmek, kazık üzerinde yakılırdı.
Yazan arkadaşın da ellerine sağlık diyorum. Gerçekten bilgilendirici bir yazı olmuş…
melikekaragul on Cum, 26th Ara 2024 4:14 pm
Teşekkürler…İlk yazının başında belirtmiştim sadece sanatsal kişiliğine değinmeye çalışacağımı.Haklısınız eserlerini anlamak için onun her yönünü bilmek lazım özellikle kişiliğini…O kadar çok ayrıntı var ki birbirine bağlı olan, çıkamıyor insan. Sadece kendi çapınızda en marjinale indirmekle kalıyorsunuz o kadar…
wherearethevelvets on Cum, 26th Ara 2024 7:33 pm
Biliyorum arkadaşım, 1. bölümü okuduğum için yazıma böyle başladım. Ben de sanatını anlattığım bir kişinin, bunu özel hayatıyla paralellemekten hoşlanmazdım. Ama bu adamda olay değişiyor. Bir de Leonardo’nun hangi yönünü anlatacaksın; hakkında yazılmış sayfalarca kitap var yine de yeterli değil. Dediğin gibi optimum düzeyde ancak böyle bahsedilebilirdi.
melikekaragul on Pts, 20th Nis 2024 12:54 pm
Mona Lisa
O mavi sis perdesi seni dünyadan ayırıyor
Ya o iğneleyici, özgür ve gizemli tebessümün, hep dolaşıp durmaktan, amansızca Tanrı’ya şükrediyor
Yeryüzünü ve gökyüzünü bırakmış olmaktan…
-Ch. Maurras-
sevinç on Sal, 5th Oca 2024 9:46 pm
ben epey önceleri mona lisa nın ressamın kendisi olduğunu apaçık görmüştüm zaten.belki deneme, belki anne özlemi, belki de saklı kalmış bir narsizm ya da bir sapıklık.ama mona lisa,leonardo da vinci dir.bunu görmemek için kör olmak gerek.bu kolaj,iyi bir karşılaştırma.benim görüşümü doğruluyor.
GamzE on Cts, 9th Oca 2024 1:24 pm
Çok güzel bir seri olmuş, kalemine sağlık hocam. Gerçekten de hala çok garip, çözülememiş. Dan Brown eserlerini okumaya devam