Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Film
Ekim 27, 2024 by Editör
Filed under Film Listeleri & En İyi Filmler, Kült Filmler, Klasik Filmler, Manşet, Modern Klasikler, Sanat, Sinema
Yüz film listeleri hakkında sürekli yinelenen, söylenen ya da tartışılan şeyleri burada tekrar etmeye gerek yok. En nihayetinde söyleyebileceğim; bu listeyi yapmak benim için en sevdiğim 10 film listesini yapmaktan daha zorlu bir süreci kapsadığıdır. Çünkü söz konusu olan artık kendiniz değilsiniz ve ister istemez sinema adına adilane davranmaya çalışmanız durumu biraz daha ağırlaştırmaktadır. O halde şunu sormak gerekir: Bu listelerdeki filmleri seçenlerin yükümlülükleri nelerdir? Bu liste içerisindeki filmlerin yükümlülükleri nelerdir? Ve son olarak bunları okuyan sizlerin yükümlülükleri nelerdir?
Bana Göre Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Film
2001: A Space Odyssey (1968) - Stanley Kubrick
Das Cabinet des Dr. Caligari (1920, Dr. Caligari’nin Muayehanesi) - Robert Wienne
Nanook of the North (1922, Kuzeyli Nanook) - Robert Flaherty
Bronenosets Potyomkin (1925, Potemkin Zırhlısı) - Sergei M. Eisenstein
Sunrise: A Song of Two Humans (1927, Şafak) - F.W.Murnau
Un chien andalou (1929, Endülüs Köpeği) - Luis Bunuel
Menschen am Sonntag (1930) - Robert Siodmak
City Lights (1931, Şehir Işıkları) - Charlie Chaplin
M (1931, M-Bir Şehir Katilini Arıyor) - Fritz Lang
Trouble in Paradise (1932, Cennette Bela) - Ernst Luitsch
It Happened One Night (1934, Bir Gecede Oldu) - Frank Capra
L’atalante (1934) - Jean Vigo
Modern Times (1936, Modern Zamanlar) - Charlie Chaplin
Gone with the Wind (1939, Rüzgar Gibi Geçti) - Victor Fleming
La règle du jeu (1939, Oyunun Kuralı) - Jean Renoir
His Girl Friday (1940, Cuma Kızı) - Howard Hawks
Citizen Kane (1941, Yurttaş Kane) - Orson Welles
Sullivan’s Travels (1941, Aşk Yıldızı) - Preston Sturges
The Maltese Falcon (1941, Malta Şahini)- John Huston
Les enfants du paradis (1945, Cennetin Çocukları) - Marcel Carne
Out of the Past (1947, Geçmişten Kaçış) - Jacques Tourneur
Ladri di biciclette (1948, Biziklet Hırsızları) - Vittorio De Sica
The Red Shoes (1948, Kırmızı Ayakkabılar) - Michael Powell - Emeric Pressburger
The Third Man (1949, Üçüncü Adam) - Carol Reed
Sunset Blvd.(1950, Sunset Bulvarı) - Billy Wilder
All About Eve (1950, Perde Açılıyor) - Joseph L. Mankiewicz
Orphée (1950) - Jean Cocteau
Rashômon (1950) - Akira Kurosawa
High Noon (1952, Kahraman Şerif) - Fred Zinneman
Le salaire de la peur (1953, Dehşet Yolcuları) - Henri Georges Cluzot
Madame de… (1953) - Max Ophüls
Tôkyô monogatari (1953, Tokyo Hikayesi) - Yasujiro Ozu
Ugetsu monogatari (1953,Yağmurdan Sonraki Soluk ve Gümüş Ayın Öyküleri) - Kenji Mizoguchi
On the Waterfront (1954, Rıhtımlar Üzerinde) - Elia Kazan
Sanshô dayû (1954, Efendi Sansho) - Kenji Mizoguchi
Shichinin no samurai (1954, Yedi Samuray) - Akira Kurosawa
Du rififi chez les hommes (1955, Rififi) - Jules Dassin
Mr. Arkadin (1955, Gizli Dosya) - Orson Welles
Apu Trilogy: Pather Panchalli (1955, Yol Türküsü), Aparajito (1957), Apur Sansar (1959) - Satyajit Ray
The Searchers (1956, Çöl Aslanı) - John Ford
Det sjunde inseglet (1957, Yedinci Mühür) - Ingmar Bergman
Le notti di Cabiria (1957, Cabiria’nın Geceleri) - Federico Fellini
Vertigo (1958, Yükseklik Korkusu) - Alfred Hitchcock
