15. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali

15. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ne başvurular başladı…

10-17 Mayıs 2025 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 15.yaşını kutlamaya hazırlanıyor.  

Yapım yılı 2025-2012 olmak önkoşuluyla uzun metraj, belgesel, kısa ve animasyon kategorilerinde film başvurularınızı bekliyoruz.

Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’ne yönetmeni veya yönetmenlerinden biri kadın olan filmler başvurabilir.

Festivale başvurmak için filminizin ön izleme DVD kopyası ile doldurduğunuz başvuru formunu Uçan Süpürge adresine gönderebilirsiniz.

Festivale başvurular için son tarih 1 Mart 2025.

Başvuru Formu ve yönetmeliğe buradan ulaşabilirsiniz.

sanatlog.com

Entre les murs (2008, Sınıf)

Entre Les Murs / Sınıf (2008, Laurent Cantet), her şeyiyle bir ritüeli andıran tanışma sahnesiyle başlar. Bu tanışma özellikle okulda yeni göreve başlamış öğretmenler ile daha önce okulda görev yapan öğretmenler arasındaki karşılıksız diyaloglardan oluşur ve bu sohbet biraz da soğukluk yaratır. Birbirleriyle yıllardır çalışan öğretmenlerin davranışları ve resmi konuşmalarından bunu anlıyoruz. Bu yüzden sanki bir ayinsel tanışma faslı izliyormuş hissine kapılırız. Öğretmenlerimizin çoğu daha önce banliyöde görev yapmışlardır. (Ülkemizde zorunlu doğu görevine benzer sanırım). (Ayrıca Fransız banliyölerini anlatan 95 yapımı La Haine/ Protesto filmini izlemek bu film için bir ön hazırlık olabilir. Nasıl olsa ‘sınıf’tayız. ) Öğretmenlerin şimdiki görev yerlerine baktığımızda da ortam ve öğrenci açısından pek farklı olmadığını, farklı kültür ve ülkelerden gelen çocukların benzer kozmopolit yapının taşları olduğunu görebiliriz. Özellikle benzer tanışma ritüelini sınıf içerisinde de görmemiz ve bir öğrencinin kendisini tanıtırken ismini yazdığı kâğıdın altına Cezayir bayrağı çizmesi oldukça ilginçtir. Bu bize izleyeceğimiz filmin arka fonunu da yansıtmaktadır. Bir nevi kara koyun muamelesi yapılan, ötekileştirilen toplumların durumlarını da yansıtır. Film bu konuda bize bazı kopyalar vermekten de geri kalmaz. Başrolde bir Fransız öğretmeni olduğu için derslerimizde Fransızcadır. Haliyle yapılan vurgu biraz da Fransız milliyetçiliğine üzerinedir. Derste anlamı bilinmeyen kelimeler tahtaya yazılır, bir öğrenci kalkıp bilmediği kelime olarak ‘Arjantinli’ kelimesini söyledikten sonra öğretmenin şu sorusuyla karşılaşır. ‘Arjantin’de yaşayan insanlara ne denir?’. Cevabı oldukça basittir hatta soruya aynı öğrenci cevap verir. Arjantinli. Peki ya bilinmeyen kelime Fransalı- Fransız- olsaydı ne olurdu? Bilinmeyen kelimeyi değiştirdiğimizde ve açılımladığımızda karşımıza bilinmeyen bir kelimeden çok daha büyük bir sorun çıkar.

