Lütfi Ömer Akad’ın İstanbul’u
Kasım 24, 2024 by Editör
Filed under Duyurular, Klasik Filmler, Sanat, Sinema, Türk Sineması, Yeşilçam Klasikleri
1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi, geçtiğimiz günlerde hayata veda eden Türk Sineması’nın usta yönetmeni Lütfi Ömer Akad’ın İstanbulunu sayfalarına taşıdı. Sinema tarihçisi Ali Can Sekmeç’in dergi için kaleme aldığı “Lütfi Ömer Akad ve İstanbul” başlıklı inceleme yazısı okuyucuyu, Akad’ın filmografisine doğru biraz siyah-beyaz biraz renkli bir yolculuğa çıkarıyor.
Akad’ın Filmografisinden İstanbul
Şehri en çıplak, en sahici haliyle filmlerine yansıtan Lütfi Ömer Akad, eski İstanbul semtlerini çalışmalarında fon olarak kullandı. “Yalnızlar Rıhtımı”, “Vesikalı Yarim”, “Seninle Ölmek İstiyorum”, “Kader Böyle İstedi”, “Gelin-Düğün-Diyet” üçlemesi ve “Üç Tekerlekli Bisiklet” gibi bir döneme damgasını vurmuş yapıtları 1453 İstanbul Kültür ve Sanat Dergisi inceledi. Tüm filmlerin ortak noktaları, İstanbul’du.
Lütfi Ömer Akad, 1949 yılında “Vurun Kahpeye” filmi ile başlayan sinema kariyerinin ilk yıllarında, o günkü Türk sinemasında henüz var olmayan sinema dilinin kurulması çabalarının öncüsü olmuştu. Hikâyeleri ele alış biçimi ve bunları işleyişindeki sadelik Akad’ın kendine has bir sinema dilini oluşturmasını sağlamıştı. Tiyatro kökenli sinemacıların geliştirdiği dekor üzerine kurulu, yaşamayan mekân kullanımı yerine, gerçek mekân kullanımına yönelmişti.
İstanbul ve Aşk Üçlemesi
Vesikalı Yarim, Seninle Ölmek İstiyorum, Kader Böyle İstedi
Her ne kadar yönetmenin kendisi böyle adlandırmasa da “Vesikalı Yarim”, “Kader Böyle İstedi” ve “Seninle Ölmek İstiyorum” filmleri, genel olarak şehrin farklı köşelerinden umutsuz aşk öykülerini anlatır.
Her ne kadar yönetmenin kendisi bir İstanbul üçlemesi olarak adlandırmasa da “Vesikalı Yarim”, “Kader Böyle İstedi” ve “Seninle Ölmek İstiyorum” filmleri, genel olarak İstanbul şehrinin farklı köşelerinden umutsuz aşk öykülerini anlatır. 1968’de çekilen “Vesikalı Yarim”, büyük şair Orhan Veli’nin “Tahattur” adlı şiirinin finalinden almıştır ismini… Türkan Şoray ve İzzet Günay’ın başrollerini paylaştığı çalışma, Türk sinemasının unutulmaz filmlerinden biri olarak kabul edilir. Halil (İzzet Günay), Kocamustafapaşa’da manavlık yaparak yaşayan evli bir adamdır. Arkadaşlarıyla eğlenmek için Beyoğlu’na çıkar. Yolları ünlü Çağlayan Saz’a düşer. Burada karşılarına Sabiha (Türkan Şoray) adlı bir kadın çıkar. Halil ile Sabiha arasında tutku dolu bir aşk başlar. Filmde küçük ama gönlü büyük insanların davranışları yorumlanmış, mekân kullanma, ölçülü duygusallık ve fedakârlığın küçük ama etkili hali vurgulanmıştır. Ayrıca Ali Uğur’un kamerasından İstanbul şehri, filmin içine olabildiğince etkili ve abartısız şekilde yerleştirilmiştir. Beyoğlu, Tarlabaşı, Tepebaşı, Beşiktaş Balık Pazarı, Dolmabahçe, Topağacı ve Belgrad Ormanı… Film içinde bir İstanbul gezisine çıkar seyirci. Aynı yıl çekilen “Kader Böyle İstedi”, küçük, derli toplu bir İstanbul filmidir. Ahmet (İzzet Günay) adlı kendi halinde bir dolmuş şoförüyle, Nilüfer (Nilüfer Koçyiğit) adlı çok zengin bir aile kızının umutsuz ve acı bir sonla biten aşklarının öyküsüdür anlatılan. Sade ve sahici bir aşk ve fonda İstanbul… Bu kez İstanbul üzerinde dolaşan kameranın sahibi Mike Rafaelyan’dır. Yağmurlu, puslu, sisli havalarda çekilen Bayazıt meydanı, Eminönü, Beşiktaş, Boğaziçi, Sarıyer görüntüleri filmin dokusuna son derece sağlam bir destek sunar. 1969’da çekilen “Seninle Ölmek İstiyorum”da Selma (Türkan Şoray), milyoner Rıza (Cahit Irgat) ile evli olmasına rağmen mutluluğun uzağında bir kadındır. Nihat (İzzet Günay) adlı mühendis bir gençle tanışınca umutsuz bir aşk başlar. Biri mutsuz, diğeri yalnız iki insan, onları anlamayan insanlar tarafından âdeta birbirlerine itilirler. Bu kez İstanbul üzerinde Gani Turanlı’nın kamerası gezinir.
