Johann Strauss Jr. & Blue Danube

Dünyaca ünlü Avusturyalı besteci Johann Strauss’un oğlu, “Valsin kralı” Johann Strauss Jr. (1825 – 1899)… Blue Danube (An der schönen blauen Donau / Mavi Tuna) başta olmak üzere, Emperor’s Waltz (Kaiser-Walzer), Voices of Spring (Frühlingssümmen), Roses from the South (Rosen aus dem Süden) gibi birçok valsin yaratıcısı Johann Strauss Jr…

Bir vals ritüeli olan “Blue Danube” (op.314 – Mavi Tuna) ile adını “Valsin Kralı” olarak tarihe kazıyan Johann Strauss Jr., bu valsiyle çocuk yüreklerimizde taht kurmayı başarmıştır, hatta zihnimize nüfuz etmiştir diyebiliriz. Çocukluğumuzun vazgeçilmezi “Susam Sokağı”ndaki “Bu benim önüm önüm önüm… Bu benim sırtım sırtım sırtım…” şeklinde, o zamanlar, biz çocuklara önümüzü arkamızı öğreten bu eserde, parçanın sonunda kuklalardan birinin “önüm arkam.. önüm arkam” derken kendinden geçtiği bu klibi eminim hatırlamışınızdır… Şahsen çok net hatırlıyorum ve Strauss hayranlığımın tohumlarını bu klibe borçlu olduğumu düşünüyorum…

Bununla birlikte, Looney Tunes’ın vazgeçilmez kahramanı Elmer Fudd’un orkestra şefi olduğu “Blue Danube” sahnesi geliyor aklıma… Kısaca bu sahnenin teması: Strauss Jr.’ın büyüleyici tınıları eşliğindeki kuğuların seremonisine kendini kabul ettirmek isteyen çirkin ördek yavrusunun kuğu ailesinden ezik bir biçimde dışlanması… Bununla birlikte Johann Strauss Jr.’ın anısına, 1953 yılında yapılan ödüllü “Tom ve Jerry” çizgi filmindeki Johann Mouse karakteri… Bu çizgi filmde Strauss Jr.’ın “Emperor’s Waltz” (Kaiser-Walzer op.437) eseri kullanılmıştır. Bununla birlikte birçok filmde de Strauss Jr.’ın eserleri ve melodileri kullanılmıştır. Birkaç örnek: Alfred Hitchcock imzalı, 1933 yapımı “Waltzes from Vienna” adlı sanatçıyı anlatan biyografik film. Stanley Kubrick’in unutulmaz filmi 2024: A Space Odyssey’de (1968, 2024: Uzay Macerası) ve Avrupa sinemasının son dönemdeki yetkin filmlerinden, Dominik Moll imzalı Lemming (2005, Kuzey Faresi). İlginçtir, Lemming’de Mavi Tuna bir yolculuk esnasında arabanın teyibinden çalınıyor kulağımıza. Moll’un 2024: A Space Osyssey ile örtük bir ilişki kurduğu kesin. Evet, bu filmler yalnızca bazıları…

Bunun dışında 1938 yapımı “The Great Waltz” filmi. Bu filmde müzisyenin hayatı anlatılmış olup, Strauss Jr.’ı Fernand Gravey canlandırmıştır… Ayrıca “Kül Kedisi”, “Pamuk Prenses” gibi pek çok masal filmlerinin olmazsa olmazıdır Strauss Jr.’ın valsleri…

Aslında koro için yazılmış bir vals olan “Blue Danube”, ilk olarak şiirle birlikte koro tarafından seslendirildiğinde beklenen başarıyı yansıtmamıştır. Sonra şiir kısmı atılmış ve eseri yeniden orkestra için düzenlemiştir Strauss Jr. Sonuç olarak eser, büyük yankı uyandırmış ve valslerinin en ünlüsü olan “Blue Danube” valsi doğmuştur. Günümüzde halen birçok filmin müziği (reklam filmleri dâhil) olmaya devam eden bu vals ve Strauss Jr.’ın diğer valsleri, çağımıza damgasını vurmaya devam etmektedir…