Filmin derdi aslında kelimelerden çok daha büyük, dersler öyle bir hale gelmeye başlar ki, ders olmaktan çıkar bir manifestoya, aforizmalara dönüşmeye başlar. Eleştirilen eğitim sisteminin tamamen dışına çıkar; özgür akılların, düşüncelerin filmi haline gelmeye başlar. Anlamı bilinmeyen kelimelere baktığımız da saçma sapan kelimelerin tahtaya yazıldığını görmekteyiz. Pekâlâ, öğrenciler bu basit kelimeleri bilmeyebilir ama bildikleri başka şeyler, daha önemli şeyler vardır. Öğretmenin cümle kurarken sürekli özne durumunda kullandığı ‘Bill’’ ismine karşı çıkar bir öğrenci. Sürekli bu ‘ soluk benizli’ ismi kullanmasını eleştirir. Neden Rachid, Ahmet ya da Aisatta isimlerini kullanmadığını biraz da kızgınlıkla dile getirir. Öğretmenin cevabı basittir. ‘Eğer hepinizin kökenleriyle ilgili isimleri yazarsam zamanımız yetmez.’’ Tabi ki sonunda öğrencilerin dediği olur ve Aisatta ismi yazılır. Burada dikkat edilen nokta öğrencilerin bir şey öğrenmiş olması ya da istediklerini yaptırabilme güçleri değil, eğitim sistemindeki çarpıklığın düzeltilmeye çalışılmasıdır. Bu da filmimizi ‘anarşist’ bir yapıya taşımaktadır. Eğer sistem düzeltilecekse yıkım olmalıdır kaos olmalıdır, değişim- devrim- olmalıdır. Bir kız öğrencinin öğretmenine dediği gibi ‘Siz de biraz değişin’’.


Öğretmenimiz değişime hazır değildir. Hatta bu değişimi reddetmekte ısrar etmektedir. Kendisi var olan düzeni korumayı amaçlamaktadır. ‘Aydınlanma hareketi’ni çocuklara öğretmek isteyen Tarih öğretmeniyle olan kısa diyaloglarını yazarsak sanırım aydınlatıcı olacaktır. 

—Aydınlanma Hareketi” onlara ağır gelecektir.
—Peki ya Voltaire? O da mı ağır gelir?
—Voltaire”i anlamaları zor.
—Candide basit…
—Candide için henüz erken.
—Zadig…?
 —Evet, ama yine de ağır gelecektir.

Görüleceği üzere Tarih öğretmeninin bütün çabaları, Fransız öğretmenimizi ikna etmek için yetmez. Hâlbuki öğrencilerin derslerdeki duruş ve konuşmalarından bunun çok ötesinde olduklarını anlıyoruz. Acaba bunu sembolik anlamda Fransız devrimiyle karşılaştırabilir miyiz? Değişime direnen sistem (aynı zamanda yıkılması gereken) öğretmendir ve bu sistemi yıkmaya çalışan (aynı zamanda yıkacak olan) öğrencilerdir. Bu iki kutup arasındaki gerilim her daim var olmuştur ve ihtiyacı olan tek şey herkesin bildiği gibi bir tür ‘kıvılcım’dır. Öğrencilerin de sorunlu bir dönem (ergenlik) içerisinde olmaları da bunu açıklıyor. Aslında var olan kıvılcım pek fazla uzakta değildir. Bir tenefüs arasında başka bir öğretmenin, öğretmenler odasında sinirli bir şekilde öğrencileri aşağılaması, onları hor görmesi ve nerdeyse onları birer hayvan olarak tanımlaması belki de bu konuda diğer öğretmenlerin bir takım fikirlerini değiştirmelerine neden olabilmektedir. Burada da doğrudan bir devrim olmasa da dolaylı olarak oluşan ve Fransızca öğretmenimizin onların daha çok içsel yapılarını incelemeye koyulması ilginçtir.


Derslerde bizde derse gireriz ancak bu dersler genelde gerilim üzerine kuruludur tenefüs olduğu zaman biz de rahatlarız. Filmin amacı da bu zaten. Türk sinemasında yer edinmiş Hababam sınıfı’nı ele alalım bu açıdan. Benzer şekilde derslerde ders işlenmez ister istemez öğretmenler kendilerini farklı bir ortamda farklı bir şekilde bulurlardı. Aslında Sınıf’ta da aynı şeyleri görürüz. Tek farklı yönü mizahi ya da eğlendirmeye dayalı olmasından çok dersin ‘ders’ olmaktan çıkıp bir tür suçlama, düşünüş tarzını eleştirme, öğretmen-öğrenci arasındaki gerilimin artması üzerinedir. Öğrenciler burada öğretmenlerine ‘erkeklerden hoşlanıyor musunuz’ ya da ‘bize karşı çok çirkin kelimeler kullanıyorsunuz’’ şeklinde sorular sormaktan geri durmazlar. Ancak bu karşılıklı gerilim belli bir süreden sonra birbirini tanımaya ve kişiliğe değer verme şeklinde olarak fışkıracaktır. Bunu özellikle utanma üzerine yapılan konuşmalarda görebiliriz. Neden veya neyden utandıkları sorulduğunda öğrencilerin cevaplarının daha çok kendi ırk ve deri renklerinden dolayı ya da kültürel farklılıktan oluşan kaygıları dile getirdiklerini görmekteyiz. ‘Sınıf ‘ Fransa’nın alegorisine dönüşür bu derste.