İstanbul ve Göç Üçlemesi
Gelin, Düğün, Diyet
Akad’ın 1973-1974 yıllarında Erman Film adına çektiği bu üç film, bir göç üçlemesi olarak Türk sinema tarihindeki yerini almıştır. “Taşı toprağı altın” denilerek, yerini yurdunu geride bırakıp yeni hayatlara pencere açmak isteyen insanların Haydarpaşa Garı’nda başlayan İstanbul serüvenleri aslında 1950’lere kadar uzanmaktadır. 1970’lere gelindiğinde, artık “gecekondu” denilen ve yalnızca bu insanların yaşadığı derme çatma kenar mahalleler kurulmuştur İstanbul’un kıyısında bucağında… Lütfi Ömer Akad, bu insanların İstanbul’da var olma savaşlarına çevirmiştir kamerasını…“Gelin”de konu edilen aile Yozgat, Sorgunlu’dur. “Düğün”de Şanlıurfalı, “Diyet”te ise Afyonlu… Üçlemenin tamamının hikâye birliği içinde olmasına rağmen, üç filmde de ağırlık kadın kahramanın üzerindedir. Meryem gelin, Zelha bacı ve işçi kız Hacer tiplemeleri Hülya Koçyiğit üzerinden işlenmiştir. “Gelin”, trenin Haydarpaşa Garı’na gelmesiyle başlar. Yozgat, Sorgunlu Hacı İlyas’ın oğlu Veli, gelini Meryem ve küçük oğulları Osman da İstanbul’a gelmiştir. Aile önceden gelmiş, bir kenar mahallede bakkal dükkânı açmış ve kök salmaya niyetlenmiştir. Amaç İstanbul’un merkezine yürümek, büyümektir. Aslında istenen büyümek değil, değişmektir ama bedeli ağırdır. Ailenin yaşadığı yer, Mecidiyeköy’ün aşağılarında bir mahallede, dükkân ve çevresi ise Kemerburgaz’da çekilir. Filmde ayrıca Haydarpaşa Garı, Karaköy vapuru, Eyüp ve çevresi de görüntülenir. “Düğün”de Şanlıurfa’dan İstanbul’a göçmüş Zeliha, Cemile ve Habibe adında üçü kız, Halil, İbrahim ve Yusuf adında üçü erkek altı kardeşin öyküsü vardır. Zelha, tüm kardeşlerinin annesi gibidir ve bu yüzden Şanlıurfa’daki nişanlısı Ferhat’ı bırakıp İstanbul’a gelmiştir. Fakat İstanbul’da var olmak bu altı kardeşe de bedel ödetecektir. “Düğün”de kullanılan mekânlar yine Kemerburgaz ve Eyüp çevresindedir. Ayrıca Sirkeci sahil yolu, Eminönü gibi İstanbul’un kalabalık mekânları da filmde yer alır. Göç üçlemesinin son filmi “Diyet”te ise, Afyon’dan kopup babası Yusuf ile İstanbul’a gelen ve iki küçük çocuğuyla terk edilen fabrika işçisi Hacer’in öyküsü anlatılır. Hacer, çalıştığı cıvata fabrikasında hemşerisi Hasan ile tanışır ve onunla evlenir. Fakat fabrika sendikaya üye olanlarla olmayanlar arasındaki sürtüşmeye sahne olmaktadır. Hacer sendikadan yanadır ama Hasan asla… Bu karşı duruşun acı bir bedeli olacaktır. “Diyet” Gayrettepe, Mecidiyeköy ve çevresinde çekilir. Filmde ayrıca Valikonağı Caddesi ve Nişantaşı da yer alır.