Jules at Jim (1962, Unutulmayan Sevgili / Jules ve Jim) - François Truffaut
La grande guerra (1959, Büyük Savaş) - Mario Monicelli
Ningen no jôken I,II,III (1959, İnsan Durumları) - Masaki Kobayashi
Nobi (1959) - Kon Ichıkawa
Some Like It Hot (1959, Bazıları Sıcak Sever) - Billy Wilder
L’avventura (1960, Macera) - Michalengelo Antonioni
Le trou (1960) - Jacques Becker
Psycho (1960, Sapık) - Alfred Hitchcock
Cléo de 5 à 7 (1962, 5′ten 7′ye Cleo) -Agnes Varda
Lawrence of Arabia (1962, Arabistanlı Lawrence) - David Lean
8½ (1963, Sekiz Buçuk) - Federico Fellini
Onibaba (1964) - Kaneto Shindo
Suna no onna (1964, Kumların Kadını) - Hiroshi Teshigehara
Andrey Rublyov (1966) - Andrei Tarkovsky
Au hasard Balthazar (1966, Rastgele Balthasar) - Robert Bresson
Il buono, il brutto, il cattivo (1966, İyi, Kötü, Çirkin) - Sergio Leone
La battaglia di Algeri (1966, Cezayir Savaşı) - Gillo Pontecorvo
Le samouraï (1967, Kiralık Katil) - Jean Pierre Mellville
Marketa Lazarová (1967) - Frantisek Vlácil
Play Time (1967) - Jacques Tati
Week End (1967, Hafta Sonu) - Jean-Luc Godard
Z (1969, Ölümsüz) - Costa Gavras
Harold and Maude (1971) - Hal Ashby
The Godfather I, II (1972, Baba 1 ve 2) - Francis Ford Coppola
Aguirre, der Zorn Gottes (1972, Aguirre, Tanrının Gazabı) - Werner Herzog
Cabaret (1972) - Bob Fosse
Chinatown (1974, Çin Mahallesi) - Roman Polanski
O thiasos (1975, Kumpanya) - Theo Angelopoulos
Salò o le 120 giornate di Sodoma (1975, Salo ya da Sodom’un 120 Günü) - Pier Paolo Passolini
Network (1976, Şirket) - Sydney Lumet
Taxi Driver (1976, Taksi Şoförü) - Martin Scorsese
Voskhozhdeniye (1977, Tırmanış) - Larisa Shepitko
Ai no borei (1978, Duygu İmparatorluğu) - Nagisa Ôshima
L’albero degli zoccoli (1978, Nalın Ağacı) - Ermanno Olmi
Stalker (1979, İz Sürücü) - Andrei Tarkovski
Mephisto (1981) - Ivan Stzabo
Blade Runner (1982, Bıçak Sırtı) - Ridley Scott
Fanny och Alexander (1982, Fanny ve Aleksander) - Ingmar Bergman
Paris, Texas (1984) - Wim Wenders
Brazil (1985) - Terry Gilliam
Idi i smotri (1985, Gel ve Gör) - Elem Klimov
Europa (1991, Avrupa) - Lars Won Trier
Naked Lunch (1991, Çıplak Şölen) - David Cronnenberg
Chung Hing sam lam (1994, Chunking Expresi) - Wong-Kar Wai
Pulp Fiction (1994, Ucuz Roman) - Quentine Tarantino
Sátántangó (1994, Şeytan Dansı) - Bela Tarr
Kôkaku kidôtai (1995) - Mamoru Oshii
The Royal Tenenbaums (2001, Tenenbaum Ailesi) - Wes Anderson
Oldboy (2003, İhtiyar Delikanlı) - Chan Wook Park
Annie Hall (1976) - Woody Allen
Ordet(1955, Söz) - Carl T. Dreyer
Duck Soup (1933, Ördek Çorbası) - Leo McCarey
Sevmek Zamanı (1965) - Metin Erksan
Novecento (1976, 1900) - Bernardo Bertolucci
Trois couleurs: Bleu (1993), Trzy kolory: Bialy (1994), Trois couleurs: Rouge (1994) / (Üç Renk Üçlemesi; Mavi, Beyaz, Kırmızı) – Krzysztof Kieslowski
A Clockwork Orange (1971, Otomatik Portakal) - Stanley Kubrick
Written on the Wind (1956, Aşk Rüzgarları) - Douglas Sirk
Yazan: Kusagami
kusagami@sanatlog.com
Ahmet Muhip Dranas – Olvido
Ekim 27, 2024 by Editör
Filed under Edebiyat, Sanat, Siir, Ustalara Saygı
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağlûplar, mahzunlar…
Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan, yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını,
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı…
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.
Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla
Halay çeken kızlar misali kol kola.
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyaç ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.
Ebedi âşığın dönüşünü bekler
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey, ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, geçmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen âşığın serptiği çiçekler.
Ya sen! ey sen! Esen dallar arasından
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu uyanma vaktinde
Sensin hep, sen, esen dallar arasından.
Ey unutuş! kapat artık pencereni,
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.
Ahmet Muhip Dranas
Olvido
Baba Kusura Bakma
“Baba bana bağırma” diyen Akgün Akova’ya ince selamlarımla…
Baba kusura bakma. Senin istediğin gibi sigortalı işi olan, senin tuttuğun takımı tutan, çok çocuklu ve ilk erkek çocuğuna senin adını koyan, erke, güce, makama, etikete, kariyere tapan biri olamadım. Tuttum insan olmaya kalkıştım ben baba…
Kusura bakma baba, senin gibi futbolu sevemedim. Eski futbolcuydun oysa sen ve adımı eski, ünlü bir futbolcudan esinlenip koymuştun hatta. Kendi tutmadığı takımı tutanlara söven, onları döven, öldüren biri olamadım. Sosyal aidiyet kaygısıyla bir futbol takımının başarısı üzerinden kendimi tanımlamaya ihtiyaç duyacak kadar aciz olmadım. Endüstriyel futbolun aktörleri servet içinde yüzerken, cebimdeki üç kuruşu onları izleyeceğim diye harcayıp servetlerini finanse etmedim. Futbol deyince aklıma hep Salazar geldi baba. Sen tanımazsın ama Portekizli ve tüm dünyalı yoldaşlarım iyi bilir. Ne demişti faşist it: “Portekiz’i üç şeyle yönettim: Fado-Futbol-Fiesta”…
Baba kusura bakma, senin istediğin gibi subay olamadım. Beni beş sene zorla askeri okulda okutmuştun baba ve değil şikayet, sitem bile ettirmezdin çektiğim acılara. İlk gençliğim acılar içinde geçti senin yüzünden. Beş sene cehennemin cehennemini gördüm baba, insanın insana zulmünü, askerliğin nasıl bireyleri tek tip ve kişiliksiz robotlar haline getirmeye çalıştığını, ölmeye ve öldürmeye amade insanlık dışı zavallılar yaptığını gördüm. Asla hiyerarşiye uyamadım baba, emre amade olamadım, silah şirketlerinin çıkarları ve birilerinin erk mücadelesine uşaklık etmek için ölmeye ve öldürmeye hazır hale gelmedim. Tam beş sene boyunca üniformalı bir sivildim ben baba. Hatta anti-militarist oldum sonra, bilinç sıçramaları yaptıkça. “Eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yanlızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmustur onun. Uygarlıgın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir.Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçsiz şiddetten, aptalca yurtseverlikten tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum.” diyen Einstein’ın bu sözünün altını kalbimle ve bilincimle imzalıyorum baba.
Demirden bir sapan yapmıştın bana fabrikada, hani şöyle kauçuklu, meşinli afilli bir şey, ama ben hiç kuş vurmadım baba. Tuttum omuz omuza verdim haylaz serçelerle, kırlangıçlarla dost oldum, kumrulara imrendim, kargalarla birlikte hayata nanik yaptım, martılarla birlikte denize sevdalandım.
Fabrika demişken…Sen işçi sınıfının yüz karasısın baba. Bana patron, amir yalakalığını öğütlerdin hep hiç utanmadan. Ne emeğinin değerinin farkındaydın ne sınıf bilinci edinmek için çabaladın. Korkak, güce tapan, tavuk boku gibi kokmaz bulaşmaz bir lümpensin sen baba, ömrünü bira ve futbolla heba eden.
Doğuştan gelen aidiyetlerimle ne övündüm ne yerindim baba. Çünkü benim seçimim değildi hiçbiri. Sen Kürtleri aşağılardın hep annen Kürt olduğu halde yarı yarıya. “Senin anan da Kürt” dediğimde bir seferinde, utancını gizlemeye çalışan acınası gülümseyişi hiç unutmadım baba. Ben ise kızıl bir Laz takasıyım baba Kürdistan dağlarında yüzen. Çünkü ben aidiyet olarak proletaryayı seçtim baba. Öyle babadan kalma devrimci olmadığımdan, uzun yıllar kendimle ve hayatla çarpışarak edindiğim ve böylece çok sağlam içselleştirdiğim ve sürekli sıçramalar yapmaya biriken bilincimle. Aklıma gene gelmişken tekrar söyleyeyim: Sen ve senin gibi işçiler proletaryanın yüz karasıdır baba.