Aslında film söylemek istediklerini sonradan söylemeye başlıyor, ilk bakışta bakıldığı zaman ilkin devrimci altyapısıyla başlayan film sanki bunu kabullenmiş vaziyette ilerlemeye konusunu daha da özel bir duruma çeviriyor. Bir anlamda bunun handikap olup olmadığını söylemek zor. Çünkü sonrasında bahsedilen birçok şey her ülkede her okulda yaşanan tür olayları kapsıyor. Veli toplantıları, öğrencilerin kendilerini tanımaya başlaması, öğretmenin ‘iyileşmesi’ ve öğrencileri takdir etmesi oldukça klişe bir özellik kazandırıyor. Hababam Sınıfı’ ndaki veli toplantılarını, öğrenci sorularını hatırlayacak olursak konu bütünlüğünü de kavramış oluruz. Bana göre film bu açıdan bakıldığında söylemek istediğinin altından kalkamayacak olduğunu anlayıp yön değiştiriyor ve bu şekilde kendini sıradanlaştırıyor. Uyumsuz öğrenciler, ergenlik sorunları olanlar, arkadaşlar arası dedikodular çekişmeler vs. filmin yönünü daha da özelleştiriyor. Hatta sınıf temsilcilerinin öğretmenlerin toplantısında bulunması ve burada özel olarak konuşulan birçok durumun dışarıya taşınması beraberinde birçok sorunun patlak vermesine neden oluyor. Bu tip diyalogların ve rahatsızlıkların seyirciyi öğretmenin tarafına çektiğini ayrıca belirtelim. Truffaut’un bu konudaki devrimci filmi Les Quatre Cents Coups/ 400 Darbe filmini bir sınır olarak kabul edersek şimdiki Fransız eğitim sistemi ve öğrenci kapışmalarının ne yönde değiştiğini görebiliriz…

Kusagami (Orhan Miçooğulları)

kusagami@sanatlog.com

5. Palto Film Günleri

5. Palto Film Günleri 19 – 25 Aralık 2025 tarihleri arasında kapılarını sinemaseverlere açıyor…

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü ve İletişim Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen, Eskişehir Film Festivali (E.F.F) ‘nin çeşitli birimlerinde çalışan, film festivalinin heyecanını birebir hisssetmiş bir grup arkadaşın kendi çabalarıyla oluşturdukları Palto Film Günleri 5. yılında da büyük bir tutku ve heyecan ile hazırladığı programı seyircilerine sunuyor…

5. Palto Film Günleri,  göstereceği filmler, fuaye söyleşileri ve atölye çalışmaları ile Eskişehir’de kış ortasında bir sinemasal alan oluşturma fikrini her daim taze tutuyor. 5. Palto Film Günleri’ne bu sene de yine Anadolu Üniversitesi Yunusemre Kampüsü içindeki Sinema Anadolu ev sahipliği yapacak.   

Sponsorluğunu Eskişehir Tepebaşı Belediyesi, KafePi, Varuna Gezgin Cafe, Böcek Yapım, Luna Proje’nin üstlendiği 5. Palto Film Günleri kapsamında gösterilecek 11 uzun metraj film ile Eskişehir yine Dünya sinemasının en iyi örnekleri ile buluşacak. Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü öğrencileri tarafından 5 yıl önce büyük bir heyecanla başlatılan Palto,  Anadolu Üniversitesi’nin sınırlarını aşıp, tüm Eskişehir’in merakla beklediği, kent dışından sinema seyircilerini de çeken bir film festivaline dönüştü.