Strauss Jr.’ın müziği her yıl, Viyana Filarmoni Orkestrası’nın ünlü yeni yıl konserinde çalınmaktadır. Bu âdet, 1929′da Viyana Devlet Orkestrası ile özel bir Johann Strauss Jr. programı yapan Avusturyalı orkestra şefi Clemens Krauss’un çabaları ile geliştirilmiş olup 1941′den beri aralıksız devam etmektedir.

Yazan: Melike Karagül

Film Müzikleri Üzerine Düşünceler (1) - Steven Spielberg & John Williams

Film izleme sonrası yapılan klasik muhabbetleri düşünelim: Filmin oyuncularını ve performanslarını değerlendirme, yönetmen hakkında çeşitli fikirler yürütme ve de yönetmenin diğer filmlerine referanta bulunup izlenen filmle mukayesede bulunma… olmazsa olmazlardandır. Bununla birlikte; film dublajlıysa seslendirilmesi, çeviriyse alt yazıları, filmin geçtiği yer-zaman, oyuncuların kostümleri ve bunların “müzik”le uyumu… Bunların dışında, benim bazı durumlarda anlam veremediğim ve tartıştığım bir konu olan “filmin orijinal adı ile dilimize uyarlanan adı arasındaki uyuşmazlık”… Belki sizlere basit bir ayrıntı gibi gelebilir; ama bunun, bir filmin pazarlanması açısından önemli bir ayrıntı olduğunu düşünmekteyim. Anlatmak istediğim mesele, yapılan eleştirilerin göreceli olmasının yanı sıra ön plana çıkan seyirci algısındaki seçiciliktir…

Burada anlattıklarımın dışında (“algısal seçiciliğime” dayanarak) yer vermek istediğim konu: Beyazperdede geri planda tutulan, daha doğrusu “öteki”ler kısmının başını çeken, algısal bütünlük açısından önemli olduğunu düşündüğüm “Film Müzikleri”dir.

Bir film için özel olarak tasarlandığı, amacının filmdeki dramatik anlatımının güçlendirilmesi olduğu, görsel kurguyla eş zamanlı yazılan bir alandır film müzikleri… Bu tanıma göre film müzikleri salt görüntüsüz dinlendiğinde haz alabileceğimiz bir tür değildir. Buna paralel, salt film müziklerinin klasik müzikten bir farkı olmayacağını ileri sürebiliriz. Buradaki sonuç: “Film müziğine anlam kazandıran, beslendiği klasik müziğin görüntü ile birleşmesidir.” Peki, bu durumun aksini düşünelim ve kendi içimizde bir paradoks yaratalım. Şöyle ki: “Film müziğinden haz alan kişi aynı zamanda iyi bir klasik müzik dinleyicisidir.” diyebilir miyiz? Bunu diyebilmek için, film müziğinin temelini oluşturan klasik müziğin çok iyi anlaşılması gerekmektedir dinleyici tarafından. Buradan çıkan sonuç ise: “Salt film müziğini anlamak, iyi bir klasik müzik dinleyicisinin avantajıdır.” Her iki sonucu birlikte değerlendirdiğimizde ortaya çıkan tanım ise: Asıl amacı görsel anlatımı desteklemek olan, film esnasında sıradan izleyiciler tarafından dinlenmeyen, hatta umursanmayan; ama ayrıca dinlendiğinde iyi bir müzik olduğu anlaşılan türdür film müzikleri.

