Türk Halkı 10 Yılda 1 Kitap Okuyor!
DES’in Kütüphaneler Haftası Ar-ge Raporu; Türk Halkı 10 Yılda 1 Kitap Okuyor!
DESAM’ın ‘Kütüphaneler Haftası’ dolayısıyla hazırladığı rapora göre; Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda ortalama 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor.
Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Genel Başkanı Gürkan Avcı, Türkiye’de kitap okunmamasının yapısal nedenleri olduğunu belirterek, okul öncesi dönemden üniversite eğitiminin sonrasına kadar kitap okumanın stratejik bir konu olarak ele alınmadığını söyledi.
Sendikanın düşünce kuruluşu olan DESAM tarafından hazırlanan “Eğitim ve Kültür Politikalarının Gençlik Üzerindeki Yansımaları” konulu rapor hakkında değerlendirmelerde bulunan Genel Başkan Gürkan Avcı, “Türkiye’de kitap okunmamasının nedeninin birey değil, ezberci ve sınavcı eğitim sistemidir. Kozmopolit ve taklitçi kültür politikaları başta olmak üzere eğitim sisteminin kendisidir. Sistem ve rejim kitap okumayı teşvik etmiyor. Böylece okumaktan, kitaptan, kültürel faaliyetlerden, bilimden, nitelikli gezi ve tatillerden, dünyayı tanımaktan uzaklaştırılan Türk insanı da sağlıklı kararlar veremiyor” dedi.
Kültür, eğitim ve bilim merkezleri olması gereken kütüphanelerin Türkiye’de kitap okutma stratejilerinin olmadığını, kitapların halen e-kitap haline getirilemediğini, oysaki çağımızda kitabın, okurun evine, otomobiline, ayağına kadar götürülmesi gerektiğini kaydeden Gürkan Avcı, günümüzde otomobilde, yolculukta, tatilde kitap okumanın önü açılmalıdır. Bunun için sesli kitaplar da yapılmalıdır. Klasik, eski kitap okuma alışkanlıklarımızı terk etmeliyiz. Özellikle gençliğe farklı bir stratejiyle kitap okuma alışkanlığı kazandırmalıyız. Aksi takdirde okumayan gençlik ülke geleceğini karartacaktır, dedi.
“Türkiye’de son yıllarda uygulanan neo-liberal politikalar öncesindeki okuma alışkanlığı devam edecek olsaydı, Türkiye bugün bir başka Türkiye olabilirdi” diye konuşan Gürkan Avcı, Türkiye’de gençliğin geleceğe umutla bakması gerektiğini, sürekli şikayet etmekten vazgeçerek ülke sorunlarının çözümüne kanaat getirmesi gerektiğini ve dünyayı değiştirebileceğine inanması gerektiğini kaydederek, “Ama bugün geleceğini Avrupa Birliği’ne bağlamış, kaderini küresel politika yapıcılara teslim etmiş bir toplum var. Bunun yanında bilgili geçinen siyaset adamları bu toplumu çekip çeviriyorlar. Okuyanlar da aslında manipüle edilmiş şeyler okuyorlar. Neler okuyorlar bakarsak popülizm neyi basmışsa onu okuyorlar, dedi.
21. yüzyılda bilginin giderek daha fazla önem kazandığını, bilgisayar ve internet teknolojilerinin bilginin keşfedilmesinde, depolanmasında, dağıtım ve kullanımında “devrim” niteliğinde değişikliklere neden olduğunu fakat bilgi toplumunun görev ve rollerini değiştirdiğini söyleyen Gürkan Avcı, Türkiye’de kütüphanelerin bilginin üretim, düzenleme ve yayımına yeterince katkı sağlayamadığını ve çağa ayak uyduramadıkları için gereksinim duyulan bilgilerin hizmetinde stratejik görevlerini yerine getiremediklerini söyleyerek, “Türkiye’de kütüphanecilik hizmetleri toplumsal ihtiyaçlar açısından algı ve yaklaşım politikasızlığı nedeniyle ilgi görmemekte ve izole kurumlar olarak varlığını sürdürmektedir. Eğitim, kültür ve bilim araştırma açısından yeri çağdaş politikalarla belirlenemediği için kütüphaneler toplumsal katkılarını sağlıklı bir biçimde yerine getirememektedir” dedi.