Katılan yönetmen ve oyuncuların, izleyici ile buluşmanın mutluluğunu yaşadıkları Palto Film Günleri, şehir dışından sinema meraklıları için de her yıl Aralık ayının son günlerinde Eskişehir’e yolculuk etme sebebi oluyor.

5. Palto Film Günleri, 19 Aralık Pazartesi günü, Anadolu Üniversitesi Sinema Anadolu’da gerçekleşecek olan açılış töreninin ardından, Emrah Serbes’in kitabından uyarlanan, başarılı yönetmen Serdar Akar’ın imzası ile beyaz perdeye taşınan “Behzat Ç. : Seni Kalbime Gömdüm” filmi ile kapılarını sinemaseverlere açacak. Filmin ardından ise yönetmen, senarist ve oyunculardan oluşan film ekibi ile söyleşi gerçekleşecek!

Açılış Partisi KafePi’de…

5. Palto Film Günleri’nin açılış coşkusu, davetli sinema oyuncuları, yönetmenler, Palto ekibi ve sinemaseverlerin katılımıyla, 19 Aralık Pazartesi akşamı Eskişehir KafePi’de kutlanacak…

Filmler…

Bu yıl, tam bir hafta boyunca Eskişehir’de tılsımlı bir sinemasal alan oluşturacak 5. Palto Film Günleri kapsamında 11 film gösterilecek.

Avrupa sinemasının ilginç filmlerine imza atan yönetmeni Felix Van Groeningen imzalı, 2025 İstanbul  Film Festivali’nde En İyi Film Ödülü’nü alan, Belçika’nın 2025 En İyi Yabancı Film Oscar adayı “The Mısfortunates / Çölde Kutup Ayısı” Palto Film Günleri’nin sıradışı bakış açısını sinema izleyicisine bir kez daha yansıtacak.

Etkileyici görüntüleri ile dikkat çeken, Eva Green ve Ewan McGregor’ın başrolleri paylaştığı, “Perfect Sense / Yeryüzündeki Son Aşk” McGregor ile daha önce Young Adam’da çalışmış olan BAFTA ödüllü İngiliz yönetmen David Mackenzie’nin imzasını taşıyor.

64. Cannes Film Festivali’nin açılış filmi olan, usta yönetmen ve oyuncu Woody Allen’ın kendi tarzındaki dokunuşları ile beyazperdeye yansıyan “Midnight in Paris / Paris’te Gece Yarısı”, Palto izleyicisine Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway, Salvador Dali gibi büyük isimlere de rastlama fırsatı yaratacak!

Karanlık Sırlar’ın yönetmeni Güney Koreli sinemacı Ji-woon Kim’un son filmi “I Saw The Devil / Şeytanı Gördüm” Kore’de yaş sınırlamasıyla neredeyse yasaklanma noktasına gelen bir yapım. 5.Palto film günlerinde gece yarısı seansı ile seyirci karşısına çıkacak film, korku sinemasının başarılı bir örneği sayılıyor.

Genç yönetmen Özcan Alper’in yeni filmi “Gelecek Uzun Sürer”, Türkiye’de katıldığı birçok festivalden ödülle döndü. Ayrıca 36. Toronto Film Festivali’nin Çağdaş Dünya Seçkisi kapsamında izleyici karşısına çıktı. Fransa, Türkiye, Almanya ortak yapımı olan film, 5. Palto Film Günleri’nin merakla beklenen yapıtları arasında.

Dünya Sinemasının dikkat çeken isimlerinden Iciar Bollain, yazıp yönettiği, oyunculuk yaptığı filmlerle kendi duruşunu başarı ile yansıtıyor. Bollain’in son filmi, aynı zamanda İspanya’nın Oscar adayı olan “Even The Rain / Yağmuru Bile” sıradışı konusu ve etkileyici görüntüleri ile sinemaseverlerin ilgi odağı olacak yapımlardan.

Rus yönetmen Andrei Zvyagintsev imzalı “Elena”, Sundance Film Festivali’nde Uluslararası Sinemacılar Ödülü’nü almıştı. 64. Cannes Film Festivali’nde de dikkatlerden kaçmayan ve Juri Özel Ödülü’ne layık görülen film, Eskişehir prömiyerini 5. Palto Film Günlerinde gerçekleştirecek yapımlardan!

