Johann Wolfgang von Goethe - Dinmeyen Aşk
Bakmadan kara,yağmura,
Göğüs vererek rüzgâra,
Kayalar içinde ıslak,
Sisleri aşıp koşarak,
Sevmek, bıkmamak sevgiden!
Dinlenmeden, ara vermeden!
Ömrün tadını, neşesini
Taşımadansa boş yere
Ben ıstırabı, acıyı
Üstün tuttum sevinçlere,
O yakınlık duygusunu,
Gönülden gönüle akışı;
Ah bir şeye benzemez
İnsanı yaratır acı!
Nereye kaçayım, nereye?
Ormanlara mı, ırağa mı?
Boşuna her şey, boşuna!
Huzura varmayan neşe
Ey aşk! Her şeyin başı!
Johann Wolfgang Von Goethe
Dinmeyen Aşk
Çeviren: Selâhattin Batu
Orhan Alkaya - Tuz Günleri
Mart 6, 2025 by admin   
 Filed under Edebiyat, Sanat, Siir, Ustalara Saygı
bize yapılanları gördüm, hepsini 
bin ejder kuvvetinde kötüydüler 
bir kuşak yok edilirse belki, çok yılın 
öcünü alacaklardı; kimbilir haklıydılar 
hepsini gördüm; dağılan beyinler 
ucuz bir klişe kadar hakikiydi 
dağılan hayatlar tevazu ile romansız 
aşklar hep yarına ertelenmiş ve gizli 
sırtlanlar ısrarlı sır taciriydi 
annem de korkuyordu onlardan 
kimdi onlar çün hazır ve nazır 
onlar içimizde ve zahiriydi 
bize yapılanları gördüm, hepsini 
kimliksiz bir ülkenin sadık bekçileri 
yarınsız memurları dünden ari günün 
ve Aryan rü’yaların yanlış Batılıları 
harita üzerinde oda ararken 
hepsini gördüm, bir el bombası 
ellerinde patlayarak yok ediyordu 
boydangay boygay bir coğrafyayı 
sadakat hep bugüne gönderilmiş ve açık 
ebemler ısrarlı yol muhaciriydi 
gönlüm de korkuyordu onlardan 
onlar ki toprakta mayın suda kolera 
havada ihanet kadar çoktu 
onlar hem Yeşil hem Hareket bir ordu 
bize yapılanları gördüm, hepsini 
an benimle geçerken zamansız 
ve hep bir ukte kadar karanlık 
günler hayli sevimsiz hatıra haliyle 
isimler ölüm hükmündeydi 
kusmuğundan tanıyorduk artık insanı 
hırçın ve hükmedici bir hal sinmişti her yere 
hata! erken büyüyor burada 
feryat da korkuyordu onlardan 
eksik arzu, kayıp çocuk, masum örümcek 
onlar boşlukta karşılıksız bir soruydu 
bize yapılanları gördüm, hepsini 
yanlış tariflerle uzatılmış bir yol gibiydik 
bizden mütevelli heyeti ve icracı avukat 
kötü gün yabancısı ve yatakta hoyrat 
sözsüzlüğe tutsak bir aile, sınav çocukları 
bizden bir aşağılanmanın hazır özneleri 
münasip suçortakları…ve suskunluk hücresi için 
bie adım ileri! istendi. yıldırımlar yaratmak 
memleketi yarısına kadar demir ağlarla donatmak 
memleketin yarısını unutmak beklendi bizden 
bir bok vardı gibi sundukları hayatta 
vazgeçemezdik sanki güzel ve yetenekli olmaktan 
kudretle aptaldılar, hiç bırakmadılar korkuyu 
memleket bile korktu onlardan 
güzel ölüm, iyi abla, sine qua non hayat 
arsenik ve çaydılar, rü’yasız uyku
bize yapılanları gördüm, hepsini 
açlık gözümüze sokulmak için bekletiliyor 
vicdan derin çarpışmaların gazisi 
ibne! arkadaşımın müstear ismiydi 
havlamamızı istediler, uluyabileceğimiz kestirmeden 
onlar; zihnimize kartal salanlar 
haklıydılar, postumuza göz dikerken 
bedevi yol açacak, nizamcı oturacaktı daima 
argonotun yolu vardı ve uzakta 
meşkederdi yoksul tanrılar 
adam bile korktu onlardan 
yaratılışı yaraladılar sır fabrikalarında 
bereketsiz süt ve inançsız başaktılar 
bize yapılanları gördüm, hepsini 
benliği gölgeleyen iktidar ardımızdan ağladı 
ve hep ikizini terketti hevesle kutsanan 
hayat! merakın sağrısında çok yol alındı 
kan tarif etti göbeğinden ayrılanı 
kırılan göğün altında kamaşan gözlerimizle 
az gittik uz gittik dere tepe biz gittik 
iklimden iklime değiştik, evet 
zamanın suyu vardı, bir de bunu bildik 
ve onlardan azade korkuyu 
bize yapılanları gördüm, hepsini 
kır hayvanını okşayıp isteğe uzandık 
kırk yıl ayrı koydular kadın ile erkeği 
bize bir harf öğreteni kırk yıl hayattan kovdular 
öğüt, tütsü ve fal tutuşturdular elimize 
cinayetimizi çaldı onlar nesebi gayri sahih 
sevgiyle. oysa ne güzel yenilmiştik 
öğrenmekteydik tam acının kudretiyle 
: sabit kalemlerle silinir kan 
insan yok etmeye yazgılıdır ve varlık 
bu şiddetle sınanır. işte şöyle 
: romanımızı yakarlar, hayvanımız yaralanır 
kalbimiz kırılır soludukça çok yıllık ölümü 
ırmağımızı ateşe salar semender tıynetan-ı aşk 
gül yanlış kokarsa, tuz yakaya takılır 
bize yapılanları gördüm, hepsini 
gül yanlış kokarsa tuz yakaya takılır
Orhan Alkaya
Tuz Günleri