Baba kusura bakma seni ve senin gibileri hiç sevemedim. Senin gibi olamadım kusura bakma, tuttum İNSAN oldum baba.
Yazan: Serkan Engin
sekoengo@gmail.com
EKİM 2024
Robert Desnos – Gizlerle Dolu Kadına Şiirler
O kadar düşündüm ki seni
Gerçekliğini yitirdin.
Vakit var mı daha erişebilmek için bu canlı vücuda
ve öpebilmek için bu ağzın üstünde
sevdiğim sesin doğuşunu.
Öylesine düşündüm ki seni
uyamayacak artık vücudunun çizgilerine,
gölgeni kucaklarken göğsümde
kavuşmaya alışık kollarım, belki de.
Ve günlerdir yıllardır beni yöneten
aklımdan hiç çıkmayan şeyin
gerçek görünüşü önünde
bir gölge olacağım şüphesiz,
ey duygusal dengeler.
O kadar düşündüm ki seni
vakit yok uyanamam,
iş işten geçti.
Ayakta uyuyorum, vücudum aşkın,
yaşamın bütün görüntülerine açık ve sen bugün benim için değerli tek insan,
karşıma çıkan ilk alına,
dudaklara dokunabilirim de
senin alnına dudaklarına dokunamam
O kadar düşündüm ki seni
o kadar yürüdüm, konuştum, yattım ki senin hayalinle bana kalan tek şey belki de hayaller arasında bir hayal olmak, bana kalan tek şey yaşamının güneş saatinde keyifle gezinen, gezinecek olan gölgenin yüz katı gölge olmak
Robert Desnos
Gizlerle Dolu Kadına Şiirler
Çeviren: Sabri Altınel
İstanbul Konferansları Pera Müzesi’nde
Ekim 25, 2024 by Editör
Filed under Duyurular, Sanat, Sanatsal Etkinlikler
İSTANBUL KONFERANSLARI
Pera Müzesi Oditoryumu
2010 Güz Programı
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul’a ilişkin tarih, arkeoloji, tarihi topografya, sanat tarihi gibi konularda, alanlarında uzmanlaşmış araştırmacılar tarafından sunulacak bir dizi konferans hazırladı.
İstanbul Konferansları adını taşıyan bu dizinin 2024 Güz programında iki konferans yer alıyor. İlki 26 Ekim Salı günü, Ankara Başkent Üniversitesi öğretim üyesi, Osmanlı dönemi mimarisi ve çini sanatına ilişkin özgün çalışmalara imza atmış Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu tarafından veriliyor ve “Topkapı Sarayı’nın Gizli Çini Hazinesi” başlığını taşıyor.
İkincisi ise, Akdeniz liman kentlerinin geç dönem mimarisi üzerine çalışmalarıyla tanınan Selanik Volos Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Vasilis Colonas’ın “Tanzimat Sonrası İstanbul’da Rum Mimarlar” konulu konferansı.
26 Ekim 2024 Salı, 18:30
Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu / Başkent Üniversitesi, Ankara
Topkapı Sarayı’nın Gizli Çini Hazinesi
Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Filiz Yenişehirlioğlu başkanlığında 2024 yılından beri yürütülen “Topkapı Sarayı Çinileri Dijital Veri Tabanı Projesi” kapsamında, sarayın depolarında yüzyıllardır saklanan duvar çinileri ilk kez inceleniyor ve dijital ortama aktarılıyor. Dizinin ilk konuğu Filiz Yenişehirlioğlu “Topkapı Sarayı’nın Gizli Çini Hazinesi” konulu konferansında, sarayın mimari tarihine ve sosyal yaşamına dair yeni ipuçları sağlayan araştırmanın güncel sonuçlarını paylaşacak, koleksiyondaki Osmanlı ve Avrupa çinilerini tanıtacak.
*****
24 Kasım 2024 Çarşamba, 18:30
Prof. Dr. Vasilis COLONAS / Volos Üniversitesi, Yunanistan
Greek Architects in Istanbul after the Tanzimat
(Tanzimat’tan Sonra İstanbul’da Rum Mimarlar)
Konferans dili İngilizce’dir, simültane çeviri yapılacaktır.
SanatLog Haber