Eskişehir Anadolu Üniversitesi mezunu, kendine özgü dili ile absürd sinemanın Türkiye’deki başarılı temsilcilerinden olan Onur Ünlü’nün son filmi, bir kara mizah örneği olan “Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi”, 5. Palto Film Günleri kapsamında izleyici karşısına çıkacak.

Türkiye Sineması’nın Dünya’da yankı bulmasına büyük katkıları olan Nuri Bilge Ceylan imzalı “Bir Zamanlar Anadolu’da”, 5. Palto Film Günleri’nin heyecanla beklenen filmlerinden… Psikolojik dram türündeki bu yapım, eşsiz görüntüleri ve başarılı kadrosu ile de göz dolduruyor.  64. Cannes Film Festivali‘nde Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen film, aynı zamanda Türkiye’nin 2025 Oscar adayı.

Emrah Serbes’in kitabının ardından televizyon dizisi olarak hatırı sayılır bir hayran kitlesi oluşturan Behzat Ç. serisinin beyazperdeye yansıması “Behzat Ç. : Seni Kalbime Gömdüm”, son zamanların başarılı yönetmenlerinden Serdar Akar imzasını taşıyor. Polisiye türündeki bu film, 5. Palto Film Günleri’nin unutulmazları arasında yer alacak.

Keira Knightley,  Viggo Mortensen, Vincent Cassel gibi ünlü oyuncuların yer aldığı, 2025 Almanya yapımı, David Cronenberg imzalı “A Dangerous Method / Tehlikeli İlişki”, Psikanalist Sigmund Freud ve Freud’un öğrencisi Carl Gustav Jung odaklı hikayenin beyazperdede canlanmış başarılı bir örneği. The Talking Cure isimli tiyatro oyunundan uyarlanan film, 5. Palto Film Günleri’nin dikkat çeken yapımlarından…

Yönetmenler ve Oyuncular Seyirciler İle Buluşuyor…

Palto Film Günleri seyircisini de, filmlerin yaratıcıları olan yönetmen ve oyuncuları da memnun eden “film arkası söyleşiler”, etkinliğin en sevilen anlarından…

“Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi”, “Behzat Ç. : Seni Kalbime Gömdüm”, “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmlerinin oyuncu, yönetmen ve senaristlerinden oluşan ekipleri, söyleşiler yapmak üzere 5. Palto Film Günleri’ne geliyorlar.

Uğur İçbak ile Sinema Dersleri

Eşkıya, Vizontele Tuuba, Hokkabaz, Av Mevsimi gibi başarılı filmlere imza atan “görüntü yönetmeni” Uğur İçbak, kariyeri boyunca şimdiye dek 14 uzun metraj filme, 1500′ün üzerinde reklam filmine ve 80 civarında klip çalışmasına imza attı. Daha öğrenci iken çalıştığı uzun metrajlı filmlerle, en iyi görüntü dalında 2 Altın Portakal ve 1 Sinema Yazarları Derneği ödülü aldı. 5. Palto Film Günleri kapsamında, 20 Aralık 2025 Salı günü, görüntü, çekim teknikleri ve kamera hakkındaki atölye çalışması ile Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nde katılımcılarla buluşacak.

Gökçe Pehlivanoğlu / Set – Up Sergisi

1984 doğumlu genç sanatçı, Marmara Üniversitesi Sinema – TV bölümünü bitirdikten sonra New York Film Academy’de eğitim gördü. Şu an Kadir Has Üniversitesi’nde Film ve Drama Yüksek Lisansına devam eden Pehlivanoğlu, aynı zamanda profesyonel alanda yönetmenlik ve fotoğrafçılık yapıyor. Çektiği filmler ile 2025 yılından beri birçok ödül alan başarılı sanatçı, “Set – Up” adlı fotoğraf sergisiyle, 5. Palto Film Günleri’nde olacak. Palto izleyicisi, bir hafta boyunca Sinema Anadolu’nun fuayesinde Gökçe Pehlivanoğlu’nun gözünden Set – Up karelerini görme fırsatı yakalayacaklar.

Sinema Kulüpleri Palto’da buluşuyor!

Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinin “Sinema Kulüpleri”nden 2’şer öğrenci, 5. Palto Film Günleri kapsamında Eskişehir’de bir araya geliyor. Anadolu Üniversitesi’nin desteğiyle festival boyunca Eskişehir’de ağırlanacak öğrenciler, 5. Palto Film Günleri’nin konuğu olacak.

“Askıda Bilet Var mı?”

Sinema Anadolu’da her yıl olduğu gibi bu yıl da ‘’askıda bilet’’ uygulaması yapılacak. Bu uygulama ile bir bilet alan, bir bilet ücretini askıya bırakabilecek ve bu sayede ekonomik durumu uygun olmayanlar da diledikleri kadar film izleyebilecekler.

İrtibat için:                                                                                                                               

Genel Koordinatör: Mesut Tasasız / mesut@paltofilmgunleri.com

Koordinatör: Sinan Kut / sinan@paltofilmgunleri.com

Halkla İlişkiler ve Sponsorluk: Duygu Ergün / duygu@paltofilmgunleri.com 

5. Palto Film Günleri Web Adresi: http://www.paltofilmgunleri.com/

Twitter: https://twitter.com/#!/paltofilm

Faceboook: https://www.facebook.com/events/239212796144036/

sanatlog.com

14. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, TÜRSAK Vakfı tarafından her yıl gerçekleştirilen, yılın son film buluşması “Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali” son yıl en ilgi çeken filmleriyle Aralık ayında sinemaseverlerle buluşuyor.

Dünyaca ünlü yönetmen Roman Polanski’nin son filmi Acımasız Tanrı Türkiye Prömiyerini İstanbul’da Gerçekleştiriyor!

TÜRSAK Vakfının on yılı aşkın süredir düzenlediği Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali, 14 Aralık günü gerçekleştirilecek açılış gecesinde İstanbullu sinemaseverlerle buluşuyor. Her sene yılın en iyilerini sinemaseverlerle buluşturan festival, dünya sinemasının ağır toplarından Roman Polanski’nin son filmi Acımasız Tanrı ile açılışını gerçekleştiriyor.

Polanski’nin Acımasız Tanrı’sı, Amerikalı izleyicilerden iki gün önce, 14 Aralık 2025’de Randevu İstanbul’un açılış gecesinde Türkiyeli sinemaseverlerle buluşacak.

Fransa, Almanya ve Polonya ortak yapımı olan Acımasız Tanrı/Carnage, Kate Winslet, Jodie Foster, Christoph Waltz gibi Oscar ödüllerine sahip usta oyunculardan oluşan kadrosuyla dikkat çekiyor. Usta oyuncu kadrosunun yanında, ödüllere boğulmuş çağdaş bir tiyatro eserinden uyarlanan filmin senaryosu da oldukça dikkat çekici. Gerçek zamanlı bir anlatımla, açılış sahnesi hariç bütün hikâyenin tek bir mekânda geçiyor oluşu, gerilimi başarılı bir şekilde yavaş yavaş tırmandırıyor. Film, iki çocuk arasında başlayan bir kavgaya ebeveynlerin karışmasıyla başlayan bir gerilim üzerinden, üst sınıf bireylerin nezaketinin maskesini indirerek, ikiyüzlülüklerini teşhir ediyor. Bütün bunları yaparken, mizahla harmanlanmış ironik bir anlatım, eleştirinin derinliğini artırarak, filmi büyük bir keyifle izlenen bir seyirlik kılıyor.

Acılarla Geçen Bir Hayat, Filmleriyle Akıllara Kazınan Bir Yönetmen: Roman Polanski

1933 yılında, Paris’te, Polonyalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Polanski, Holocaust sırasında ailesini kaybetmiş, fakat kendisi bu büyük kıyımdan sağ olarak çıkmıştı. İlk uzun metrajlı filmi Suda Bıçak’tan (1962) ile En İyi Yabancı Film Oscar’ına aday gösterilen Polanski en çok; Şeytanın Yavrusu / Rosemary’s Baby (1968), Çin Mahallesi / Chinatown (1974), Acı Ay / Bitter Moon (1992), Oliver Twist (2005), Piyanist / The Pianist (2002), Hayalet Yazar / The Ghost Writer (2010) filmleriyle tanınıyor. Kazandığı beş Oscar ödülünün yanısıra, iki Bafta, dört César, bir Golden Globe’a ve Palme d’Or’a sahip Polanski, sinema tarihinin en iyilerinden Çin Mahallesi’nin de yönetmeni.

