Rötarlı Şairler! Sirki
Edebiyat tarihi incelendiğinde görülür ki büyük şairler, en geç yirmili yaşlarının sonuna doğru şiire başlamışlardır. Hatta çoğu yirmili yaşlarda ilk şiir kitabını çıkartmıştır bile. Tabi bundan önce, şiirleri defalarca edebiyat dergilerinde yayımlanmış ve şiir okurunun bildiği birer şair haline gelmeye başlamışlardır. Yani edebiyat tarihinde, kırk yaşından sonra şiire başlayan büyük bir şair yoktur. Bırakın büyük şairi, gerçekten şair vasfına sahip hiç kimse yoktur edebiyat tarihinde, kırkından sonra şiire başlayan. Bunun psiko-dinamik nedenlerini açıklamak elbette psikolog ve sosyologların ilgi alanına girer, ama nesnel durum açıkça bunu göstermektedir.
Günümüzde, internet devrimi sonrası kırkından hatta ellisinden sonra şairliğe! soyunan pek çok şahıs türemiştir. Bunlar internet öncesi de vardı ve yazdıkları şiirleri! uyduruk gazetelerin dandik şiir köşelerine yolluyorlar ve bu şiirler! yayımlandığında da kendilerinde vehmettikleri şair vasfını perçinlediklerini sanarak egolarını şişirmeye devam ediyorlardı. Bugün internet devrimi ile birlikte bireysel iletişim olanaklarının sınırsızlaşmasıyla bu rötarlı şairler! çok daha kolay at koşturacakları alanlara kavuştular.
Bu şahıslar, çalıştıkları işten emekli olduktan sonra boşluğa düşen kişilerdir. Ömür boyu hayatlarını anlamlandıramadıklarının farkına varırlar birden, günlük meşgaleleri olan mesleklerinden ayrı düşünce. Böylece, hem zaman geçirmek hem de giderayak kendilerini anlamlı kılacak işlerin içinde olmak ve adlarını yarına bırakabilmek kaygısıyla “hobi” dedikleri uğraşlar edinirler. Kimi resim kursuna gider kendini ressam sanmaya başlar. Kimi de şiire musallat olur. “Kırkından sonra saz çalmak” diyerek çok güzel ifade edilen bir durumdur bu halk deyimiyle.
Bu rötarlı şairler! yaşları itibariyle az kalan zamanlarının telaşıyla koşar adım şiir! yazmaya başlarlar. Ölüm korkusu bir yandan enselerine üflemeye başlamıştır ne de olsa azar azar. Onlara sorsan, aslında çok önceden büyük şair olacaklardır da iş- güç -aile çoluk- çocuk devrimci mücadele - parti - örgüt çalışmaları vs engel olmuştur hep onlara. Ancak vakit bulmuşlardır muhteşem yeteneklerinin ürünü şiirlerini! insanlara lütfetmeye. Koca dünya şairi Nazım Hikmet’in bile toplasan ömür boyu yazdığı birkaç yüz şiiri varken, bu rötarlı şairler! birkaç senede BİNLERCE şiir! yazarlar. İç dökümü denebilecek tarzda yazılmış ve en fazla “anlatı” türüne dâhil edilebilecek tümcelerden oluşan metinlerinin, sanki bu tümceler dizeymiş gibi alt alta yazılıp aralarına devrik tümceler katılarak, biraz da uyak düşürülmesiyle şiir olduğunu zannederler.
Bunlardan bir tanesiyle yüz yüze görüşme olanağım olmuştu. Sanal şiir âleminin şahsen iyi bildiği isimlerden biridir kendisi. Adını anmayacağım bu pamuk saçlı şahıs, emekli olduktan sonra güzelce bir “entelektüel sakalı”! bırakmış ve şiire sarkmaya başlamıştır. 60 yaşlarındaki bu rötarlı şair!, 6 sene önce şiire başladığını ve 6.000 şiiri olduğunu gururla söyledi bana aynı masada oturduğumuzda. Ben de “Peki içlerinde 6 tane şiir var mı” dediğimde ise elbette bozuldu ve bir şeyler geveledi ancak… Yılda 1000 şiir yani güne vursanız 3 şiir eder. Def-i hacet giderir gibi günde 3 kere zırvalanmış metinler vardır ortada, ama sorsanız bu rötarlı şair! hayat koşullarının engel olduğu müthiş yeteneğini, az kalan zamanının baskısıyla telaş içinde ortaya koymak derdindedir. Tıpkı diğer yüzlerce benzeri gibi…
Rötarlı şairlerin! kafasına şiir antolojisi ile vurmayın boşuna, kendi hallerine bırakın.