Kütüphanelerle gençler arasında organik bir ilişki oluşturulamaması yanı sıra kütüphaneler bilgi, kültür ve eğitim arayan kişilere kaynaklarını en doğru, yeterli ve en kısa süre de ulaştıramadığı için kütüphaneler kuruluş amaçları açısından işlevlerini yerine getirememektedir şeklinde konuşan Gürkan Avcı, Öyle ki, bilgi sistemlerini tasarlamak kurmak ve kullanmak konusu başta olmak üzere bilgi sistemlerini kullanıcı gereksinimlerini belirlemek, kaynak seçmek düzenlemek, kullanıma sunmak konularında ve kullanıcılarla bilgi kaynakları arasında aracı görevini üstlenmek açısından kütüphanelerimiz hem nitelik hem de nicelik açısından oldukça çağdışı kalmıştır, dedi.
2009 yılı itibariyle Türkiye’de toplam 45 çocuk kütüphanesi, 14 yazma eser kütüphanesi ve 55 gezici kütüphane olmak üzere toplam 1152 kütüphane olmasına karşılık Almanya’da 10.531, İngiltere’de 4.620, İspanya’da 5.209 kütüphane bulunduğunu söyleyen BES Genel Başkanı Gürkan Avcı, şunları kaydetti:
Ülkemizdeki kütüphanelerin 52’si de çeşitli nedenlerle kapalı bulunmaktadır. 2024 yılı verilerine göre Türkiye’deki kütüphanelerde 13 milyon kitap olmasına karşılık, Bulgaristan’da 46 milyon, Rusya’da 739 milyon, Almanya’daki kütüphanelerde 104 milyon kitap mevcut.
Türkiye’de kütüphanelere kayıtlı üye sayısı 493 bin 500 iken, İran’da 7 milyon, Fransa’da 16 milyon, İngiltere’de 35 milyon kütüphane üyesi bulunuyor.
Almanya’da 7 bin 500 kişiye 1 kütüphane düşerken Türkiye’de 68 bin 500 kişiye 1 halk kütüphanesi düşmektedir ki öte yandan Türkiye’de 95 kişiye bir kahvehane düşüyor.
Kişi başına düşen kitap sayısı Almanya’da 25 bin, AB ortalaması 16 bin iken Türkiye’de kişi başına düşen kitap sayısı 6 bin olarak ortaya çıkıyor.
Almanya’da halk kütüphanelerinde çalışan kütüphaneci sayısı 8 bin 337, Fransa’da 7 bin 88, İngiltere’de 6 bin 978, İspanya’da 3 bin 794, Türkiye’de sadece 333 kişidir.
Türkiye’de kitap, genel ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235’inci sırada yer alıyor. Sendikamız AR-GE Birimi DESAM’ın “Okuma Alışkanlığı” adlı raporuna göre Türkiye’de okunan kitaplar genellikle “siyaset, aşk, cinsellik” konularını işliyor.
Türk halkı, kitap okumaya yılda yalnızca 6 saat zaman ayırıyor. Türkiye kitap okuma konusunda çoğu Afrika ülkelerinin gerisinde kalmış durumunda.
Japonya’da toplumun yüzde 14’ü Amerika’da yüzde 12’si İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, Türkiye’de yalnızca binde 1 kişi kitap okuyor.
Bir Japon yılda ortalama 25, bir İsviçreli yılda ortalama 10, bir Fransız yılda ortalama 7, bir Türk ise 10 yılda ancak 1 kitap okuyor.
Oysaki günde en az bir saat kitap okunması gerektiğini, kitap okumanın kendini tanımanın, yaratıcı bireyler olmanın, mutlu ve güçlü bireyler olmanın en kestirme yolu olduğunu söyleyen Gürkan Avcı, Kitap okumanın Türkiye`nin geleceği açısından stratejik bir önem taşıdığına da işaret ederek, “Günümüzde ülke ve toplumlar var olma stratejilerini yaratıcılık sektörü üzerinden kurgulamaya başlamışlardır.
Artık toplumların yeraltı kaynakları eskisi kadar önem arz etmiyor. Nitelikli insan kaynağı giderek önem kazanıyor. Cep telefonu, diz üstü bilgisayar, internet ve ileri teknoloji ürünleri gibi dünyaya yön veren icatlar yeraltında bulunmadı.