Usta yönetmen Roman Polanski’nin son filmi Carnage/Acımasız Tanrı (ABD / 2025) çarpıcı hikâyesiyle olduğu kadar; Kate Winslet, Jodie Foster, Christoph Waltz gibi tümü Akademi ödüllü oyuncu kadrosuyla da göz dolduruyor. Acımasız Tanrı’da, ustaca yazılmış bir tiyatro metni, usta bir yönetmenin elinde bir sinema şaheserine dönüşüyor. Ülkemizde de sergilenen ve Yasmina Reza’nın bol ödüllü tiyatro oyunu “God of Carnage”tan uyarlanan film,  Venedik Film Festivali’nde “Little Golden Lion” ödülüne layık görüldü.

Film, yaklaşık 11 yaşlarındaki iki erkek çocuğu arasındaki restleşmenin kısa sürede sertleşen bir kavgaya dönüşünü ve kavgaya karışan ebeveynlerle birlikte ortaya çıkan trajikomik durumu anlatır. “Kurban”ın ve “saldırgan”ın ebeveynlerinin kibar tanışmalarıyla başlayan ziyaret, giderek şiddetlenerek insan doğasının karmaşık yanlarını anlama ve anlatma çabasına girişen bir tartışmaya döner. İzleyicinin bilmediği şey, olayları takip eden kıyımı engellemeye hiçbirinin gücünün yetmeyeceğidir. Film, üst sınıf bireylerin nezaketinin maskesini indirerek, ikiyüzlülüklerini teşhir ederken, bunu mizahi bir dille yapmayı ihmal etmez.

sanatlog.com

III. Uluslararası Mistik Sanat Festivali

Tarihi Yarımada’da her renkten her dilden, her dinden Mistik Sanat!

Mistisizm, aşk ve sanat üçgeninde farklılıkları kabullenmenin ve hoşgörünün sanatsal sunumu olan III. Uluslararası Mistik Sanat Festivali başlıyor.

“Aşk her yerde aşk, inanç her yerde inanç, sanat her yerde sanattır. Aşkla Sanata!…” temasıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından düzenlenen ve Kültür A.Ş. tarafından organize edilen festival, 16-20 Aralık tarihleri arasında, Tarihi Yarımada’nın en mistik mekânlarında gerçekleşecek.  

Aya İrini, Yerebatan Sarnıcı, Türk İslam Eserleri Müzesi, Kızlarağası Medresesi festival mekânlarından sadece birkaçı.

Aya İrini’de Sema’nın sesinden Mevlid!

Festivalin ilk günü olan 16 Aralık Cuma günü saat 18.30’dan itibaren 2 ayrı mekânda 3 etkinlik gerçekleştirilecek. Dünyaca ünlü resim sanatçısı İsmail Acar’ın Türk İslam Eserleri Müzesi’nde “Semâ” isimli sergisi açılacak. 50 yağlı boya tablodan oluşan sergi, ziyaretçilerini semazen resimleri eşliğinde tasavvufun derinliklerine doğru yolculuğa çıkarmayı amaçlıyor.

Aynı akşam saat 20.00’de, taş plak sesli Sema, son peygamber Hz. Muhammed’e yazılan Mevlid-i Şerif ve yaratılanı yaradandan ötürü hoşgören Yunus Emre’nin ilahileriyle Bizans’ın en büyük ibadethanesi Aya İrini’de sanatseverlerle buluşacak.

Ensemble Galatia ile Orta Çağ mistizmine bir yolculuk

“Ensemble Galatia”; müziğin kilise tarafından günah kabul edildiği Ortaçağ’ın şarkılarını, Ortaçağ’ın enstrümanlarıyla 16 Aralık akşamı saat 21.00’de Aya İrini’de seslendirecek. Adını Antik Krallık Galatia’dan alan topluluk, konser için hazırladığı özel seçkide, büyük ölçüde kaybolmuş dönem dillerini bugüne taşıyan farklı tınılarla dinleyenlerin kulaklarının pasını silecek. Ensemble Galatia konserini farklı kılan bir başka özellik ise seslendirdiği şarkıların hikayelerini de dinleyiciyle paylaşıyor olması.