Lütfi Ömer Akad filmlerinde İstanbul genel anlamda, dramatik yapının elverdiği ölçüde ve ölçülü bir seyir izlemiştir. Akad için, İstanbul’un özel anlamlar yüklenmiş ve bunu takip eden özel bir kullanımı olmamıştır. Akad’ın kamerası kimi zaman eleştirel bakmış, kimi zaman da duygusal yaklaşmıştır İstanbul’a.
İlk Kadın Fotoğrafçımız: Naciye Hanım
Kasım 24, 2024 by Editör
Filed under Duyurular, Fotoğraf, Fotoğraf Sanatçıları, Sanat
“Arka Oda Toplantıları”, İstanbul araştırmalarına farklı bir boyut kazandırmak amacıyla kentin gizli tarihine doğru yolculuğuna Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine odaklanan konferanslarla 2024 Güz Dönemi programıyla devam ediyor.
Arka Oda Toplantıları 2024 sonbahar programı 24 Kasım Perşembe günü Gülderen Bölük’ün İlk Kadın Fotoğrafçımız Naciye Hanım konulu konferansı ile başlıyor.
“1919 yılı başlarıdır. 37 yaşında genç bir kadın, İstanbul Yıldız’daki Sait Paşa Konağı’nın önüne bir levha asar: “Türk Hanımlar Fotoğrafhanesi- Naciye”!
O tarihten sonra, cephede savaşan kimi askerler mektuplarını eşlerinin fotoğrafları iliştirilmiş olarak alırlar. Çünkü o dönemde erkek fotoğrafçılar karşısında peçelerini açmaları hoş karşılanmayan kadınlar, paşa kızı-asker eşi Naciye Hanım’ın karşısında rahatlıkla yüzlerini ve omuzlarını açıp, saçlarını dökerek poz verirler ona.”
24 Kasım 2024 Perşembe 18.30
Gülderen BÖLÜK
İlk Kadın Fotoğrafçımız Naciye Hanım
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü
Arka Oda
Etkinlik ücretsizdir.
Uluslararası Osmanlı Dans Kültürü Kongresi
Leave a Comment
UNESCO Uluslararası Dans Konseyi CID-UNESCO İstanbul Beyoğlu Şubesi tarafından, 24-27 Kasım 2024 tarihlerinde “Uluslararası Osmanlı Dans Kültürü Kongresi” yurt dışından ve Türkiye genelinden akademisyen ve eğitmenlerin katılımı ile İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenecektir. Kongre kapsamında, sunum ve bildirilerden oluşan sempozyumlara ve uygulamaya yönelik atölye çalışmalarına yer verilecektir.
Bu kongre, UNESCO “Görünmeyen Kültürel Mirasın Korunması” ve “Kültürlerarası Yakınlaşma” projeleri çerçevesinde UNESCO Uluslararası Dans Konseyi (Conseil International de la Danse) CID–UNESCO tarafından aşağıda belirtilen amaçlara yönelik olarak düzenlenmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, imparatorluk sınırlarında yaşamış olan farklı milletlerin dans kültürleri ile ilgili uzman ve profesyonellerin biraraya gelmesini sağlamak;
Dans, müzik, tarih, sanat tarihi, felsefe ve diğer disiplinlerden araştırmacıların, araştırma verilerini ve yaklaşımlarını, uluslararası bir platformda paylaşmalarını sağlamak, akademik olarak geçerliliği kanıtlanmış teori ve bilgileri bir çatı altında toplamak;
Döneme ait, eğlence, performans, sosyal veya rituel niteliği taşıyan dans formları ile ilgili, özüne sadık uygulamalarının, uzman eğitmen ve araştırmacılar tarafından canlandırılması ve sunulmasını sağlamak.