Bunlar yaratıcı toplumların icat ettiği buluşlardır. Türkiye`nin parlak geleceği için muhataralı yeraltı kaynaklarına güvenmek yerine, okuyan toplumu inşa etmek gerekiyor. Tüm bilimsel araştırmalar yaratıcı olmanın kitap okumakla mümkün olduğunu gösteriyor.
Türk insanı okuma alışkanlığı kazanmadan yaratıcı bireyler çıkarması mümkün değildir, dedi.
ÜNİVERSİTE MEZUNU SAYISI 15 KAT ARTTI, KİTAP OKUMA ORANI YÜZDE 10 DÜŞTÜ
Türkiye’de bugün, 1965 yılına göre, üniversite bitirenlerin sayısının 15 kat artmasına rağmen kitap okuma alışkanlığının yüzde 10 daha düşmesinin üzüntü verici olduğuna dikkat çeken Avcı, “Evde anne ve babasını kitap, gazete okurken gören çocuğun kitap okuma alışkanlığı kazanması daha kolay oluyor. Evde kitaplığın olması, hatta çocuğun kendi kitaplığının olması, çocukta kitap okuma alışkanlığını sağlamakta büyük önem taşıyor” dedi.
Gürkan Avcı, Türkiye’de kitap okuma alışkanlığının artması için küçük yaştan itibaren kitap okuma alışkanlığı kazandırılması gerektiğini kaydederek anne babalara şu önerilerde bulunuldu:
“İlk yaşlardan itibaren anne babalar çocuklarına resimli öyküler okuyarak, okuma alışkanlığı kazandırmaya çalışmalıdır. Çocuğun okumaya olan ilgisini kamçılamak için en uygun dönem ise ilköğretim çağıdır. Bu yüzden, anne babalar ilköğretim 1 ve 2. sınıf çocukları için, metni uzun olmayan kitaplar, doğa, hayvan ve diğer çocukların da içinde yer aldığı bol resimli kısa öyküler, 2 ve 3. sınıf öğrencileri için tabiat veya insan hayatı gezi, serüven, coğrafya, ilk çağlara ait öyküler, okuma alışkanlığı konusunda etkili olabilir. 3 ve 4. sınıf öğrencileri için, cinsiyet farklılaşması ortaya çıkmaya başladığı için, sözcüklerin yer aldığı öyküler, giriş, gelişme, sonuç bölümlerini içeren öyküler daha uygundur. 4 ve 5. sınıf erkek öğrencileri için, bilim ve buluşlara, kız öğrencileri için, okul ve aile hayatını içeren konuların yanında, duygusal temaların yer aldığı öykü kitapları almak daha sağlıklı bir seçim olur.
salim olcay on Paz, 1st Nis 2024 8:45 pm
“Türkiye’de son yıllarda uygulanan neo-liberal politikalar öncesindeki okuma alışkanlığı devam edecek olsaydı, Türkiye bugün bir başka Türkiye olabilirdi” diye konuşan Gürkan Avcı, Türkiye’de gençliğin geleceğe umutla bakması gerektiğini, sürekli şikayet etmekten vazgeçerek ülke sorunlarının çözümüne kanaat getirmesi gerektiğini ve dünyayı değiştirebileceğine inanması gerektiğini kaydederek, “Ama bugün geleceğini Avrupa Birliği’ne bağlamış, kaderini küresel politika yapıcılara teslim etmiş bir toplum var. Bunun yanında bilgili geçinen siyaset adamları bu toplumu çekip çeviriyorlar. Okuyanlar da aslında manipüle edilmiş şeyler okuyorlar. Neler okuyorlar bakarsak popülizm neyi basmışsa onu okuyorlar,” dedi.
Her şeyi özetleyen bir paragraf olmuş… Kitap okumaktan korkan bir ülke haline getirildik ve günümüzde de bunun sonuçlarını yaşıyoruz. Ülkemizin eğitim sıralamasındaki yerini yükseltmek için uydurulan açıköğretime, asıl görevi akılcı ve eleştirel düşünmeyi öğretmek olan üniversite muamelesi yapılırsa, mezun sayısı artar ama okuma oranı düşer tabii ki…