Derviş’in Değişimi

Dansçı ve koreograf Ziya Azazi, Sufizm’de anlatılan temel yolculuk prensiplerini göz önünde bulundurarak sahnelediği “Dervish in Progress” başlıklı gösterisi ile 18 Aralık’ta, saat 20.00’de Aya İrini’de olacak. Azazi bu eşsiz gösterisinde adeta dervişin vardığı son noktanın keyfine varmasını resmediyor.

Manas’ın kalbinden öz Türkçe “ır”lar

Adını Kırgızistan’la Çin’i birbirine bağlayan ve “Kutsal Dağlar” anlamına gelen sıra dağlardan alan Tengir Too, öz Türkçe seslendireceği destanları, kahramanlık ve aşk hikayeleri ile süsleyecek. 18 Aralık Pazar akşamı saat 21.00’de Aya İrini’de gerçekleşecek konserde topluluk mistik öğelerle süslü destansı müziklerini, geleneksel çalgılarıyla icra edecek.  

İran Sinemasının muhalif yönetmeni Kemal Tebrizi Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde olacak.

Kamerasıyla İranlılara İslam Devrimi’nin gerçekte nasıl olması gerektiğini gösteren, sisteme yönelik başarılı taşlamalarıyla güldürürken düşündüren, insan odaklı filmleriyle sadece ülkesinde değil tüm dünyada yankı uyandıran İran sinemasının başarılı yönetmeni Kemal Tebrizi, 19 Aralık Pazartesi akşamı, saat 18.30’da Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde sinemaseverlerle buluşacak.

Mistik Sanat Festivali kapsamında Kemal Tebrizi’nin “Şeyda” isimli filminin de aralarında 9 film Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde gösterimde olacak. 18 – 19 – 20 Aralık tarihlerinde izleyiciyle filmlerin isimleri şöyle: Sonsuzluk ve Bir Gün, Kurdun Günü, İşaretler ve Mucizeler, Mim Misli Mader(Annem Gibi), Şeyda, Beyaz Oda, Saklı, Dinle Ney’den, Birleşen Yollar, Sonsuzluk ve Bir Gün.

Festival kapsamında Resul Molla Kulipur’un yönettiği ve Veysel Karani’yi konu alan Mim Misli Mader(Annem Gibi) filminin Türkiye’de ilk gösterimi 19 Aralık’ta, saat 15.30’da Eminönü Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleşecek.

Şairin “Dönemeç”i

III. Uluslararası Mistik Sanat Festivali kapsamında Serhat Üstündağ’ın yazdığı ve Engin Kurt’un yönettiği “Dönemeç” isimli tiyatro oyunu 17 Aralık Cumartesi akşamı saat 20.00’de Eminönü Halk Eğitimi Merkezi’nde sahnelenecek.

Dönemeç, bohem bir hayat yaşayan ve bunalımları içinde savrulan bir şairin iç dünyasına yaptığı yolculuğu anlatıyor.  

Yerebatan’da şiir gibi bir akşam

Harun Yöndem, Yusuf Ziya Özkan ve Emin Baykırkık’ın okumaları ve Hayal Musiki Korosu’nun tınılarıyla hayat bulacak olan şiirler, 20 Aralık Salı akşamı, saat 19.30’da İstanbul’un en mistik mekanlarından biri olanYerebatan Sarnıcı’nda yankılanacak.

Mistik Sayfalar

Değişik din ve kültüre ait birçok kitabın sunulacağı sergi, 16-20 Aralık tarihleri arasında Kızlarağası Medresesi’nde gezilebilecek.

III. Uluslararası Mistik Sanat Festivali kapsamında tüm etkinlikler ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. 

Rezervasyon: Zeynep Küçükakdere 02123470739 ve 0534 9695303’tür.

sanatlog.com

« Önceki SayfaSonraki Sayfa »