Yazan: Serkan Engin
sekoengo@gmail.com
Fatoş on Per, 3rd Haz 2024 5:45 am
Çoğu doğru, birazı acımasız, diye okudum bu bağıran eleştiriyi.
Ama doğrularına takıldım en çok. Kendime baktırdınız bir an, 34 yaşındayım, iki senedir şiir yazıyorum, 15 tanesine kefilim (burdan artı verdiniz sanırım, bu eleştiriyi yazan böyle yapar eminim)
Çok birikim istiyor şiir yazmak, zaman istiyor haklısınız, hele ki şiirin temeline kişinin kendini yatırması gerekir ki bu da yenilik istiyor, şiirde yeni bir kişilik…
Antolojilerine katılmadım, yaşlı, genç, entel, asi, hüzünlü şair yetmelerinin, ama kendim için yazdığım şiirlerimden de soğudum bu yaş meselesi yüzünden.
Yaş, evlenmek, çocuk doğurmak, işe girmek, askere gitmek, hayatına bir yön vermek, vs vs için önemlidir.
Şairler ve şaircikler var tamam ama aşkın yaşı yoktur kadar savunuyorum şiir yazmanın yaşı olmadığını.
operadaki sessizlik on Pts, 7th Haz 2024 1:22 am
sonuna kadar katılıyorum. türkiye’de ne kadar futbol varsa o kadar şiir var.
Fatoş on Çar, 16th Haz 2024 2:28 am
operadaki sessizliği bozduğun iki cümle yazmışsın…
kimse milyonlarca siteden blogtan şikayet etmiyor, herkes kendi ifadelerini, bildiğini ve beğendiğini paylaşmak istiyor çünki, böyle de olmalı ki, iyiyle kötü, ala’yla berbat ayrılsın…
hangi şeyin en iyisi olduğuna da insanların kendileri karar versin…
çünki, taçlılar ve taçsızlar hemen belli olur…
türkiye’de ne kadar futbol varsa onun yüzlerce katı kadar site ve blog var…
GamzE on Çar, 23rd Haz 2024 5:06 pm
Şiir yazan, yazan, deneme yazan, yazan . . . ne yapalım, ellerinden kalemi mi alalım? Yok ya da kırkından sonra kalemi alalım, baksana o zaman yazmaya başlıyorlarmış, pek hoşsunuz doğrusu.
A.Rıza on Çar, 14th Tem 2024 4:44 am
Serkan Engin, yazdıklarında o kadar haklısın ki şurasında şöyle yanlı diyecek bir şey görmemekteyim, teşekkürler ederim. ÇÜNKÜ, durmadan yazmayı bırak hayatları boyunca yazdıkları kadar kitap oyuyanını arasan, bir yarışma yapsan, emin ol ki yazdıkları kadar kitap okuyan bulamazsın. Durmadan yazıyorlar, okumadan yazmak olur mu?
A.Rıza
Abdullah Oral on Cts, 20th Nis 2024 8:31 pm
Yerden yere vurarak eleştirdiğiniz insanlar için yaptığınız eleştiride belki haklılık payı vardır.
Sizce insanlar 40 yaşın üzerinde şiiri bırakmalı ya da kendi köşesine mi çekilmeli?
Öncelikle şiir her yazarın kendi penceresinden bakmış olduğu uzaklardaki yaşadığı duygu yoğunluğundan doğan sözlerdir.
Sizin pencerenizden benim bakma imkanım yoktur, o pencere size aittir
Benim penceremden baktığında gördüğüm şeyler de benim dağarcığımda oluşan şeylerdir.
Bunları insanların yaş sınırlaması ile ölçemezsiniz.
Bir de çalışan insanların emekli olduktan sonra şiir yazmasının neresi yanlış, zulmü, sömürüyü, özgürlük arayışını başka kim bize daha iyi anlatabilir ki?
Parmağına çekiç vuran bir işçinin acısını o işçiden daha iyi bize kim yansıtabilir ki?
Karl Marx, Kapital’de anlattıklarını bir işçinin bir günlük yaşadığını anlatması o insanlar yaşama tutunmak için hesaplarını çok iyi yapabiliyorlar ki yaşayabiliyorlar. Öyleyse kendi şiirlerini gecikmeli olsa da yazabilirler ki bunun adı emeğin şiiri olur…
Abdullah Oral on Cts, 20th Nis 2024 9:48 pm
Bu yorumu yaptıktan sonra antolojiye girdim. Şu ana kadar yaklasşık 50 değişik kişinin sözde şiirlerini okudum, size daha çok hak verdim. İçinde ne emek vardı ne de kendileri ki bu insanların çoğunluğu en büyük emeğin insan olduğunu unutmuşlar. Adam aç it gibi hırlıyor. Ama yine de şükrediyor, adına da şiir diyor. Çok haklıymışsınız..