Öncelikli olarak bahsetmek istediğim konu, film müziğinin “yaratma süreci”dir. İşin zor kısmı olan bu süreçte, filme ilişkin temalar yaratılır ve filmin bütününü oluşturan parçalar bir araya getirilir. Bizi ilgilendiren kısım ise, yaratılan filmin ana teması ile bu temayı oluşturan parçaların“müzik”le uyumudur. Bu noktada müzik yapımcısına çok büyük bir görev düşmektedir. Bir yapımcı filmlere müziği ile ruh katabilmelidir. Öyle bir uyum yakalamalıdır ki, müziği ile filmin ömrünü uzatsın… Yapmış olduğu müzik filmle ve filmdeki karakterlerle o kadar iyi bütünleşmelidir ki, her bir notanın izlenimi kalsın seyircide… Mesele, bir yapımcının kafasındakileri seyirci ile “empati” kurarak filme, müzikle yansıtmasıdır aslında. Böylece seyirciyi derinden etkileyecek olan hikâye, müzikle birleştiğinde daha can alıcı olacaktır. Bu noktada müzik yapımcısının başarısı, filmin yönetmeninin başarısını tetikleyecektir adeta. Bu duruma en iyi örnek, Steven Spielberg – John Williams ikilisidir. İkilinin aklıma gelen başlıca filmleri şunlardır: “Sugarland Express”, “Jaws”, “E.T”, “Indiana Jones Serisi”, “Schindler’s List”, “Saving Private Ryan”, “Artificial Intelligence”, “Catch Me If You Can”, “The Terminal”, “Münich” ve “War of the Worlds.”

Bu birbirinden başarılı filmler, bu ikilinin birbirleriyle olan uyumunu ve dostluğunu bizlere göstermektedir. Bununla birlikte Spielberg, Williams için şunu söyler: “Tema için doğaçlama olarak pek çok çeşitli varyasyonlar yaratılabiliyor ve uyumu, melodiyi, birçok temayı ve orkestrayı bütünleyen kişi odur.” Buradan şunu anlamaktayız ki, müzikler sahnenin önüne geçebilir. Yani filmlerin önüne geçen müziklerin de var olduğudur… İşte bunu bizlere kanıtlayan, Spielberg ve Williams ikilisidir.

Film müziğinin anlaşılmasında müzik yapımcısına olduğu kadar biz seyircilere de önemli görevler düşmektedir. Öncelikle şu konudan bahsetmek istiyorum: Bir film izlerken doğal olarak, diyaloglara odaklanır seyirci. Aslında diyaloglardan öte onlara anlam kazandıran birçok ayrıntı (efektler, kostümler, sahne tasarımı, müzik…) vardır filmde. İşte en başında da belirttiğim gibi bu durum tamamen seyircinin algısındaki seçicilikle ilgilidir. Zaten iyi bir seyirci, filmi oluşturan parçaları anlamsal bir bütünlük içinde, filmin kurgusu ile paralel olarak sindiren seyircidir. Bu da o seyirci için filmin sadece diyaloglardan ibaret olmadığını kanıtlar. Bu durumla ilgili olarak bahsetmek istediğim bir başka konu, “Müziğin sahne ve repliklerle nasıl bir ilişkisi olduğu” hakkındadır. Farklı sahnelerde yer alan oyuncuları düşünelim. Bu farklı sahnelerde yer alan oyuncuların karakteristik özelliklerine göre temalar vardır. Tüm bunlara dayanarak da her sahnenin kendine özgü müziği vardır. Ayrıca bu sahnedeki her karakterin notasını bulabilirsiniz onunla özdeşleşen. İşte bu noktada film müziklerinin asıl amaçlarından biri ortaya çıkmaktadır: Seyirciye, karakterdeki aşinalık ve farklılık duygusunu yaşatmak… Seyirciye düşen görev ise dikkatli olmaktır. Bu durum seyirciye kolaylık sağlar aslında. Öyle bir şey ki, seyircinin, farklı sahnelerde herhangi bir karakterin temasıyla nasıl bağlantı kurulduğunu “müzik” sayesinde anlaması hiç de zor değildir.

Yazan: Melike Karagül

« Önceki Sayfa